‘Sol’u temsil eden ve ‘en eski/yaşlı parti’ olmakla övünen CHP’nin, 22 Temmuz 2007 milletvekili genel seçimlerinde aldığı ‘az’ oy, tartışma konusu yapılıyor. Yüzde 20 nisbetindeki oy, parti yöneticilerini ve partilileri memnun etmese de genel başkanını memnun etmiş görünüyor.
“Tek parti” iktidarının, 14 Mayıs 1950’de Demokrat Parti iktidarıyla yıkılmasından sonra CHP, bir daha tek başına iktidar yüzü görmedi. Zaman zaman iktidara yaklaşmış olsa da bu başarısı uzun sürmedi ve çoğunlukla ‘ana muhalefet partisi’ görevini yerine getirdi.
Belki gereğinden fazla hatırlatıyoruz, ama uzun yıllar ‘tek parti’ olarak Türkiye’yi idare eden bir partinin, bir anlayışın, bir zihniyetin; çok partili hayata geçişten sonra bir daha tek başına iktidar yüzü görmemesi başlı başına incelenmesi ve ibret alınması gereken bir konu değil midir?
Yanlış olmakla birlikte; “Türkiye Cumhuriyetini kuran parti” olmakla övünen bir partinin bu duruma düşmesi ibretlik olsa gerek. Tabiî ki CHP’nin derdi bizi dertlendirmedi. Böyle olmasını çok tabiî görüyoruz. Çünkü biliyor ve inanıyoruz ki millete rağmen iş görmek, inançlara saygı göstermeden siyaset yapmak hele hele Türkiye’de mümkün değildir.
CHP’nin yıllardan beri devam ettirdiği yanlışlarda ısrar etmesinden kaynaklanan ‘zarar’ı sadece kendisi ödese buna da itiraz etmeyeceğiz. Ama yanlıştaki ısrarın faturasını bir şekilde musumlar da ödüyor.
CHP’yle ilgili dikkat çekici bir değerlendirmede şöyle denilmiş: “Halkın değil ‘düzen’in partisi haline geldikçe, halkın değil ‘devlet’in partisi haline geldikçe, umut olmaktan gitgide uzaklaşıyor. Halkın iradesine güvenmediği, hatta muhtıra şakşakçılığı yaptığı için de seçim kazanamıyor. (...) Kendini değiştiremeyen bir parti, Türkiye’yi değiştiremez.” (Hasan Cemal, Milliyet, 28 Temmuz 2007)
Bir başka değerlendirmede de, CHP’nin probleminin sadece ‘lider’i olmadığı şöyle ifade edilmiş: “Mümkün olsaydı ve 22 Temmuz seçimi Deniz Baykal’sız, Baykalgillersiz ve muhaliflerin önderliğinde yapılsaydı sonuç kesinlikle değişmezdi.” (Özdemir İnce, Hürriyet, 28 Temmuz 2007)
CHP’nin tek probleminin ‘genel başkan’ olmadığı tesbiti doğrudur. Zeten tek problemleri genel başkan olmuş olsa ‘düz’lüğe çıkmaları kolay olurdu. Değiştir genel başkanı, gel iktidar! Ama nerede bu kolaylık? CHP’nin iktidar yüzü görmemesinde çok daha derin problemler var. Bu derin problemleri anlamak için bir örnek: CHP’nin Bitlis 1. sıra adayı Edip Safter Gaydalı, seçilemeyişini şöyle açıklıyor: “Partiyi (CHP’yi) bölgemize anlatamadık. Bölgedeki insanlar CHP’yi ‘dinsiz parti’ gibi tanıyor. CHP deyince böyle algılanıyor.” (Şakir Süter, Akşam, 28 Temmuz 2007)
Bir de, CHP eski Genel Başkanlarından ‘Milli Şef’ İsmet İnönü’nün şu şözünü hatırlayalım: “Kimse duymasın, millet düşmanımızdır!” (Ulus, 17 Mayıs 1968)
O halde soralım: Milleti ‘düşman’ belleyen parti, milletten oy alabilir mi?
29.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|