Unutmayalım ki, cemaat, tıpkı devlet gibi bir şahs-ı mânevîdir. Şahs-ı manevî, bütün fertlerin iman, düşünce, bilgi, marifet ve becerilerinin toplamından hâsıl olan bir güçtür.
“Hatalar başa, lidere verilir!” sözü, kanaatimce cemaat sistemiyle işleyen müesseseler için değildir. Bu askerlik, siyaset, şirket ve lider sistemiyle çalışan topluluklar için geçerli olmalıdır. Nur cemaatinde şahsiyetçilik, liderlik, şeyhlik, pederlik münasebetleri olmadığına; şahs-ı mânevî, meşveret olduğuna göre; hem hizmet üretimi, hem de aksaklıklarda herkesin çapı miktarınca payı vardır. Zerratı günahkârlardan mürekkep bir cemaatin de hata etmemesi düşünülemez. Cemaate mensup her fert, kendisini özeleştiriye tabi tutarak şu esaslara ne kadar uyup uymadığını kontrol etmeli değil mi?
- Meşveret, ferdlerden oluşan cemaatten çıkan şahs-ı mânevîdir.1 Bu şahs-ı maneviyeye; okuma, hizmet, gayret, hamiyet, sadakat ve ihlasımla ne kadar katkıda bulunuyorum?
- İtâat ise, cemaatle daha efdal ve daha ahsendir.2 İbadetleri yerine getirme, Halıkımızın emirlerini ifâ etme cemaatle daha faziletli ve daha güzel olduğuna göre, ne derecede cemaatin bir ferdi ruhuyla hareket ediyorum?
- “Meşveret-i şer’iyeyle reylerinizi (görüşlerinizi/düşüncelerinizi) teşettütten (dağınıklıktan) muhafaza ediniz. İhlâs Risâlesinin düsturlarını her vakit göz önünüzde bulundurunuz. Yoksa, az bir ihtilâf bu vakitte Risâle-i Nur’a büyük bir zarar verebilir.”3
Nur cemaatininin yönetim biçimi, şahsa, lidere bağlı olmadığına göre—hatta eğitim de şahıslara bağlı değil, Risâle-i Nur’un hocası, Risâle-i Nur’dur—acaba görüşlerimi dağınıklıktan kurtarmak için meşverete sadakatim nedir?
- İçerisinde dayanışma bulunan bir cemaat, durgunlukları harekete geçirir.4
Mesleğimizin esaslarından birisi tesanüd/dayanışmadır. Cemaatin harekete geçmesi için dayanışmadaki payım ne kadardır?
- “Mümkün olduğu kadar geçici rüzgârlara ehemmiyet vermeyiniz, bakmayınız. Zaten mabeyninizde samîmî tesanüt ve meşveret-i şer’iye, sizi öyle şeylerden muhafaza eder. İçinizdeki şahs-ı manevinin fikrini, o meşveretle bildirir.”5
- “Biz, vahdet-i mesele cihetiyle tam bir tesanüde şiddetle muhtacız… Dikkat ediniz, küfr-ü mutlakı müdafaa eden gizli komite içinize parmak sokmasın. Benim komşudaki koğuşa parmağını soktu, beni azap içinde bıraktı. Şimdi siz, mâbeyninizde münakaşasız bir meşveret ediniz. Kararınızı kabul ederim.”6
- “Nefis ve şeytan, sizi, kardeşinize karşı itiraza ve haklı olarak tenkide sevk ettiği vakit, deyiniz ki: ‘Biz, değil böyle cüz’î hukukumuzu, belki hayatımızı ve haysiyetimizi ve dünyevî saadetimizi Risâle-i Nur’un en kuvvetli rabıtası olan tesanüde feda etmeye mükellefiz. O bize kazandırdığı netice itibarıyla dünyaya, enaniyete ait her şeyi feda etmek vazifemizdir’ deyip nefsinizi susturunuz. Medâr-ı nizâ bir mesele varsa meşveret ediniz.”7
- “Taassup yerinde hak; ve safsata yerinde bürhan; ve tadlil-i gayr yerinde tevfik ve tatbik ve istişare ederse, dünya birleşse, hak olan mezhep ve mesleğini bir parça tebdil edemez. (Bu meseleyi biraz açarsak; taassup, bir şeye körü körüne yapışmaktır. Kişi, taassup değil gerçeğe, saçma-sapan gerekçelere değil delillere dayanıp; başkasını sapıklıkla suçlamaz, istişare ederse kimse onu yolundan caydıramaz.) Nasıl ki, zaman-ı saâdette ve Selef-i Salihîn zamanlarında hükümfermâ hak ve bürhan ve akıl ve meşveret olduklarından, şükûk ve şübehatın hükümleri olmazdı.”8
Üstad’ın, Altıncı Risale olan Altıncı Kısım’da, “Kur’ân-ı Hakîmin tilmizlerini (talebelerini) ve hâdimlerini ikaz etmek ve aldanmamak için yazılmıştır”9 diyerek dikkat çektiği altı müthiş desise-i şeytaniyeyi anlayıp uygulayabiliyor muyuz?
- “İşimize sekte ve hizmetimize fütur vermek için, öyle desiselerle, onları hizmet-i Kur’âniyeden alıkoyuyorlar ki, haberleri olmadan bir kısmına fazla iş buluyorlar, tâ ki hizmet-i Kur’âniyeye vakit bulmasın. Bir kısmına da dünyanın cazibedar şeylerini gösteriyorlar ki, hevesi uyanıp, hizmete karşı bir gaflet gelsin. Ve hâkezâ, bu hücum yolları uzun çeker.”10
- “Biz, vahdet-i mesele cihetiyle tam bir tesanüde şiddetle muhtacız… Dikkat ediniz, küfr-ü mutlakı müdafaa eden gizli komite içinize parmak sokmasın.”11
Dipnotlar:
1- Kastamonu Lâhikası, s. 102.; 2- Muhakemat, s. 51.; 3- Kastamonu Lâhikası, s. 183.; 4- Hutbe-i Şamiye, s. 10-131.; 5- Kastamonu Lâhikası, s. 95.; 6- Şuâlar, s., 289.; 7- Kastamonu Lâhikası, s. 181.; 8- Muhakemat, s. 32.; 9- Mektubat, s. 401.; 10- Mektubat, s. 414.; 11- Şuâlar, s., 289.
09.08.2007
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|