“Yorgan gitti, kavga bitti” misâli seçimlerle birlikte şimdilik siyasî kavgalar da bitti. Şimdilik diyorum, çünkü bundan sonra da başta cumhurbaşkanlığı seçimi ve hükümet kurma çalışmaları yapılacağı için, siyasî partiler arasındaki çekişmelerin ve sürtüşmelerin devam edeceği kesin gibi.
Evet seçim süreci boyunca siyasî parti liderlerini, milletvekili adaylarını seçim meydanlarında, televizyon kanallarında bol bol dinledik. Her zaman olduğu gibi onlar konuştu, millet dinledi… Bol keseden vaadlerde bulunuldu, sözler verildi. Kendi aralarında zaman zaman sert sataşmalarda bulundular siyasîler… Hatta tehdit ve tahkirlere varacak biçimde karşılıklı konuşmalar yapıldı.
Ama değişmeyen bir şey vardı, seçim propagandaları boyunca onlar konuşmacı, millet sürekli dinleyici konumda. Açıkça söylemek gerekirse bu durumu doğru karşılamak mümkün değil. Keşke zaman zaman seçim meydanlarında, mitinglerde, televizyonlarda millet de konuşabilseydi diyorum. Bir şekilde millet de söz hakkı tanınsaydı. Onlar da dert ve dileklerini, istek ve arzularını serbestçe dile getirebilseydiler.
Böyle bir ortam hazırlanabilseydi eminim ki çok daha farklı bir seçim ortamı oluşur ve halk daha isabetli, daha sağlıklı tercihlerde bulunurdu.
Yani seçim meydanları veya televizyon kanalları bir nev’î halk kürsülerine çevrilip, isteyen herkes olmasa da siyasîlerin ötesinde bazı halk temsilcilerine, kanaat liderlerine, cemaat temsilcilerine söz hakkı verilseydi, demokrasimiz adına çok daha sağlıklı bir seçim olabilirdi.
Halkın hiç konuşmadığı, sürekli dinleyici olduğu ve siyasîlerin habire konuşarak, halkın aklını çelerek, tek yönlü bir propaganda ile yönlendirmeye çalıştığı bir ortamda yapılmış olan bir seçimden, isabetli bir sonucun çıkması beklenir mi bilemiyorum?
Hemen hemen bütün siyasî partilerin çeşitli zeminlerde söylediklerini hep beraber dinledik, seyrettik. Çoğunun ilk hedefleri, öncelikli gayeleri bu milleti nasıl avlayabilirim, onların reylerini nasıl, ne şekilde alabilirim üzerine kuruluydu.
Bu meyanda tek güvendikleri ve umut bağladıkları sermayeleri de, tahkik ehli olmaktan uzak geniş halk kitleleriydi. Siyasîlerin ağzından çıkanları senet kabul eden, sonsuz bir itimat sahibi olan böylesi halkın mevcudiyeti, bu seçimde de siyasî partilerimizin yegâne umut kapıları oldu. Ve nitekim bu iştah açıcı safderun çevreleri yanlarına almayı beceren partiler hedeflerine varmış oldular.
Halbuki seçim zemini millet ile onlardan destek isteyen siyasiler arasında karşılıklı bir hesaplaşma ortamı olmalıydı. Beş yıldır millete hizmet vaadiyle mecliste bulunanlar, millete açık bir hesap vermeliydiler. Onlar daha çok konuşmaktan ziyade, dinleyici sandalyesinde oturmalıydılar.
Ve beş yıldır mecliste bulunan siyasîler milletten oy talep etmenin yanında şu suallere de muknî cevaplar verebilmeliydiler:
1- Ülkemiz ve milletimiz için bir yüz karası olan, dünyada emsâli bulunmayan, hiçbir kanunî dayanağı bulunmayan bu başörtüsü yasağını neden bugüne kadar halletmediniz?
2- Aslında kamuya, yani millete ait olması gereken yerleri, alanları hangi mantıkla, hangi gerekçe ile “kamusal alan” adı altında başörtülülere yasak bölge diye ilân ediyorsunuz? Milletin vekilleri olarak dünyada emsâli bulunmayan böyle bir uygulamaya nasıl seyirci kaldınız?
3- Her fırsatta muhafazakâr ve dindar olduğunu ileri süren ve millet nezdinde de öylece kabul gören hükümetiniz zamanındaki ahlâkî erozyonu ne ile izah ediyorsunuz? İçki, fuhuş, uyuşturucu, kumar gibi kötü alışkanlıklardaki patlamalar karşısında bu güne kadar hangi tedbirleri aldınız? Bunları önlemek, çare arayışlarına girişmek muhafazakâr geçinen hükümetlerin başta gelen işi değil midir?
4- İktidarınız boyunca bir çok hak ve hürriyetler kayıt altına alındı. Bir çok yazar-çizer mahkemeleri yol edindi. Yerden mantar biter gibi devleti ve hükümeti hedef alan çeteler türedi. Bütün bunlara karşı sessiz kaldınız. Ama beri tarafta okulların kuytu bir köşesinde namaz kılan çocuklar bahane edilerek okul idarecileri hakkında takibatlar yapıldı... Kutlu doğum haftası faaliyetleri, askerî muhtıra sebebi oldu. İmam-hatiplilere yapılan zenci muâmeleleri, böylesi muhafazakâr bir hükümet zamanında hâlen devam ediyor. Bu olup bitenlere karşı hangi tedbirleri aldınız? Keşke siyasîler bu gibi suâllerin doğru cevaplarıyla birlikte milletten oy isteselerdi.
29.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|