Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 29 Temmuz 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Abdurrahman ŞEN

Tevafukun böylesi...



Öncelikle ifade etmeliyim ki—becerebildiğim kadarıyla—teknolojinin nimetlerinden istifade ederek yazılarımı sizlere Ayvalık Altınova’dan ulaştırmaya gayret ediyorum… Haziran’ın ortalarından beri… Bu durumda günlük gazeteleri Altınova’dan takip edebiliyorum, ama haftalık dergileri Ayvalık’tan bile gününde alamıyorum. Aylık kültür san’at dergilerini bulabilmem de zor…

Bu genel durum beyanından sonra “tevafuk”un ne olduğuna gelebilirim.

Malûmunuz… Geçen hafta “Bir sohbetten kesitler” başlığı altında, bir grup genç arkadaşla sinema ağırlıklı bir sohbette bulunduğumuzu belirtmiş, o sohbetten kesitler sunmuştum sizlere… O yazım yayınlandıktan sonra sevgili Gülcan Tezcan kardeşim aradı cep telefonumdan… Sinematürk dergisinde Burçak Evren dostumuzun; “Türk sinemasında dinsel yaklaşımlar—Yeşilçam ve İnanç Sineması” başlıklı bir yazısı olduğunu haber veriyor ve bu yazıyı okumam gerektiğini hatırlatıyordu…

Dergiyi ancak İstanbul’a oy vermek için geldiğimde ciddî bir takip sonucu bulabildim. Okumam gerektiği hatırlatılan yazıyı okuduğumda gördüm ki; “yeni” hiçbir söz yok sayın Evren’in yazısında…

Hele hele seçim öncesi zamanlamasının da zorlama bir tercih olduğu izlenimi edindiğim yazıda “İnanç Sineması” adında ısrar edilmesi, “Beyaz Sinema” tanımının ise sübjektif yaklaşımlarla alenen aşağılanmaya çalışıldığı ziyadesiyle dikkat çekiyordu.

Daha önce Antrakt Dergisi’nde de aynı konuya kapaktan geniş yer ayırmış olan sayın Evren dostumuzun, şimdi de benzer bir yazıyı Sinematürk’te ısıtmasına—bu defa yazılı olarak—kısa bir cevap vermek istiyorum.

İşin garibi; aslında bu konuda söylenecek çok fazla—yeni—bir söz de yok…

Çünkü…

Yazdığım kimi yazılarda, katıldığım hatta düzenlediğim kimi panellerde, benimle yapılmış kimi söyleşilerde sorulan sorulara verdiğim cevaplarda; muradımı açık ve seçik olarak ortaya koyduğumu sanıyorum…

Meselâ… Benim “Beyaz Sinema”yı ilk gündeme getirdiğim günlerde Sayın Burçak Evren de Güneş gazetesinde yayınlanan bir söyleşi yapmıştı benimle. Aynı günlerde düzenlediğimiz aynı konudaki panele de katılmış, “Beyaz Sinema” tanımını eleştiren bir konuşma yapmıştı kendisi… Ben de kendisinden bu konuşmasının tam metnini yazılı istemiş, izni olursa, konuyla ilgili haberle beraber yayınlamakta olduğum Cemre dergisinde panelde yaptığı eleştirisini yayınlamayı teklif etmiştim. Şaşırmış ve “Ama senin görüşünü eleştiriyorum!” demişti… Ben de o gün kendisine; “Ben bu tanımı ısrarcı olmak için ortaya atmadım. Benim tek düşüncem ‘İslâm’ kelimesine saldırılmasını önlemek ve yapılan her işe ‘İslâm’ kelimesi eklemenin, hem din, hem de yapılan san’at açısından yanlışlığına dikkat çekmek. Yapılan işe verilecek ad önemli değil aslında… ‘Beyaz’ ya da başka bir isim… Fark etmez… Yeter ki yapılmak istenen iş sinemanın temel kurallarına ters düşmesin. Sinemanın temel prensiplerinden tâviz verilinmesin… Öncelikle sinema düşünülsün!” demiştim…

Sonrasında birkaç defa daha yüz yüze konuşmalarımızda ve de az önce işaret ettiğim kimi konuyla ilgili yazılarımda; “Beyaz Sinema”yla Türk toplumuna hitap eden, bizim kaynaklarımızla beslenip üretilen, ama dünyaya hitap eden bir sinemanın tanımını yapmaya çalıştığımı söyledim…

Yanlış anlamalara sebep olamamak için de daha ilk günden; -cı, -ci gibi bütün siyasal akımlarla ve her türlü -ist, -izm ile Beyaz Sinemanın, “Beyaz Sanat”ın alâkası olamayacağını ifade ettim…

Daha önemlisi; “Beyaz Sinema” adında ısrarcı olmadığımı defalarca—ilk günden— beyan ettim.

Anlayanlar ne demek istediğimi elbette başından beri anladı. Ama anlamak istemeyenler, bir tarafından çekiştirip, günübirlik politikaların ürünü olarak polemikler aramaya devam ettiler!

Sayın Burçak Evren dostumuz gibi…

Oysa… Başından beri net ve açık şekilde ifade ettiğim gibi “Beyaz Sinema” tanımını “gelişigüzel” ortaya atmadığım gibi “tutulması için çok çaba” da sarf etmiş değilim.

“Açıkoturumlar, söyleşiler ve soruşturmalarla” yapmak istediğim ise “Beyaz Sinema”nın—olsa olsa—anlaşılmasına katkıda bulunmak içindi, o kadar!

“Beyaz Sinema” tanımını; “anlamsız, içi boş, kof bir tanımlama” olarak aşağılamaya, dışlamaya çalışan sayın Evren’in; “İnanç Sineması” adında ısrarına da anlam veremiyorum… “İnanç Sineması” tanımının karşı gelinecek bir yanı olmadığını da düşünüyorum, ama “Beyaz Sinema” tanımının çok daha geniş anlamlı olduğunun, “İnanç Sineması” tanımının dar bir alanı ifade ettiğinin de—bugüne kadar yazıp söylediklerimin iyi ve doğru okunmasıyla—anlaşılabileceğini sanıyorum.

Sayın Evren, Sinematürk dergisindeki yazısında; “İnanç Sineması ise tarafımızdan ortaya atılan bir sözcük. Bu yalnızca dinî sinemayı değil, onun da ötesinde daha geniş ve anlamlı bir düşünce zenginliğini taşıyor” diyor…

Bense “Beyaz Sinema” tanımının evrensel bakış açısına dikkat çekmek istiyorum. İçinde dinî filmler de olabilir, her türlü inanca açık filmler de olabilir…

Sevgili Burçak Evren dostumun, 12 Eylül öncesinin, “hınzır ideolojik gazetecilik(!)” mantığıyla hareket edermişçesine zaman zaman gündeme getirdiği bu sun’î tartışmayı sürdürmenin bence bir faydası yok…

Çünkü Türkiye bu tip tartışmaları, kalıplara sıkışmayı çoktan bıraktı aslında…

Bırakmayan, bırakamayanlar için bir kere daha hatırlatayım—üstelik Antrakt’a verdiğim cevapta da yer alan—net görüşlerimi;

Sağcılık-solculuk-ilericilik-gericilik başta olmak üzere her türlü ideolojik ve siyasî değerlendirmelerle, sathî yaklaşımlarla “Beyaz Sinema” arasında bağlantı kurmak, kurmaya çalışmak abesle iştigaldir.

Çelik-çomak oynayarak vakit geçirenlerle, lâf salatalarını “mesaj” sananların “Beyaz Sinema”yı anlamamaları, uzak durmaları normaldir ve yadırganmamalıdır.

Kısaca; insanın yaradılış gayesinin, estetik bezeyişle, san’atkârâne anlatımla ve çağın gerekleriyle perdeye yansımasının sinemadaki adıdır Beyaz Sinema…

“Beyaz Sinema” tâbiri, “İslâm” denilmesinden utanıldığı için kullanılmadığı gibi; dar alana sıkışmış “herhangi bir kesimin sineması…” da değildir…

Özetle; yaşadığımız toplumsal kafa karışıklığından arındığımız ve kendimize çekidüzen vermeye niyetlendiğimizde sarılacağımız hazinelerimizden istifadeyle yapacağımız san’at/sinema çalışmalarının, önceden konulmuş umut adıdır “Beyaz Sinema”...

Demek ki…

“Beyaz Sinema” tanımını anlayabilmek için önce “içi boş, kof” tartışma arayışlarından uzak durmak gerekiyormuş…

Anlamaya çalışmak yeterliymiş…

Bilmem—bu defa—anlatabildim mi?

29.07.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (22.07.2007) - Bir sohbetten kesitler

  (15.07.2007) - “Mevlânâ yılı” bitiyor da...

  (08.07.2007) - Yine AKM yıkımına dair!

  (01.07.2007) - Türkülerimizi dinlemek ve anlamak!

  (24.06.2007) - Nusret Özcan’ı yitirdik dostlar!

  (17.06.2007) - Karagöz perdesi’nden alınacak ibret!

  (03.06.2007) - Necip Fazıl’ı anlayabilmek - 4

  (27.05.2007) - Necip Fazıl’ı anlayabilmek-3

  (20.05.2007) - Necip Fazıl’ı anlayabilmek-2

  (13.05.2007) - Necip Fazıl’ı anlayabilmek-1

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004