Yeni ve sivil bir anayasa yapılmasıyla ilgili tartışmalar sürerken, problemin derinlerde olduğu da anlaşıldı. Prof. Dr. Zafer Üskül’ün dile getirdiği, “Kemalizmin yer almadığı bir anayasa” teklifi tartışmaları alevlendirdi. Bir kısım ‘aydın’lar teklife tamamen karşı çıkarken, bir kısmı da zamanlama hatası olarak değerlendirdi.
Tartışmaların alevlenmesinde yakın tarihin doğru dürüst bilinmemesinin de payı vardır. Milletten gizlenen şudur: “Altı ok” olarak isimlendirilen “ilke”ler, başlangıcında Halk Partisi’nin kabul ettiği, tüzüğünde yer alan ‘parti hedefleri, ilkeleri, kuralları’dır. Zaman sonra bu maddeler bir şekilde ‘anayasa’ya (1937 yılında) ilâve edilmiş. Peki, bir partinin tüzüğündeki maddelerin; bütün taraflara eşit uzaklıkta ve yakınlıkta olması gereken bir anayasada bulunması doğru mudur?
1950 yılına kadar ‘tek parti’ iktidarıyla idare edilen Türkiye, demokrasiye adım atmasıyla birlikte süregelen yanlışlardan yavaş yavaş kurtulmaya başladı. Ne var ki, bu istikamet 1960 ihtilâliyle birlikte yeniden kesintiye uğradı.
Bakınız, ‘tek parti’ devri deyip geçmemek lâzım. Zaman zaman bu dönemde yaşanan bazı hadiseleri aktarmaya çalışıyoruz. Ama yeni neslin o dönemde yaşanan ‘demokrasi dışı’ hadiseleri bilmesi çok zor, çünkü öğretilmiyor. Partiler kurulmuş ve kısa zamanda kapatılmış. Yapılan milletvekili seçimlerine de ‘seçim’ demek imkânsız. Sadece, oyların açık kullanılması ve oy sayımlarının ‘gizli’ yapılmış olması o dönemi anlamak ve anlatmak için yetmez mi? Böyle bir dönemden, 2007 yılına gelmişiz ve hâlâ ‘tek parti ilkeleri’yle Türkiye’nin daha güzel idare edilebileceğini söyleyenler var. Böyle bir şeyin ‘doğru’ olması mümkün müdür?
Türkiye, daha hür, daha demokrat ve daha zengin olacaksa, bunun yolu bellidir. İşin ehli olanlar hatırlatıyor ki, ‘kişiye endeksli’ anayasalar, hür ve demokrat ülkelerde yok ve olamaz. Dünyada sadece iki anayasa ‘kişi’ye endeksliymiş. Biri İran, diğeri K. Kore. Peki, Türkiye bunların içinde üçüncü ülke olarak mı kalsın?
Mehmet Altan, “Kemalizm anayasada olsun” ısrarını şöyle yorumlamış: “Bizim tutucuların istekleri hiç değişmiyor: Kemalizm olsun... Atatükçülük olsun... Yani, ‘Altı Ok’ olsun. Neden? Çünkü Altı Ok’ta demokrasi yok...” (Star, 30 Temmuz 2007)
İşin özü burada: Demokrasi olsun, ya da olmasın! İkisi bir arada olmadığına ve olamayacağına göre, doğru bir tercih lâzım. 2007 yılında Türkiye’nin tercihi ise, bellidir. Milletimiz demokrasiyi tercih etmiştir. Sular tersine akamayacağına göre, geç de olsa ‘sivil bir anayasa’ ihtiyacı olduğu ciddî anlamda Türkiye’nin gündemine yerleşecektir.
Yakın tarihimizde yaşanan hadiseler gerektiği şekilde gençlerimize öğretilebilseydi, belki de bu tartışmalar daha sağlıklı olurdu. Türkiye ve dünya gerçeklerine uygun, gerçek anlamda bir ‘sivil anayasa’ Türkiye’nin önünü ve ufkunu açabilir. Bunun için doğruda ısrar ve sebat gerekiyor. Doğruları söyleyenlere sahip çıkalım.
31.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|