Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 14 Ağustos 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Hüseyin EREN

Fitneyi felâh bilmemek



Fitne fışkırıyor zembereğini kaybetmiş zihinlerden… Zırhsız dimağlar sefahat zerkiyle delik deşik olmuş; fitneyi felâh zannediyor… Zan zulümler işleniyor sisli düşünceler cenderesinde…

Ufunetli duygular ölüm sıcaklığını bile soğutuyor; hissesizlik kol geziyor sefahat sokaklarda… Ölmeyen ölüm histerik hislerle boğulmuş; hayat can çekişiyor… Zevksizliğe sevk ediliyor lâtif lâtifeler…

Kurban hayatlar sonsuzluğu tüketiyor… Tükenmişlik kazanç gibi gösteriliyor kül rengi akşamlarda… Renklerini yitiriyor hikmet, seslerini kaybediyor âhenk…

Sonsuzluk çiçekleri soluyor sefahat rüzgârlarda… Günah bulutlar gönül ufkunu kaplamış, hikmet ışıkları geçirmiyor… Kalp kıvamını kaybetmiş tohumları çatlatmıyor…

Günah gözler göremiyor güzellikleri, sefih yüzler seyredemiyor hikmet akışı, secdesiz alınlar anlamıyor kurbiyeti, bayağı bakışlar açamıyor ışık pencereleri… Hissizlik, sevgisizlik, hikmetsizlikte hapsolmuşluk hürriyet addediliyor…

Günahlar kurbiyetten uzaklaştırıyor, yalnızlığa yuvarlandırıyor, ölmeden kabir karanlığına sokuyor… Sefihlik sıkıyor kalbin kaburgalarını, lâtifeleri yalnızlık kuyusuna itiyor…

Sıkışmışlık yaşanıyor günahların boğduğu “an”larda, zaman kabirleşiyor, kabir hazır zamana geliyor… Melek sorgusu soluklanmayınca sefihlik sıkıyor, denî dünya üzerine yıkılıyor…

Ateş çukuru gözlerimizin hizasında, ayaklarımızın parmak ucunda, kulaklarımızın duyduğunda, ellerimizin deydiğinde, zihinlerimizin erdiğinde, duygularımızın daldığında…

Cennet bahçesi gözle gönül arasındaki yakınlıkta, bedenle ruh arasındaki kalınlıkta, kalple nefis arasındaki uzaklıkta…

Ateş çukuruyla cennet bahçesi, günahla sevap arasındaki yakınlık kadar yakınlar; aynı ağaçtaki nar ve nur meyveler gibi…

Sefahatin sis perdesi, günahların kirli elbisesi, şeffaf nuraniyeti kapatıyor, melekût güzellikleri örtüyor… Hissizliğin kör kuyusundan çıkılamıyor, ağzını açmış kabir görülemiyor…

Felâh, fanilik perdesi ardında gizlenen nurânî genişliğe erişebilmekte… Kalpleri kabir karanlığına sokan sefahat kalınlığını, günah ağırlığını atabilmekte…

Fitne, fani zevklerin zerkinden kendinden geçerek hayatı ölümsüz zannetme, o zanla kendine zulmetme… Dimağları dumura uğratan, duyguları donduran sefahati serinlik zannetmek…

Fanilikten geçip felâhı bulmak, fitneyi felâh bilmemek; fitne zamanların en büyük kazancı ve kurtuluşu…

Faniyim fena olanı istemem, bir zerreyim ebedî şems isterim…

Beni dünyaya çağırma onda fena buldum diyebilmek…

14.08.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (07.08.2007) - Güzel kıssa

  (24.07.2007) - Yazı yaşamak

  (17.07.2007) - Tevekkül derinliği

  (10.07.2007) - Bekaya bakmak

  (26.06.2007) - Hakikatin hakikî yüzü

  (19.06.2007) - A’rafta antreman yapmak

  (05.06.2007) - Akhisar hilâli

  (22.05.2007) - Kalplerin ve kâinatın kandili

  (15.05.2007) - Yitik hazine

  (11.05.2007) - Akşam ışığı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri