“Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli” insan. Din ve dünya, hangi konu olursa hakikat bu. Nice fakirin zengin, zenginin fakir olduğu bir dünyada, nice sarhoş, günahkâr kimsenin hidayete erdiğine, namazlı niyazlı bazı insanların da yoldan çıktıklarına şaşmamak lâzım. İstikameti yakalayabilmek kadar onu muhafaza edebilmek de önemli.
Bişr-i Hafî sarhoşluktan, Fudayl bin İyad eşkıyalıktan kurtularak evliyalığa yükselmemişler miydi? Bişr-i Hafî’yi, çamura batmış Besmele yazılı kâğıdı çamurdan alıp hürmetle temizlemesi, Fudayl bin İyad’ı da dürüstlüğü kurtarmıştı.
Cevher çamura düşse de yine cevherdir. Cevher ruhlu insanlar, er geç hak ve hakikatlerde buluşurlar. İyi niyet ve güzel ahlâktır insanı kurtaran.
Kimin ne olacağı belli olmaz. Onun için ne insanları bir kısım kusurları sebebiyle hor ve hakir görmeli; ne de insan yaptıklarını beğenip yükseklerden uçmalıdır. İbn-i Mes’ud Hazretleri der ki: “Biz bir kimsenin ne durumda öldüğünü görmeden hakkında hüküm vermezdik. Eğer güzel bir yaşayış içerisindeyken ölürse, iyi bir Müslüman olduğuna hükmederdik. Kötü işlere devam ederken ölürse akıbetinden korkardık.” (Hılye, 4:205)
Su testisi su yolunda kırılır. İnsan nasıl yaşarsa öyle ölür. Peygamberimiz (asm), “Nasıl yaşarsanız öyle ölür, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz” buyurmuyor mu?
İnsan belli bir yola girer ve zamanla kökleşir yaptıkları. Değişmesi zorlaşır. Akibet bir noktada yaşayışa göre şekillenir. Bu da genel bir kaidedir.
Bir fidana benzer insan. Fidanı dikmek yetmez, onun kökleşip büyüyünceye kadar korunması gerekir. Sulanacak, gübrelenecek, budanacak ve çeşit çeşit tehlikelere karşı muhafaza edilecektir. İnanç ve dinî duyguları zayıf, dini yaşamada lâkayt insanın, akıbetinin güzel olması zor. Dini hassasiyeti, helâl ve haramı tanıyarak sürülen hayat da insana sevindirici sonuçlar hazırlar.
Bütün mesele akibetin güzel olması için güzelce bir hayat sürme gayreti içinde olmak.
26.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|