Şerefli bir finalin misâli: Osman İnan
Herkesin gıpta edeceği bir şerefli final ile ebed yolculuğuna gitti Osman İnan kardeşimiz.
Hamiyet, himmet, hizmet, feragat ve fedâkârlığın uygulamalı göstergesi oldu Osman İnan. İnandığımız ve itikat ettiğimiz bildiklerimize göre en yüksek şehadet mertebesini cümle âleme ilân ederek gitti Osman İnan.
Altı kardeşin en küçüğü idi Osman. Bütün kardeşleri ve aile efradı Risâle-i Nurlarla âlâkadar olan bahtiyar bir ailenin medar-ı iftiharıydı Osman kardeşimiz.
Gölcükte başlayan hizmet serüveni
1975 yılı Ağustos’unda Gölcük askerî tersanesinde elektrikçi olarak başladığım iş hayatı vesilesi ile Gölcük’teki hizmet ehli arasında yer alan ağabeyler ile tanıştım. Altı kardeşten ikincisi olan, astsubay olarak çalışan (1980’li yıllarda YAŞzede olan) Talip İnan, merhum Faik Cengiz Ağabeyimizin Değirmendere’de oturduğu apartmanda oturuyordu. Meslek lisesi mezunu olan en küçük kardeş Osman İnan, misafirliğe gelmiş, hem iş arayışlarında, hem de üniversite hazırlıklarında idi. Biz hem tersanede çalışıyor, hem de dersanede kalıyorduk. Talip Ağabey, Osman kardeşimizi bizimle tanıştırdı, ilgilenmemiz tavsiyesinde bulundu. Bu arada Osman kardeş de, tersaneye işe girdi ve mekanik atölyede çalışmaya başladı. 1976 yılı Mayıs’ında beraber üniversite imtihanı için İstanbul’a gittik. Bir gün önceden imtihan yerlerini öğrendik, akşam Beyazıt’ta sohbete katıldık. Gece geç yattık, ertesi gün sınav ve bir sonraki gün de Çamlıca’da pikniğe katıldık. Bu vesilelerle Osman kardeşimiz hizmet halkasının içine dahil oldu.
1976 yılı Ekim’inde bendeniz Ankara Yüksek Teknik Öğretmen Okuluna kaydoldum. Osman kardeş Gölcük tersanesinde çalışmaya devam etti.
Bir yıl sonra Osman kardeş de Ankara’ya, aynı okulun Tesviye Bölümüne kayıt yaptırdı. Hemen ben Sincan’da kaldığım yere çağırdım. Beraber kalıyor, aynı okula gidiyorduk. Gölcük’ten, başka arkadaşlar da kazanmıştı; onları da Sincan'a davet ettim. Zira Sincan, Ankara’ya uzak sadece seyrek ve rotarlı sefer yapan banliyö treni ile okula gidip geliyorduk.
Sincan Gençlik Teşkilâtı faaliyetleri
Adapazarı’nda kurulan Sakarya Gençlik Teşkilâtı ve İstanbul’da kurulan İstanbul gençlik teşkilatının benzerini, Sincan gibi henüz belediyelik bir köyde kurma maceralarına kalkıştık. Erol Yurdagül adında bir bakkal ağabeyimiz, Adapazarı’nda katıldığı seminerden kaptığı heyecenla Sincan’da böyle bir teşkilât kuracağız diye bastırıyor. “7-8 kişilik üniversite öğrencisi ve bir esnafla bu işin altından kalkamayız” diyorum. Meşveret ettik, ben karşı oy kullanmama rağmen kabul edildi. Meşveret kararı olarak resmî işlemleri ve diğer hazırlıkların takibi de bana verildi.
İlk faaliyetimizi, merhum Osman Demirci Hocamızın konferansları ile başlattık. Haftalık ve 15 günlük seminerler dizisinde çok faaliyetlerimiz oldu. Ankara’da üniversitede okuyan son sınıf öğrencilerinin çoğu Sincan Gençlik Teşkilâtında seminerler verdiler. Bu vesile ile yazar-çizer ve hatiplerin antreman alanı oldu.
Tanıtım el ilânlarını her program öncesi matbaada bastırır, Sincan’ın bütün esnaf ve camilerinde dağıtırdık. Banliyö treninin dolu olduğu sabah saatlerinde 3 kişi bütün seferlerde el ilânlarını dağıtırdık.
Anarşinin yoğun olduğu 1978-1979 yıllarında trende el ilânı ve bildiri dağıtmak kolay iş değildi. Sağ sol çatışmalarının olduğu bir zamanda bu örgütler el ilânı ve bildiri dağıtırken, bir iki kişi dağıtır, 20 kişi koruma görevi yapardı. Biz üç kişi (Osman, Hacı Karagöz) trenin iki ucu ve ortasından üçe bölünür, bütün trenin yolcularına 3 veya 5 dakika içinde seminer duyurularını dağıtır inerdik. Bir sonraki trene atlar, uçlardan ve ortadan başlar yine 3- 5 dk içinde bütün el ilânlarını dağıtırdık. Evet Osman İnan kardeşimizin bu faaliyetlerin her aşamasında gayretleri olmuştu.
Bir hafta sonu Ayaş ilçesinde
Talebelik yıllarında, Ankara’nın bir ilçesine hizmetlere destek için giderdik. Osman kardeşimizle bir Ocak ayı Cumartesi Ayaş ilçesine gittik. Gündüz esnafı ziyaret ettik, akşam sohbete davet ettik. İki odalı, duvarı yoğun rutubetli küçük bir yerdi. Akşam sohbet sonunda geri dönecek araç olmadığından gece yatmak zorunda kaldık. Soba yerine piknik tüpü üzerine takılı ısıtıcı ile ısınıyoruz. Yattıktan sonra gaz sızıntısından fenalık geçiriyoruz, kendimizi dışarı nasıl attığımızı hâlâ anlayamıyorum. Halbuki gaz zehirlenmesinden insan farkında olmadan uyuya kalır. Demek takdir ve ecel vakti değilmiş. Şimdi gaz kokusuna karşı hassasiyetim o zamandan beri devam ediyor.
Yasin okumadan yatmak yok
Sincan'da her perşembe akşamı düzenli meşveret yapardık. Gündemin değişmez maddeleri; günlük okumalar, haftalık umûmî sohbetler, komşu ilçe ziyaretleri, okul (fakültelerin) dersleri, gençlik teşkilatının faaliyetleri müzakere edilir. Günlük 10 sayfanın altında okunmaz. Büyük Cevşen bölüşülerek günlük okunur. Her Perşembe Yasin-i Şerif okunur. Bazen çok yorgun ve gecikme olunca Osman kardeş okumadan kimseyi yatırmaz. Hiç olmazsa birer sayfa bölüştürüp Yasin okunur ve abdestli olarak yatağa girilir. Osman kardeşte bu titizlik daha ileri seviyedeydi.
Osman kardeş tertip temizlik konusunda da çok titizdi. Kaldığımız evin bölümleriyle ilgili sorumluluk, kura ile dağıtılırdı.
1980 yılı 12 Eylül ihtilâl günü benim bitirme sınavlarının birine denk geldi. Sınav tarihindeki değişiklikten haberdar olmayınca tek derse kaldım ve Kasım’da mezun olabildim. Öğretmenlik kurası Tokat Endüstri Meslek Lisesi’ne çıktı.
Bir yıl sonra Osman kardeş mezun oldu, o da kurada Tokat Endüstri Meslek Lisesi’ni çekiyor.
Gölcük’te başlayan birliktelik bir yıllık faz farkı ile yüksek tahsil ve öğretmenlikte de devam etti.
Osman kardeş yedek subay olarak askere gittikten sonra dönüşte aynı yere tayini çıkmadı. Bendeniz İskenderun’da, o da Adapazarı’nda özel sektör ve öğretmenlik olarak çalışma hayatına ve hizmetlerine devam etti. Bir iki defa yaz tatili seyahatimizde ailece ziyaretimiz oldu, aileler olarak tanıştık. Sık olmasa da muhtelif vesilelerle görüşmelerimiz oluyordu.
YASEM’in programları vesilesi ile İstanbul Yeni Asya Vakfı’nda ilk karşılaştığım mühendis adayı—şimdi mezun—oğlu Mehmet Emin’i görünce çok duygulandım ve mutlu oldum. Civan gibi bir delikanlı olmuştu maşaallah. Hizmetlerin tam ortasında. Şimdi ailenin sorumlusudur. Hayırlı evlâdın en güzel örneğidir.
Soğuğun şiddetinde bir saatlik nöbetin önemi ve fazileti mâlûm. Hizmet esnasında ateşin içinde kalmanın, şehitlik mertebelerinin en üst seviyelerinde olduğuna iman ve itikat ediyoruz.
Âhirzamanda talebe-i ulûm ve şehitlik ecirlerinin hepsini üzerine alarak gitti Osman İnan. İnşallah. Belki yüz şehit, belki binler şehit sevabına nail oldu.
Mekânı Cennettir biiznillah. Şerefli bir mensubiyet, kudsî bir hizmet sırasında şehit oldu. 20 günü aşkın çetin çile çekti Osman kardeşim. Ne mutlu Osman gibi hüsn-ü hâtimeye mazhar olanlara…
Cenâb-ı Allah rahmet ve mağfiret eylesin. Bizleri de son nefesimize kadar hizmet-i kudsiye içinde hüsn-ü hâtimeye mazhar eylesin. Ailesi ve yakınlarına da sabırlar versin.
|