Necati Bey: “Mi'racta Cebrail Aleyhisselâm Zat-ı İlâhiye’ye yaklaşmıyor. Fakat mi'rac dışında Peygamber Efendimiz’e (asm) Cenâb-ı Allah’tan sayısız vahiy getiriyor. Bu nasıl oluyor? Buradaki sır ve hikmet nedir?”
1- İki Allah elçisinin her ikisinin de makamları gereği kendilerine verilmiş olan vazifeyi bihakkın yapmış olmaları esastır ve ilgi duyacak bir husus olarak da esasen yeterlidir.
2- Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir1, en üstün ahlâka sahiptir2, keyfine göre konuşmaz ve yalnız kendisine vahyedileni konuşur3, mü’minlere öz canlarından daha yakındır4, ümmetine düşkündür5, kendisine yüksek dereceler verilmiştir6, Allah’ın Resûlüdür7.
Cebrâil Aleyhisselâm emîndir, kendisine güvenilir8, rûhu’l-kudûstür, mukaddestir9, Kur’ân’ı Rabb’in katından indiren10 yüce bir Resûldür11.
3- Kur’ân-ı Kerîm, Hazret-i Âdem Aleyhissselâm’a esmânın öğretilmesini12, Hazret-i Âdem’in (as) kendisine öğretilen esmâyı meleklere arz etmesini13 ve kendisine meleklerce secde edilmesini14 haber vermekle, insan cinsinin meleklerden üstün kâbiliyetli olduğuna işâret etmiştir. Üstad Bedîüzzaman’a göre Hazret-i Âdem’e (as) hilâfet kâbiliyetinin bir alâmeti olarak isimlerin öğretilmesi demek, insanoğlunun yeteneklerinin bütün ilimleri, kâinâtın her bir biriminin nabzını tutan muhtelif fenleri ve Allah’ın yüksek isimleri ve sıfatları ile ilgili pek çok mânevî bilgileri öğrenmeye ehil olması demektir. Meleklerin secdesi vâkıası, meleklere karşı insan oğluna üstünlük verildiğini göstermekle berâber, göklere, yerlere, dağlara ve bütün yaratıklara karşı da büyük emânetin ve üstünlüğün insana verildiğini belgeler. Demek kâinâtın her bir birimi maddeten insanoğlunun emrinde olduğu gibi, bu birimlerin mânevî temsilcileri ve vazifeli sorumluları olan melekler de mânen insanoğlunun emrindedirler.15
4- “Lâ ilâhe illallah” kelime-i tevhidini tamamlayan kelimenin “Muhammeden Resûlullah” oluşu ve “Levlâke, levlâke; lemâ halaktü’l-eflâk” haberi, yani “Sen olmasaydın, sen olmasaydın Resûlüm; Ben âlemleri yaratmazdım”16 haberi Hazret-i Muhammed’in (asm) Cenâb-ı Hak katındaki yüksek itibarını ve değerini âleme îlân eder. Nitekim mi'racta Hazret-i Resûl Aleyhissalâtü Vesselâm’ın Cenâb-ı Hak ile bizzat konuşmasından ve selâmlaşmasından hissedâr olan Hazret-i Cebrâil de bu mübârek kelime ile şehâdetini ifâde etmişti. Yani, “Allah’tan başka ilah olmadığına şehâdet ederim ve Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna şehâdet ederim” demişti.
5- Kâinâtın büyük bir ağaç mânâsında göründüğünü; ağaçta çekirdekler, gövdeler, dallar, çiçekler ve meyveler bulunduğu gibi, kâinâtta da aynı kânunun geçerli olmasının Hakîm isminin bir gereği bulunduğunu beyan eden Üstad Bedîüzzaman Hazretleri, yaratılış ağacının, cismânî âlemle berâber sâir âlemlerin de numûnesini ve esaslarını içeren bir çekirdekten yapılmasının ve ağaca menşe ve çekirdek olan mânâ ve nûrun yine aynı kâinât ağacına bir meyve olarak giydirilmesinin Hakîm isminin bir gereği bulunduğunu kaydeder. Buna göre, kâinâtın teşekkülüne çekirdek olan nûr, Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın zâtında onun cismini giyerek kâinâtın en son meyvesi sûretinde tezâhür etmiştir.17 Demek, mi'racta bu nurlu çekirdek Sahib-i Zülcelâl’ine dönmüştür.
Yarın inşallah devam edelim.
Dipnotlar:
1- Enbiyâ Sûresi, 21/107.
2- Kalem Sûresi, 68/4.
3- Necm Sûresi, 53/3,4.
4- Ahzâb Sûresi, 33/6.
5- Tevbe Sûresi, 9/128; Kehf Sûresi, 18/6; Şuarâ Sûresi, 26/3.
6- Bakara Sûresi, 2/253.
7- Fetih Sûresi, 48/29.
8- Şuarâ Sûresi, 26/193.
9- Bakara Sûresi, 2/87, 253; Mâide Sûresi, 5/110.
10- Nahl Sûresi,16/102.
11- Hâkka Sûresi, 69/40.
12- Bakara Sûresi, 2/31.
13- Bakara Sûresi, 2/33.
14- Bakara Sûresi 2/34.
15- Sözler, s. 234.
16- Keşf’ül-Hafâ, 2/164.
17- Sözler, S. 531, 532.
13.08.2007
E-Posta:
[email protected]
|