Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 19 Ağustos 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Hüseyin GÜLTEKİN

Kafa karışıklığının sebebi



Altı bin sayfalık Nur Külliyatının her kitabı, her risâlesi, her lâhikası, her müdafaası, her mektubu ayrı bir hasiyete maliktir, hepsi de kıymetlidir, değerlidir.

Nazarımızda Bediüzzaman'ın en geniş kapsamlı kitabı da değerlidir; bir talebesine hususî mânâda yazdığı bir mektupta o talebesinin şahsında herkese vermek istediği bir küçük mesaj da önemlidir, kıymetlidir. Müellifinin "Risâle-i Nur'un bir eseri diğerine tercih edilmez; her bir eserin kendi makamında riyaseti vardır" sözü de bu meyandaki şüphe ve tereddütlere yer vermeyecek derecede kesin ve açıktır.

Bediüzzaman'ın bu tesbitlerini göz önünde bulundurarak, Risâle-i Nur'dan tam ve doğru istifade etmenin yolu, küçük büyük demeden onun bütün eserlerinden istifade etmek olmalı.

Bediüzzaman'ın dâvâsını, misyonunu tam da anlamanın en doğru ve isabetli çaresi hiçbir ayırım yapmadan, onun bütün kitaplarını anlayarak okuyup, orada verilmek istenen mesaj ve tavsiyeleri kabullenerek hayata geçirmek olmalıdır herhalde.

Bazı eserlerini çokça okuyup, bazılarını hiç okumamak, bazılarını çok ehemmiyet verip, bazılarını es geçip, hafife almak doğru bir uygulama olmamakla birlikte, böyle yanlış bir tavır Bediüzzaman'ın dâvâsını ve mesleğini doğru anlamaktan bizi alıkoyacağı gibi, Nurlara talebe olmamızı da herhalde zorlaştırır.

Bilenlerin malûmu olduğu üzere, Risâle-i Nurlarda işlenen hemen bütün konular bu asrın ve gelecek asırların özellikleri göz önünde bulundurularak, insanların çoklukla düştükleri hatalar ve yanlışlar nazara alınarak, doğru ve inandırıcı bir metodla işlenmiş ve bu şekilde bütün insanların Risâle-i Nur'dan istifadeleri sağlanmıştır.

Her yaştan, her meslekten, her kültürden, her cinsten, seviyeden hatta her dinden insanlar aradıklarını Risâle-i Nurda bularak ona dört elle sarılarak, bu sayede Allah'a giden en doğru, en isabetli yolu bulmanın bahtiyarlığına erişmişlerdir bu güne kadar.

Yine bilenlerin malûmu olduğu gibi, Risâlelere bu asır ve önümüzdeki asır insanlarının en çok ihtiyaç duydukları başta imanî ve itikadî konular olmak üzere, ekonomi, iktisadî, sosyal, içtimaî ve siyasî konular olmak üzere daha bir çok konu ile ilgili geniş ve orijinal izah ve tahşidatlar yapılarak, insanlara bu mevzularda en doğru, en isabetli yollar gösterilerek, doyurucu ve tatmin edici bilgiler sunuluyor.

Bu yönüyle de Risâle-i Nurdan istifade edenler, kısa bir süre zarfında tam donanımlı bir kültür bilgi seviyesine erişiyorlar. En muğlak, en zor gibi görünen bir çok konuda isabetli ve doğru karar verebilme başarısını gösterebiliyorlar.

Bu meyanda, Risâle-i Nur okuyucularını alâkadar eden, çoktan beridir dikkatimi çeken ve bu son seçim sürecinde de bir daha şahit olduğum bir durumu sizinle paylaşmayı uygun buldum. Müşterek ders ve sohbetlerde herhangi bir rahatsızlığa sebep olur diye, Risâle-i Nur'daki sosyal, siyasî ve içtimaî meselelerin okunmayışı, sohbet konusu edilmemesi…

İyi niyetli olarak böyle bir tedbirin alınması, görünürde normal karşılanmakla beraber, böyle bir tedbirin gereksiz ve yanlış olduğunu düşünüyorum.

Böyle bir durumda Bediüzzaman'ın talebeleri doğru olan siyasî konuları nerede ve ne şekilde öğrenecek? Böyle bir tedbir, bu işleri daha da içinden çıkılmaz kafa karışıklıklarına sebep olmaz mı? Görebildiğim kadarıyla, bu güzide camiadaki kafa karışıklıklarının önemli bir sebebi bu olsa gerek. Çok iyi bilinmelidir ki, çok küçük bir zümrenin dışında Bediüzzaman'ın görüş ve düşüncelerinden, tavsiye ve prensiplerinden hiç kimse rahatsız olmaz. Yeter ki, biz oradaki hak ve hakikatleri kendimize ait bazı yanlışlara sebep olacak düşüncelerimizi bulaştırmadan, olduğu gibi yansıtabilelim.

Çünkü Bediüzzaman'ın siyasî görüş ve düşünceleri günümüzün günübirlik siyasî düşüncelerin çok ötesinde asırlara ışık tutacak, etkili ve isabetli düşünce ve prensiplerdir.

Altıbin sayfalık Nurlu eserlerin yaklaşık iki bin sayfasını Bediüzzaman böylece siyasî ve içtimaî konulara ayırdığına göre, bize düşen bu konuları önce şahsî olarak okuyup, gerektiğinde dostlarla da müzakere edip, doğru anlaşılması için bir gayretin içinde olmaktır.

19.08.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (12.08.2007) - Musibet-i dîniye

  (05.08.2007) - Su yüzüne çıkan gerçekler

  (29.07.2007) - Millet konuşmacı, siyasîler dinleyici olsaydı

  (22.07.2007) - Dar ve geniş dairedeki vazifelerimiz

  (15.07.2007) - Gayemiz siyaset yapmak değil

  (08.07.2007) - Siyasî tercihleri ciddiye almalı

  (01.07.2007) - Siyasî arenadaki ayak oyunları

  (24.06.2007) - Zihnimdeki suâller

  (17.06.2007) - Hem dindar, hem siyasetçi olmak

  (10.06.2007) - Siyasette kafa karışıklıkları

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri