Seçim süreci boyunca birbirimizin yaklaşım tarzlarını eleştirdik veya daha isabetli bir yaklaşımın ortaya çıkması için yardımcı olduk, tahşidâtlar yaptık. Şimdi ise, birçok meseleyi, hemen hergün, hemen her saat, çok ciddî tartışmalı, ısrarla müzakere, mütalâa ve meşveret ederek tahşidatlar yapmalıyız. O da, Bediüzzaman’ın tesbitiyle şudur:
Şeriatın yüzde doksan dokuzu ahlâk, ibadet, âhiret ve fazilete aittir. Yüzde bir nispetinde siyasete bakar. Siyaset, imana nisbeten onuncu derecededir.1
Evet, yüzde doksan dokuz iman, ibadet, ahlâk meselelerini hayata ne kadar geçirebildik? İman esaslarını ne kadar hazmedebildik; ne kadarını aşk ve şevkle anlatıyoruz, ne kadarını halka mal edebildik? Ya ibadetleri ve ahlâkı?
Meselâ Üstad; “Sizler, ara sıra, İhlâs ve İktisat Lem’alarını ve bazan Hücumat-ı Sitte risâlesini mâbeyninizde (aranızda) beraber okumalısınız… Dikkat ediniz, bu yeni fırtına sizin tesanüdünüzü bozmasın”2 diyor. İhlâs Risâlesinin düsturlarını her vakit göz önünüzde bulundurabiliyor muyuz? Yoksa, az bir ihtilâf bu vakitte Risâle-i Nur’a ne kadar büyük bir zarar verebileceğini3 hesap edebiliyor muyuz? “Hizmet-i Kur’âniyede bulunan kardeşlerinizi tenkit etmeyiniz, noksanını ikmal ediniz, kusurunu örtünüz, ihtiyacına yardım ediniz, vazifesine muavenet ediniz”4 ölçülerine ne derecede uyuyoruz?
Peki, Bediüzzaman, “Hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir. İmtizaçkârâne ittihad gittiği vakit, mânevî hayat da gider. Tesanüd bozulsa cemaatin tadı kaçar”5; “Sizler her zamandan ziyade bu fırtınada tesanüd ve ittihada ve Risâle-i Nur’un vazife-i kudsiye-i imaniyesi hesabına mükellef ve muhtaçsınız!”6 tesbit ve ikazlarını;—diğer gruplarımız dahil—ne kadar hayata geçirebildik?
- Tesettür Risâlesi’ndeki ölçülere uyuyor muyuz; çoluk-çocuğumuz için ne kadar çaba sarfediyoruz?
- Adalet-i mahzâyı (tam ve kusursuz adaleti, yani, ferdin en basit hakkını, en cüz’î hukukunu; cemaat ve milletin selâmeti için feda etmeyen adaleti) ne kadar uyguluyoruz?
- Hizmet, “Dine imale (meylettirmek) ve iltizama (taraftar olup yapışmaya) teşvik etmek ve dini vazifelerini hatırlatmaktan”7 ibarettir. Bu yolda da yegâne kuvvet, İslâmın kesin aklî, mantıkî ve ilmî delilleridir.8 Eğer, hakkı müdafaa için, kuvvet kullanılırsa zulme sebebiyet verilir.9 Bu hakikatleri, topluma mâledebildik mi?
- Din siyasete değil, siyaset dine hizmet edecek. “O takdirde, siyaseti dinsizliğe âlet edenlere, dinin ulviyeti gösterilmiş olur”10 gerçeğini halka indirebildik mi?
Seçim vesilesiyle Üstadın, “imanın özelliği” dediği “hürriyet” anlayışının siyasete yansımasını nazara vermeye çalıştık. Siyasî meseleleri işlediğim bu zaman zarfında inanılmaz olumlu-olumsuz tepkiler, tebrikler, katkılar, tavzihler, izahlar, açıklamalar aldık. Üç ay öncesine kadar, beş seneden beridir iman, ahlâk, tefekkür, kişisel gelişim vs. mevzularını işliyorduk. “Bunlar önemli, devam et!” diye ne kadar olumlu tepki, eleştiri, teşvik, tebrik aldım dersiniz?
Kur’ân ve hadîsçe haber verilen, bütün peygamberlerin ve asırların Allah’a sığındığı Âhirzaman’ın dehşetli hâdiseleri içindeyiz. Şeytandan da Allah’a sığındığımız gibi, siyasetin bu dehşetli anlayış ve cazibesinden de sığınmalıyız. Ve özeleştiri yapıp, kendimizi mihenge vurmalıyız. Zira, her tarafı kasıp kavuran deccalizm; ifsat komitelerinin fitnelerine siyasetle değil, ancak imân ve Kur’ân nurlarıyla mukabele edilebiliriz.11
“Hem madem dünyevî dostlar ve rütbeler kabir kapısına kadardır, elbette en bahtiyar odur ki, dünya için ahireti unutmasın, ahiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyevîye için bozmasın, malayani şeylerle ömrünü telef etmesin, kendini misafir telâkki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin, selâmetle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin…”12
Evet, himmet, gayret, aşk, şevk, eleştiri, teşvik, tahşidat ve enerjimizin kaçta kaçını bu hayatî meseleler için harcıyoruz?
Dipnotlar:
1- Kastamonu Lâhikası, s. 142. 2. Kastamonu Lâhikası, s. 172.; 3. Kastamonu Lâhikası, s. 183.; 4. Lem’alar, 164-165.; 5. Barla Lâhikası, s. 87.; 6. Kastamonu Lâhikası, s. 172.; 7. Sünûhat, Yeni Asya Neşriyat, s. 67.; 8. Hutbe-i Şâmiye, Yeni Asya Neşriyat, s. 99.; 9. Lem’âlar, s. 165-166. 10. Emirdağ Lâhikası, s. 53.; 11. Tarihçe-i Hayatı, s. 131.; 12. Şuâlar, s. 406.
14.08.2007
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|