Eskiler buna “Külli âtin karîb” derlermiş. Yani “Her gelecek yakındır”
Yıllar gelir, yıllar geçer, günler gelir, günler geçer, aylar gelir, aylar geçer.
Saatler ve dakikalar birbirini kovalamaya devam eder.
Aslında her şey bir mânâda, uzak görünse de yakındır.
“Ölmeden önce ölünüz” hadisi aklımızda bazı çağrışımlar yapar.
Ne demek “ölmeden önce ölmek”?
Bu, bitkin, miskin ve bedbîn bir hayat emretmiyor.
Dünyanın bir misafirhane ve her şeyin geçici olduğunu bize hatırlatıyor.
Dünyayı kalben terk etmektir. Çalışmayı ve gayreti elden bırakmak değildir.
“Aklı başında olan ne dünya malından kazandığına sevinir, ne de kaybettiği şeye üzülmez” diyor Bediüzzaman.
Zira dünya durmuyor. Biz de yolcuyuz, ihtiyarlık şafağındaki beyaz kıllar bir geleceğin habercisidir.
Hazret-i Ömer kendisine bir ihtar edici tutmuş. Demiş ki:
“Bana her gün gel, ölümü hatırlat”
O görevli, gelip her gün ölümü hatırlatmış.
Sonra bir gün kendisine şu cevabı vermiş:
“Artık her gün, her gün gelme. Bak artık şakaklarıma beyaz kıllar düştü”
Kimse yaşarken hayatı azaba çevirmemeli.
Ama başımıza gelecek akibeti ise her an düşünmeliyiz, zevkler gelir, zevkler geçer, günler gelir, günler geçer.
O beklenen an geldiği zaman, kimse ecel celladının elinden kurtulamaz.
Şüphesiz dünya bir fani mekândır. Kimisi ona “yalan dünya” der. Hayır, dünyanın hiçbir yalanı yoktur. Her şey kontrol altındadır. Bizim zaman ile unuttuklarımız bile unutulmaz. Hep kayıt altına alınır. “Her gelecek yakındır”. Gelmeden önce hazırlıklı olmamız bizim vazifemizdir.
26.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|