Bu gece Mi'rac Gecesi. Kâinat Efendisi Hazret-i Muhammed’in (asm) kâinat ötesine, vücub âlemine, İlâhî huzura dâvet ve kabul edilişinin izini, hatırasını, feyzini taşıyan gece bu gece.
Affın, merhametin, şefkatin, genişliğin, bağışlamanın, şefaatin, Cennetin kâinat çapında ilân edildiği, insana kâinat üstü kucak açıldığı eşsiz bir gece. İnsanlığa kutlu olsun!
O beşer üstü hadiseyi biraz olsun kavrayabilmek, Kur’ân’ın haberleriyle mümkün. Kur’ân’ı izleyelim:
“Doğruldu! O, Ufuk-u Âlâ’da idi!”1 Resûlullah Efendimiz (asm) en yüksek Ufuk’ta durdu, doğruldu. Önüne Refref getirilmişti. Artık Cebrâil Aleyhisselâm’ı kevn âleminde, Sidre’de bırakmıştı. Kendisi Arş-ı Azam’a girmiş2; “Vücub” âlemine doğru yönelmişti.
“(Refref ile) yükseldi ve yaklaştı.”3 Bu âyetle Allah Resûlü’nün (asm) Allah’ın akrebiyeti ile, kurbiyeti ile, yakınlığı ile müşerref kılındığını öğreniyoruz. Resûlullah (asm), Zât-ı Muallâ’nın kurbiyetine yaklaşmıştır, Allah’a yakın olmuştur.
“Artık Kâb-ı Kavseyn’de idi, yahut daha da yaklaştı!”4 Bu âyetle Allah Resûlü’nün (asm) Kâb-ı Kavseyn makamına yükselmekle teşrif edildiğini öğreniyoruz. Üstad Bedîüzzaman Hazretleri’nin (ra), “İmkân ile Vücub ortası” diye nitelediği makamdır Kâb-ı Kavseyn.5 Zât-ı İlâhî’ye, bir ok yayının iki ucu kadar veya daha da yaklaştı. Ve artık “Zat-ı Celîl-i Zülcemâl ile görüştü.”6
“İşte o esnada Allah kuluna vahyedeceğini vahyetti!”7 Bu âyetle anlıyoruz ki, Resûlullah Efendimiz (asm) Cenâb-ı Hakk’a bizzat mülâkî oldu, Cenâb-ı Hak ile bizzat görüştü ve Cenâb-ı Hak’tan bir takım esrâr ve bilgileri aldı. Zaman ve mekân üstü olan bu makamda Allah Resûlü (asm), Allah’ın, “Ehadiyet ile kelâmına ve rü’yetine mazhar oldu.”8
“Gözünün gördüğünü gönlü yalanlamadı.”9 Yani, Allah Resûlü (asm) zaten kalbine iman ve hikmet doldurularak bu yolculuğa çıkarılmıştı. Şimdi imanı, yakîn bir müşahede ile desteklenince, gözü ile gördüklerini kalbi de tasdik etti. Ve Allah’ın rü’yetine mazhar oldu.
“Gördüklerine karşı şimdi siz mi tartışıyorsunuz?”10 Bu âyetle Cenâb-ı Hak, bu ulvî hâdiseyi aklına sığıştıramayanlara soru yöneltmiş ve şüphelerinin gayet yersiz olduğunu beyan etmiştir.
“And olsun ki, Muhammed Cebrail’i bir de Sidre-i Münteha’da dönüşte gördü.”11 Artık dönüş vâkî olmuştur. Resûlullah (asm), Cenâb-ı Hakk’ın kurbiyetinden kevn âlemine doğru yönelmiştir. Kevn âleminin başında, yani Sidre’de, tekrar Cebrail Aleyhisselâm ile bir araya geldi.
“Cennetü’l-Me’vâ yanında.”12 Şehitler ve Muttakîlerin Cennet’i olan “Cennetü’l-Me’vâ” buradadır. Cebrail (as) ile burada buluştu.
“Sidre’yi, İlâhî tecellî tamamıyla bürüdüğü zaman, o mehabetli manzarayı gören Peygamberin gözü hayretinden sağa sola meyletmedi, onu aşmadı. Muhakkak orada O, Rabb’inin Âyet’ül-Kübrâ’sını gördü.”13 Bu âyetleri geniş bir perspektifle Otuz Birinci Söz’de tefsîr eden Bedîüzzaman Hazretleri (ra), artık Allah Resûlünün (asm) burada “Cennetü’l-Me’vâ’nın gövdesi olan Sidretü’l-Müntehâ’da”14 iken Allah’ın azametinin delillerine şâhit olduğunu, âlem-i şehâdetin mânevî tezgâhları ve küllî kânunlarına, yeryüzündeki mahlûkatın amellerinin netîcelerine, cinlerin ve insanların fiillerinin Cennetteki meyvelerine ve Cehennem’deki zakkumlarına, yeryüzündeki tesbihât ve tahmîdâtın Cennetü’l-Me’vânın meyveleri sûretine girmesine şahitlik ettiğini kaydeder. “Elhamdülillâh” kelimesinin, nasıl bir Cennet meyvesine dönüştüğünü müşahede ettiğini beyan eder.15
Bu gece, böylesine müstesna bir gecenin sene-i devriyesini inşaallah idrak edeceğiz.
Bu geceyi nasıl mı ihyâ edelim? Elimizden ne geliyorsa onunla. Namazla, niyazla, Kur’ân okuyarak, Cevşen okuyarak, duâ ederek... Vs. Yapabildiğimiz kadar.
Ve muhakkak; bizim mi'racımızın da namaz olduğunu; ömrümüz boyunca beş vakit namazda sebat ederek Allah’ın kurbiyeti ile müşerref olabileceğimizi bir kez daha kuvvetlice ve muhakkak hatırlayarak!
Mi’rac Kandilinizi tebrik ederim.
Duâ
Ey en gizli sesleri işiten! Ey en hafî niyazları işiten! Ey en sessiz yalvarışları işiten! Ey kalbin en gizli çırpınışlarını işiten! Ey gözyaşlarının en sessiz süzülüşünü işiten! Ey Semî-i Rahîm! Bizi işit! Sesimizi duy! Yalvarışlarımızı, yakarışlarımızı, duâlarımızı, niyazlarımızı, gözyaşlarımızı, çırpınışlarımızı cevapsız bırakma! Bu gece huzuruna aldığın kâinatın Sevgilisi hürmetine, hatalarımızı bağışla, günahlarımızı affet, eksiklerimizi tamamlat, kusurlarımızı ört! Bizi günah kirlerinden arındır! Tövbemizi kabul kıl! Bizi sevdiğin kulların arasına al! Bizi rahmetinden uzak eyleme! Bizi Cennetine al! Âmin!
Dipnotlar:
1- Necm Sûresi, 53/6,7. 2- Sözler, s. 520. 3- Necm Sûresi, 53/8. 4- Necm Sûresi, 53/9. 5- Sözler, s. 520. 6- Sözler, s. 520. 7- Necm Sûresi, 53/10. 8- Sözler, s. 518. 9- Necm Sûresi, 53/11. 10- Necm Sûresi, 53/12. 11- Necm Sûresi, 53/13, 14. 12- Necm Sûresi, 53/15. 13- Necm Sûresi, 53/16, 17, 18. 14- Sözler, s. 524. 15- Sözler, s. 532
10.08.2007
E-Posta:
[email protected]
|