Bireyin tekamülü, beyin sirkülasyonu ile zihnî inkişafların bilgi alışverişini hızlandırmasını sağlar. Bu sayede rafine fikirlerin yanı sıra, bilgi atığı bir tahliye kanalı oluşur. Hal böyle olunca, endüstriyel gelişimin vardığı boyut, toplum hayatının belirleyici rolünü ve bireyi yönetme telâkkisini de değiştirdi.
Bireyin gelişim basamakları ciddi bir alt yapı üzerine inşa edilirse, kritik faktörleri ve bireyin kendini tanımlamasına uygun şartları teşkil etme imkânı olur. Bu durumda bilgi basamaklarını doğru çıkması, merdiven basamaklarını hazmederek ve anlayarak terfi etmesi mümkün olur.
Her yaş ve seviyede bilgi basamaklarının konuya, konuma ve hedefe göre değiştiğini belirtmekte fayda var. Dün meçhulümüz olan bir konu, bugün uygulama alanımız olabilir. Dün idrak edemediğimiz bir mesele, yarının çözüm bekleyen ev ödevi olabilir. Ya da üzerinde yoğunlaştığımız keyifli bir araştırma olabilir.
Bediüzzaman, bilgi basamaklarını yedi mertebe olarak belirtir. Her katta bir düzey, her düzeyden beklenen bir davranış/çıktı/hal tercümesi kriteri verir. Lemaat’ta “Dimağda Meratib-i İlmiye Muhtelifedir” başlıklı veciz makale, bunun detaylarını açıklar.
Hayalle başlayan bir zihnî serüvenin pozitiflik ve mutluluk salgılaması şartıyla etrafta okunabilen somut sonuçları/davranışları konusunda bireyin tekamülüne ayna tutan bir çerçeve vermektedir.
Bilginin hangi basamakta olduğuna göre, neyi salgıladığını çözebiliriz. Komuta merkezi beynin zihnî yolculuğu buna göre değer kazanıyor.
Eğer bir mevzu bilgimizin haricinde olduğu için “safsata” diyorsak, zihni mertebemizin, yani “meratib-i ilmiye”mizin bilgi basamağı, “tahayyül” seviyesindedir.
Eğer bir konuya ilgisiz kalma, önemsememe sonucunu doğuran “bibehre” bir davranış/halet içindeysek, o zamanda bilgi basamağımızın “tasavvur” aşamasında olduğunu söyleyebiliriz.
Sonuçlardan/hareketlerden/davranışlardan/çıktılardan bir önceki zihnî düzeyi fark etme imkânımız olmaktadır.
Aklın devreye girdiği “taakkul” safhası ise, bilgi basamağının üçüncü katıdır. Bilginin yedi basamağını, bir binanın yedi katına benzetebiliriz. Aynı şekilde binanın boyutlarına denk gelen dev bir ekranın yedi katta farklı renklerdeki bilgiye dayalı sonuçlarını veren görüntülerini de düşünelim.
Yani, dimağ/zihin binasının birinci katında “tahayyül” levhası yazarken, karşı ekranda ise “safsata” yazan bir görüntü karşımıza çıkmaktadır.
Burada tahayyül katına misafir olup, içerde neler oluyor ve ne yapılıyor kısmını ise uzun uzadıya incelemek gerekir.
“Hayal nedir, nasıl oluşuyor, öncesinde ne var, ne işimize yarar, hayal sonrası ne yapılmalı?” gibi yüzlerce soruyu sorgulamamız, sorulara cevap bulmamız ve bu katın fonksiyonu ile yansımasını doğru okumamız/görmemiz gerekir.
Sadece Lemaat’taki bu mevzu için projelendirilmiş bir insan laboratuarının kurulacağı istikbaldeki bir “G” gününde, “tecessüm etmiş” Medreset’üz-zehra projesine ar-ge olmak, tahayyül katının hayallere sultan hedefi olabilir. Böylece hedef cümlemi itiraf ederek sizinle paylaşmış oldum ki, sizin hayallerinizin sultanı fikirlerinize de kapı açalım.
Kısa makalenin başlığında geçen; “Dimağ-ilim-mertebe-muhtelif” kavramlarının ortaklığı ve buna dayalı zihindeki yedi ilmi mertebe ve davranışa yansıyan yedi halet, birbirini besleyen bir inkişaf alanıdır. Marifet kapılarını açan bir sirkülasyondur.
İmana dair meselelerin anlaşılması, yedinci katta karşımıza çıkan “itikat” safhası ile “salabet” seviyesi var ki, hayalden hakikate, tasavvurdan akla ve sürekli yükselen değerlerle mânâya nüfuz derinliği veren bir bakışı en üst mertebeye çıkarmak ve korumak, bir hayatın özeti ve değişmeyen gerçeği olmaktadır.
Merakı tahrik ederek tetkike götüren, hayatı anlamlandırıp ilme teşvik eden ve kalbi tatminle imanı ve zikri netice veren bu hayat, yaşanmaya değer bir cennet vadisi olabilir.
Tefekkür, Hakîm isminin cilvelerini temaşa ettirdikçe, huzur iklimimiz alemşümul olur ve ferahlık verir.
Lemaat’taki makale için çalışmaları olan bütün dostlarla geniş bir müzakere dileğiyle…
19.08.2007
E-Posta:
[email protected]
|