Anlam okuması yapabilenler
Musibetler iyiden iyiye kendini okutturuyor. Musibetleri okumak için okuma yazma bilmeye de ihtiyaç yok. Musibeti, şuuru yerinde olan herkes okur. Çünkü fıtrat, anlam okuması yapar şekilde yaratılmıştır. Her yaratılan anlamları okur şekilde yaratılıyor ama, anlam okuması da kendiliğinden olmamaktadır. Cüz’i iradesini kullanmaya başlayan insan, o noktadan itibaren anlam okumasında belirleyici olmaktadırlar. Yani insan, anlam okumasını geliştirebileceği gibi, bu özelliğini kaybedebilmektedir de.
Âlemde olup biten her şey, içinde pek çok anlam taşımaktadır. Hiçbir fiil ve işlem içinde anlam taşımaksızın meydana gelmemektedir. En ince kalbi hatıralarımızı bilen Yüce Allah, onlara uygun cevaplar da vermektedir. Dolayısıyla kendiliğinden ve öylesine bir işlemle karşılaşmak mümkün değildir.
Anlam okumaları geliştirebilir ve okuma yazma düzeyi artırılabilir. Ama ilgi gösterilmediği takdirde insan kâinatı anlamsızlıkla değerlendirebilir. Oysa ki bu kâinatın anlamsızlığı değil, kişinin anlam okuma kusurlu olmasının bir sonucudur.
Kâinat sahipsiz değil
Küresel ısınma, son zamanlarda çokça duyulan bir kavram oldu. İnsanlar cidden yarınlarla ilgili endişe duymaya başladılar. Henüz susuz kalmamış insanlar, henüz kıtlık görmemiş insanlar fazlaca vaveyla içerisinde bulunuyorlar. Konuşan insanların kurdukları cümlelere bakıldığında çok ciddî bir iman zaafı kendini gösteriyor.
Sanki olup biten işler kendiliğinden oluyormuş gibi, “Buzullar çözülüyor”, “İklim değişiklikleri başladı”, “Kuraklık aldı başını gidiyor”, “Artık insanlar içecek su bile bulamayacak…” şeklinde kurulan cümleler, imanı zayıf insanlarda çok büyük negatif etki meydana getiriyor. Sonrasında başlıyorlar felâket senaryoları işletmeye…
İnsan düşünse ki, bu kâinatın bir Yaratıcısı var. O’nun izni ve idaresi olmadan hiçbir şey meydana gelmez. Her şey kontroldedir. Toprak altındaki böceklerin, meyveler içindeki kurtçukların bile hakk-ı hayatını veren ve ona uygun hayat tanzim eden Allah, koca küreyi ve yıldızları da tanzimsiz, idaresiz bırakmayacaktır.
Umumun hatası
Evet, yağmursuzluk, kuraklık, işleyen düzenin bozulması, iklim değişiklikleri birer musibettirler. Bu musibet sadece insanlara ceza olsun diye geliyor da değildir. Bu sonuç, insanların amellerinin sonucu olan bir azaptır.
Günahların sonucu olarak musibetler gelmektedir. Musibetler gelirken de geliş amaçları, tedip değil, terbiye amaçlıdır.
Kimse benim günahımdan ne çıkar diye bir yaklaşım içerisinde bulunamaz. Günahlar birikerek katmerleşmektedir. Küçük küçük günahlar birikerek, umumun başına gelebilecek büyük günahlara dönüşmektedir. Böylece günah da umumileşmiş, gelecek musibet de umumileşmiş olmaktadır. Onun için kimsenin, ‘Benim günahım beni bağlar’ diye bir yaklaşım içerisinde olması beklenemez.
Umumî musibetler umumi tevbe ile ortadan kalkar
Umumî musibetlerin ortadan kalkabilmesi için umumî bir tövbe halinin yaşanması öğütlenmektedir. Ağlamakla ve hüzün ve kederle, niyaz ve hazinane yalvarmakla ve pek ciddî nedamet ve tevbe ve istiğfarla karşılamak ve Sünnet-i Seniyye dairesinde, bid’alara karışmadan, şeriatın tayin ettiği tarzda dergâh-ı İlâhiyeye iltica etmek ve duâ ve o hale mahsus ubudiyetle mukabele etmektir.
Hem böyle umumî musibetler, ekser nasın hatasından geldiği cihetle, o insanların ekseri-kısm-ı azamı-tevbe ve nedamet ve istiğfar etmekle def’ olur..
11.08.2007
E-Posta:
[email protected]
|