İyi yönde kullanılması mümkün olan, ancak büyük ölçüde ‘kötü’lükleri yaymaya alet edilen televizyon, hem aileleri hem de yayıncıları rahatsiz eder hale geldi. Televizyon yayıncılığı yapanlar da gidişattan memnun değil. Çünkü gün geliyor, bu aletin zararı onlara da dokunuyor.
Devam eden yanlışa bir nebze de olsa ‘dur’ demek için Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ile Televizyon Yayıncıları Derneğinin (TVYD) işbirliği yapmış ve yürütülen çalışmalar neticesinde hazırlanan “Yayıncılık Etik İlkeleri” ‘tören’le imzalanmış. (Hürriyet, 4 Temmuz 2007)
Kabul edilen ve imza altına alınan ‘ilkeler’ şöyle sıralanıyor:
*İnsan onuruna, temel hak ve özgürlüklere saygılı olmak.
*İfade özgürlüğü ve haber alma hakkı çerçevesinde olay ve olguları doğru tarafsız ve eksiksiz yayınlamak.
*Yayıncılığı haksız amaç ve çıkarlar doğrultusunda kullanmamak.
*Çok sesliliğin ve kültürel çeşitliliğin korunmasına önem vermek.
*Yayınlarıda ırk, renk, dil, din ve cinsiyet ayrımcılığına, aşağılama ve önyargılara yer vermemek.
*Kişi ve kurumların cevap ve düzeltme hakkına saygılı olmak.
*Toplumda korku ve infial sebebi olabilecek olaylar karşısında ve kriz zamanlarında sağduyulu davranmak.
*Şiddeti teşvik etmemeye ve meşrulaştırmamaya özen göstermek.
*Özel hayata ve mahremiyete saygılı olmak.
*Kadınların sorunlarına duyarlı olmak ve kadınları nesneleştirmekten kaçınmak.
*Çocuk ve gençleri uygun olmayan içerikten korumaya özen göstermek.
*İzleyicilerin ve dinleyicilerin gereksinim, beğeni ve hassasiyetlerine önem vermek.
Tabiî ki kabul edilen ‘ilke’ler kulağa hoş geliyor. Televizyon yayıncılarının bu ilkeleri imza altına alması elbette takdire şayan. Ancak, imza atmanın tek başına çare olmadığını bilmek ve ona göre davaranmak durumunyadız. Yani, “Ne de olsa yayıncılar, ‘güzel maddeler’in altına imza attılar. O halde, ailece TV izleyebiliriz” diye düşünüyorsanız hemen ifade edelim: Yanılıyorsunuz!
Çünkü, bu ve benzeri ‘yayın ilkeleri’ daha önce de bu ölçüde olmasa bile yayın kuruluşlarınca taahhüt altına alınmıştı. Geçmişte, bazı gazete ve yayın gurupları da ilan ettikleri bazı ‘ilke’lerin kendileri için bağlayıcı olduğunu söylemişti. Fiili durum, bu kurallara ve ‘ilke’lere uyulmadığını gösterdi. Bu bakımdan, ihtiyatlı olmak ve tedbiri elden bırakmamak lâzım.
Bütün bu ‘ilke’ler bir yere kadar çare olabilir. Kabul edilen maddelerden kimin ne anlayacağı da çok tartışmalı. Yani, ‘çocuk ve gençleri uygun olmayan içerikten korumak’tan hangi TV kanalı ne anlayacak? Ya da, ‘kadınların sorunlarına duyarlı olmak’ ilkesini kim nasıl hayata geçirecek? Bu ilkeleri imza altına alan TV kanallarına göre, başörtüsü yasağı ‘kadın sorunları’ arasında yer alıyor mu?
En iyisi, ‘sihirli kutu’ halini alan TV’den uzak durmak. Bunu yapabilmek kolay değil, ama başka çere de görünmüyor. O halde duaya sarılalım: Ya Rabbimiz! Bizi ve çocuklarımızı çirkin televizyon yayınlarından koru. Amin.
09.08.2007
E-Posta:
[email protected]
|