Yeni dönem Meclis Başkanı, bugüne kadarki seçim turlarında karşılaşılmamış bir teveccühle seçildi. Seçime katılan 535 milletvekilinden 450’sinin oyunu alan Köksal Toptan, AP-DYP geleneğinden gelen bir isim. 1980 öncesi, kabinenin en genç üyesi olarak devlet bakanı sıfatıyla 12 Eylül askerî darbesine maruz kalmıştı.
Sakin, sabırlı ve gençliğinde pişen bir siyasetçi. Demirel sonrası Doğru Yol Partisi genel başkan adayıydı. Çiller karşısında kaybetmişti. Bir dönem dışlandı. Buna rağmen merkez sağ kodlarını ve demokrat kimliğini koruyarak yoluna devam etti.
Siyasetinde bir kırılma yaşadı. İstemeyerek de olsa kendi geleneğinden ayrıldı. AKP saflarına katıldı. Anayasa Komisyonu Başkanı olarak da, uzlaşmacı kimliğini korudu.
Devlet umuru ile demokrasi kültürünü, merkez sağ tabanda yaşamış kimyanın, ya da dokunun çok ayrı bir mektep, bir idare anlayışı ve bütünleştirme macunu olduğu bir gerçek. Devletle millet arasında kopmalara, millî iradeyi rahnelemeye sebep olan darbeler karşısında “mehabet-i devleti” inşa etmeye çalışırken, yüzüne acıların burukluğunu taşımadan ve yaraları sarıp, demokrasi yolunda onarımlar yapıp, her defasında treni rayına koyan bir çizginin kalın izleri günümüz siyasetinde de ağırlığını hissettirmeye başladı.
Aslında bu yaklaşım ve elde edilen sonuç, Türkiye’nin realitesi. Demokrasi tarihimizin zor öğrenilen ve radikal unsurların geç de olsa fark ettiği bir gerçek var ortada. Benzer şekilde merkezin de dünkü muvaffakiyetlerinin gölgesinde rehavetle ve kendini yenilemeden zayıf düştüğü bir tablonun ara kesitleri.
Merkez sağın muhafazakâr ve demokrat, AB yolunda ilerleyen, toplumun değerleriyle barışık ve kalkınma üzerine tesis edilmiş siyasetlerinde, en büyük değer vatandaşa verilmiştir. Bu sırrın idrak edildiği merkez sağda Menderes ve Demirel’in tek parti iktidarları olan DP ve AP dönemi buna en iyi şahittir.
Türkiye, imparatorluk mirasını yok sayarak, muhafazakâr kültürü bir kenara koyarak ve ülke birliğini sağlayan çimento değerindeki ortak noktaları göz ardı ederek bir yere varamaz. Bunu, etnik, dinî ve laik söylemlerle ve siyasetlerle tesis etmek mümkün değildir.
Nitekim parlamentonun yeni deseni, bunların çare olmadığını, uzlaşma ve demokrasi kültürünün bir gereklilik olduğunu göstermektedir. El sıkışanlar, beyin sıkışması yaşamadan oturup müzakere kültürü içinde farklılıkları ortaya koyma, anlaşma zeminlerini genişletme ve anlaşamadıkları hususlarda da ülkeyi tahrip etmeyecek bir farklılıkta kalmayı başarırlarsa, Türkiye’nin demokratik zemini pekişecektir.
Hakkı teslim etmek gerekir ki, Köksal Toptan’ın şahsında sağlanan uzlaşma ve rekor düzeyde oy desteği, demokrat geleneğin başarısıdır. 1980 öncesi, merkez sağa her türlü ithamı reva gören farklı tondaki anlayışlar; bugün, Türkiye için çözümde mutabık kaldıkları bir siyasî çerçevenin izdüşümünü destekliyorlar.
Siyasî operasyonun sahibi ve görüntüsü AKP olsa da, esas olan eldeki siyasî kimyanın ve figürün bugüne ait olmadığı ve köklü bir mirasın ürünü olduğudur. Meclisteki en çoğunluklu uzlaşmanın elde bıraktığı sosyolojik değer ve demokrasi oluşumundaki kıymet paydası bu olsa gerek.
Demek ki; millî görüş geleneği, CHP laikliği ve DTP etnisitesi ile ÖDP sosyalistliği, kendi üst eşiklerinde demokrasi olgunluğuna sahip ve ideolojik bağnazlıktan uzak bir kabulleniş profiline ihtiyaç duydular ki, bu modelde anlaştılar. Bu demokratlık çerçevesinin kıvamını ve sosyal parametrelerini barındıran sihirli kimyanın üç basamağı var. Bunlar, demokrasi tercihi, şuuru ve kültürüdür.
Siyasetin farklılıkları, demokrasiden yana tercih aşamasını geçtiklerine göre, eski siyasî görüşlerini demokrasi ile telif edecek ve toplumun değerlerine duyarlı hale getirecek noktada şuurlanma ve demokrasiyi hazmetme süreci ile karşı karşıya gelmiş bulunmaktadırlar.
Meclisteki ilk sinyaller ve yansımalar demokrasi öğrenmelerinin artacağı ve herkesi ortak sorumluluk paydasında birbirini anlamaya ve özellikle halkın değer sistemine ve beklentilerine saygılı olmaya dâvet edeceği yönünde.
Bunlar sevindirici ve ülkemiz adına ufuk açısı müsbet inkişaflar. Bunun temelinde, yeni meclis başkanı Köksal Toptan’ın şahsında demokrat geleneğin harcı ve alınteri var. Sürgünler, idamlar ve acı dolu mazinin emeği var.
Bugün, bunun mirasçıları zayıf düşüp, gereğini yapamamışlarsa derslerine çalışıp eski notlarını alabilirler. Bu arada dün bu derslere ilgi göstermeyenlerin de bugün çalışkan birer öğrenci olmalarında bir beis yoktur. Çalışkanlığın bir zararı yok. Demokrat olmaya gelince, herkesin hakkıdır. Kökleşmesinde emeği olanların mutlu olacakları bir olgudur.
13.08.2007
E-Posta:
[email protected]
|