Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 14 Ağustos 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Şaban DÖĞEN

İslâma muhatap olma



Her kelime-i şehadet getiren kişi, İslâm dairesi içerisine girmiş olur. Ancak mum ışığından güneş ışığına kadar arada ne kadar büyük dereceler varsa, herkes inancı seviyesinde İslâma muhatap olur. İnandığı halde günahlara dalmakta tereddüt etmeyen bir mü’min ile haramlardan yılandan, akrepten kaçar gibi kaçan mü’min arasında dağlar kadar fark vardır.

Sahabe güneş misâli Kur’ân’a her şeyleriyle muhatap oluyor, âyet ve hadislerde anlatılan her hakikati uyulması gereken bir ölçü ve rehber olarak görüyor, hayatlarını onlarla şekillendiriyorlardı. Onlara göre hayat İslâmla ruhlanır, canlanırdı.

İslâmsız hayat, hayat değildi. Yaşanmayan hakikat ölü idi. Hayata hayat veren hakikatler dünyalarında inkılâblar yapar; duygu, düşünce ve yaşayışlarına can, ruh, renk ve âhenk katardı. İlâhî ve Nebevî bir hakikat karşısında duygulanmamaları mümkün değildi.

Birgün Hz. Ebû Bekir’in hilâfeti zamanında Yemen’den bir heyet, Medine’ye gelmiş, Kur’ân okunduğunda duygulanmış, kendilerini tutamayarak ağlamaya başlamışlardı. Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir (ra), “Biz böyleydik. Sonra kalpler katılaştı” (Kenzü’l-Ummal, 1: 224) demişti.

Hz. Ali’nin (ra) anlatığına göre Asr-ı Saadet’te inen herhangi bir sûre veya birkaç âyet, Sahabenin iman ve samimiyetlerini arttırır, haramlardan uzaklaştırırdı. (A.g.e., 1: 232)

Onların dünyasında İslâm, yaşanan hakikatler manzumesiydi. Ağızlarından çıkan her Kur’ân âyeti ve hadis-i şerif yaşanır, öyle anlatılır ve ancak yaşanmak için anlatılırdı. İbni Mes’ud der ki: “Biz Resûl-i Ekrem’den (asm) on âyet öğrenince, bu âyetlerin hükümlerini uygulayıncaya kadar, bir sonraki on âyete geçmezdik.” (Tabakat, 1: 177)

İslâm, hayat dinidir. Yaşanmak için gelmiştir. Yaşandığında herşey kıvamını, anlamını bulur, düzene girer. İşte Sahabenin o muazzam ve muntazam hayatlarında bu tür ruh, kalb, hissiyât ve kemiklerine kadar işleyen hakikatlerin diriltici etkileri vardı. Onlar İslâma ayna olur, onları görenler de cazibelerine kapılıp İslâma dört elle sarılırlardı.

Öğrenilmeyen, araştırılmayan, hayata geçirilmeyen güçlü ve etkili hakikatler, günümüzün Müslümanlarında gerekli değeri bulamamışsa, hiç süphesiz bu ruhtan uzaklaşma sebebiyledir. Bu ruh kazanıldığı zaman haşmet ve heybet dolu günler gelecektir.

14.08.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (13.08.2007) - Birlikte yaşamanın gereği

  (12.08.2007) - Resûlullah’ın (asm) mirası

  (11.08.2007) - Asrın cihadı

  (10.08.2007) - Mi'rac’la yükselmek

  (09.08.2007) - Kalbi nurlanan insan

  (08.08.2007) - Namaz sevgisi

  (07.08.2007) - İlk sorgulama

  (06.08.2007) - "Bunlar insan değil, İfrit"

  (05.08.2007) - Zordan korkmamak

  (04.08.2007) - Zordan korkmamak

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri