Yasaklamak değil; ama şartları zorlaştırmak
Bir takım yeniliklerin olabilmesi için, bir takım değişiklikler gerekmektedir. Hiçbir değişiklik yapmadan, yenilikler beklemek pek akıllıca değildir.
Televizyon konusunda kime sorsanız, mutlaka bir takım şikâyetleri vardır. Hatta bazıları o kara kutuyu ‘hain’ bile ilan ediyorlar.
Peki televizyonun olumsuz etkisini ortadan kaldırmak için, ne gibi yenilikler yapıyorsunuz? Soru cevapsız.
Anne baba televizyonsuz bir hayat düşünemiyorsa, çocuğuna da iki de bir kalk şu televizyonun başından diyorsa, bu nasihat tesirsizdir. Yapmadığı şeyi söylemek fıtrata zıt bir hareket.
Bir takım değişiklikler için, illa ki şunu yasaklıyorum, bunu yasaklıyorum demeye hiç gerek yoktu. Sadece yasaklanan şeyin gündemden biraz uzak tutulması, öncelenen meseleler içerisinde gerilere itilmesi yetecektir.
Hep televizyonun zararlarından bahseden bir aile, bu sözleri öncelikle televizyonu tercih etmeyerek, hayatında çok az yer vererek göstermelidir.
Kışın, sobanın bulunduğu odanın baş köşesine televizyonu koy, sonra da televizyondan uzak dur de. Ya da yazın klimanın bulunduğu odaya yine aynı yerleşim yap, sonra ‘yasak’ de. Anlamsız.
Soğuk odaya itilmiş bir televizyon çocuk için bir mesaj içerir.
Klimasız odaya konmuş bir internet, ister istemez ikinci planda değerlendirilecek bir seçenek olacaktır.
Televizyon dışarı, kitaplar içeri
Bir şeyi tamamen ortadan kaldırmak yerine, kaldırılan şeyin yerine bir alternatif koymaktır olması gereken. Alternatifsiz bir adım çözüm üretmeyecektir.
Kaldırılmış bir televizyon yerine, çeşit çeşit kitaplar, oyuncaklar, bulmacalar koymak bir alternatiftir.
Kaldırılmış televizyon yerine, çocuğun kendi sesini duyabileceği ve seslendirmeler yapabileceği mikrofon koymak; kendisini geliştirebileceği makas, kumaş, yapıştırıcı koymak birer alternatiftir.
Kaldırılmış televizyon yerine, çocuğun san’atsal faaliyetlerini keşfedip, geliştirebileceği, amacı düşünülmüş bir çalgı aleti koymak.
Keyfe kâfi olan meşrû daireye,
müdahale etmemek
Anne baba için dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan birisi de, meşrû daireye müdahale etmemektir.
Meşrû daire kavramı, bireye müsaade edilen ve bu müsaade edilen alanın da keyfe kâfi olması çok önemli bir ihtiyaç alanıdır.
Çocuğa, gence sunulan hayat alanının gerçeklerle örtüşmesi ve ihtiyaca da cevap vermesi çok önemlidir.
Çocuğun, gencin yaşıyla, yaşantısıyla uyuşan, ihtiyaçlarına cevap verebilen, meşrû alanını zorlaştırmayan alternatiflerin kapısı her zaman için açık tutulmak durumundadır.
Bu noktadan bakıldığında, televizyon seyretme ihtiyacının bir şekilde düşünülmesi ve ya belirli bir saat aralığı koyarak ya da vcd saati düzenleyerek, seçilmiş vcd’lerle bir çözüm üretilebilecektir.
Kılık kıyafet konusunda da, hakikati incitmeyecek (Meşrûiyet alanı), örf ve ananeye zıt düşmeyecek her türlü serbestiyi sağlamak, meşrû alanı kendi algımıza göre değil de, şer’î hükmü gözeterek sağlamak mantıklıca olacaktır.
Müzik dinleme noktasında çocuk veya genç babasıyla, annesiyle aynı müziği dinlemek durumunda değildir. Zaten şuurlu anne baba, hatta çocuk anne karnındayken bile ses algısını istediği şekilde uyarmış olacaktır.
Tabiî arzu edilen aile içinde motamot olmasa da, ortak hissedişlerin, ortak neşe kaynaklarının, ortak üzüntü sebeplerinin oluşmasıdır. Ancak bu, emirler göndererek, yasaklar uygulayarak olmayacak; geç kalınmış olsa bile, oturup sağlıklıca karşılıklı hak ve hukuka riayet ederek konuşarak sağlanabilecektir.
İslâmiyet, bireyin ve hayatın gerçeklerini dikkate alarak emir ve yasaklar koyduğu için, İslâmiyetin izin verdiği (meşrû) daireye, kimsenin olur olmaz müdahale etmemesi gerekmektedir.
Aksi halde gerçekler o kimseyi nakzedecektir.
18.08.2007
E-Posta:
[email protected]
|