Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 25 Temmuz 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Suna DURMAZ

Türkiye’yi tanıtmada dilin önemi



Bundan yirmi üç yıl öncesiydi. Eşimin Kuveyt Üniversitesi Kütüphanesinde yazma eserler uzmanı sıfatıyla çalışması için almış olduğu teklif üzerine Kuveyt’e gelmiştik. Kuveyt’e gelişimizin ardında daha iyi maddî imkânlara kavuşma düşüncesi olsa da, gönlümüzü süsleyen asıl hedef, Arap milletini tanımak ve iyi derecede Arapça öğrenmekti. Arap ve Türk milletinin bir kuşun iki kanadı olduğuna inanıyorduk.

Tek kanatlı kuş uçamayacağına göre, bu iki milletin de şahlanabilmesi için yekdiğerine ihtiyacı vardı. Peki birbirini anlamadan bu şahlanış gerçekleşebilir miydi? Bu sorunun cevabı elbette ki hayır olacaktır kuşkusuz.

Geçenlerde el-Cezire kanalında bir hafta boyunca “Aynun ala Türkiye-Göz Türkiye Üzerinde” adlı harika bir program yapıldı. Yıllardır Arap kanallarını izleriz. Türkiye hakkında böyle kaliteli ve objektif bir program yapıldığına şahit olmamıştık.

Arap kamuoyu üzerinde oldukça etkili olan elCezire,”Göz Türkiye Üzerinde” programı ile ülkemizi tanıtım sahasında bir ilke imza atmış bulunmaktadır.

İstanbulda akşamları karşılıklı gidip gelen vapurlar ve deniz üzerinde kanatlarını çırpan martı manzaralarına bir de yedi tepe üzerinde bulunan cami minarelerinden yükselen ezan sesi eşlik edince, büyüleyici bir tablonun ortaya çıktığını bilirsiniz. İşte tanımında aciz kaldığımız bu eşsiz İstanbul görüntüleri eşliğinde el-Cezire her akşam Topkapı Sarayından canlı olarak yayın yaptı. Çoğunlukla biri Arap diğeri Türk iki konuğun katılımıyla gerçekleştirilen açık oturumlarda iç ve dış politikamız, ekonomimiz, Avrupa Birliğine giriş sürecimiz ele alındı. Gündüz programları arasında ise tarih, kültür ve âdetlerimiz üzerine Cezire ekibinin Türkiye’de hazırlamış olduğu onar dakikalık çekimlerle Türkiyemiz Arap izleyicilere tanıtıldı. Bu detaylı tanıtımda batıl inançlarımız dahi ihmal edilmedi.

Kanalın en çok izlenen programlarından olan Ğassan bin Ciddu’nun hazırlayıp sunduğu ‘Cumartesi Forumu’, çeşitli sebeplerle Türkiye’de ikamet eden Araplar ve bir grup Türk talebenin katılımıyla İslâm Konferansı Teşkilâtına bağlı olan IRCICA’da gerçekleştirildi. Programın mevzuu ortak paydaların nasıl bulunacağı üzerine idi.

Programa katılan Arap talebeler “Araplar ve Türkler aynı coğrafyayı ve dört yüzyıl gibi uzun bir tarihi paylaşan, daha da önemlisi aynı dine tabi olan kardeşlerdir. Aramızdaki problemleri halletmenin tek yolu var; o da birbirimizin dilini öğrenmemizdir” dediler.

Arap talebelerin bu önemli tespitine biz de katılıyoruz. Yıllardır Arap kardeşlerimiz içinde yaşıyoruz. Ön yargılarımızın karşılıklı olarak yaptığımız sohbetler neticesinde ortadan kalktığını gördük. Akademik çevrede bulunmamızdan dolayı bu sohbetlerin önemi daha da büyük oluyor.

Araplar bizim hakkımızda yanlış düşünüyor diye hayıflanacağımıza, onlara kendimizi tanıtmanın yollarını arayalım. Bu yüzden, kültür anlaşmaları çerçevesinde dil öğrenmek üzere Arap ülkelerine gelen talebelerimize büyük iş düşüyor. Buralara gelmeden önce, Araplarla olan ortak tarihimiz ve kültürlerimiz arasındaki benzerlikler üzerine iyi bilgi sahibi olsunlar. Özellikle de 19 ve 20. yüzyıl başları Osmanlı tarihi hakkındaki bilgileri kuvvetli olsun. Zira bu bilgiler, yapılacak olan karşılıklı sohbetlerde, hatta dil okullarında yapılan münakaşalarda kendilerine fayda verecektir. Kuru kuru milliyetçilik yapmanın modası çoktan geçti. Artık kendini ne kadar tanıtıyorsan o kadar varsın...

Karşımızda bizi tanımaya susamış olan bir millet var. Ve bu millet içinde bir Türk’ü tanıdığında sonsuz mutlu olan ve “Türkleri yeniden önder olarak görmek istiyoruz” diye duygularını içten dile getirenler hiç de az değil. Daha da ileri giderek soyunda Türk kanı olduğunu ve bundan iftihar ettiğini söyleyenler de var. Birkaç ay önce bu ilgi ve dostluğun örneğini bizzat yaşadım. Amerikan Missouri School of Journalism’in Kuveyt Gazeteciler Cemiyetinde düzenlemiş olduğu seminerde Türk olduğum için şahsıma gösterilen ilgi, gazeteci arkadaşların memleketim hakkında yönelttikleri sorular dahası seminerde katılımcılar adına teşekkür konuşmasının bana lütfedilmesini bu susamışlığın delili olarak gördüm.

25.07.2007

E-Posta:


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (14.04.2007) - Kuveyt’in önemi

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004