Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 10 Ağustos 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Nurlar’la nurlu bir Mi'rac teklifi

Mü’minler açısından çok değerli olan üç aylar içerisinde birbirinden değerli geceler bulunmaktadır. Bunlardan ikincisi Mi’rac Kandilidir ve ikinci bir Kadir Gecesi hükmündedir.1

Mi’rac: Merdiven, yükselecek yer, en yüksek makam, huzur-u İlâhî. Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm) Efendimizin, Cenâb-ı Hakk’ın huzuruna rûhen, cismen, hâlen çıkması mu’cizesi ki, en büyük mu’cizelerinden birisidir.2

Mi’rac, Peygamber Efendimizin (asm), kendisine maddî ve manevî en büyük desteği olan sevgili eşi Hz. Hatice ile Mekke müşriklerine karşı onu koruyan amcası Ebu Talib’i kaybettiği ve Taif’de hiç hoş olmayan olaylarla karşılaştıktan sonra Cenâb-ı Hakk’ın onu huzur-u İlâhiye alarak Habibini tesellîsidir.

Mi’rac’da, Peygamber Efendimiz (asm), kendisine bütün âlemler, Cennet ve Cehennem gösterildikten sonra huzur-u İlâhî’ye alınmış, Güzeller Güzelini görme şerefine nail olmuştur. Bu olay Kur’ân-ı Kerim’de Necm Sûresi’nde anlatılmaktadır. İki sevgilinin görüşmesini ve orada konuşulanları her mü’min namazda tahiyyâtta söyler ve hisseder. Bu sebeple; namaz, mü’minin mi’racıdır. Peygamber Efendimizin (asm) Cenâb-ı Hak’la görüşmesinde “Ettehiyyatu lillahi vessalâvâtü vettayyibâtu...” sözleri, onun hem bir nevî hediyesi, hem de Cenâb-ı Hakkın verdiği bütün nimetlere karşı küllî bir şükrüdür. Cenâb-ı Hak da Peygamber Efendimizin bu hediyesine karşılık Peygamber Efendimizin (asm) nezdinde bütün mü’minlere iki hediye vermiştir. Bunlar; namaz ve “Âmenerresûlü” (Bakara 284-286) olarak adlandırılan Bakara Sûresinin son âyetleridir.

Namaz, bir mü’minin günde beş defa Rabbiyle görüşüp huzur bulması ve Rabbinin verdiği nimetlere karşı şükrünü edâ etmesidir. Bununla birlikte insana sağladığı maddî ve manevî yararları saymakla bitmez. Namazın ehemmiyeti Risâle-i Nur’da (özellikle 4, 9 ve 21. Söz; İşaratü’l-İ’câz, s. 47) bir çok yerde anlatılmaktadır.

Namazın ehemmiyeti hakkında Peygamber Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Namaz mü’minin mi’racıdır”. “Güvenirliliği olmayanın kâmil imanı yoktur. Temizliği olmayanın namazı yoktur. Dinde namazın yeri, bedende başın yeri gibidir”3 “Allah’ın en sevdiği oruç, Davud’un (a.s) orucudur. Ki, o bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı. Allah’ın en çok sevdiği namaz da Davud’un (a.s) namazıdır. Ki, gecenin ilk yarısında uyur, üçte birini ibadetle geçirir, geri kalan altıda birinde de yine uyurdu.”4 “Kalk! Namaz kıl. Şüphesiz namaz şifadır.”5

Âmenerresûlü Bakara Sûresi’nin son âyetleridir ve yatsı namazından sonra okumak sünnettir. Âmenerresûlü’nün ehemmiyeti hakkında Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmaktadır: “Bakara Sûresi’nin sonundaki iki âyeti geceleyin kim okursa, o iki âyet ona kâfî gelir”6,7

“Bana Arşın altındaki hazineden, benden önce hiçbir peygambere verilmeyen Bakara Sûresi’nin son âyetleri (Âmenerresûlü) verildi.”8 “Şüphesiz Allahu Teâlâ, Bakara Sûresini arşın altındaki hazinesinden alıp bana verdiği iki âyetle bitirmiştir. Dolayısıyla onları öğreniniz. Kadınlarınıza ve çocuklarınıza öğretiniz. Çünkü onlar rahmet, Kur’ân ve duâdır.”9 “Kur’ân’da iki âyet vardır ki, mü’minler için şifâdır ve Allah’ın sevdiği şeylerdendir. O iki âyet Bakara Sûresi’nin son iki âyetidir.”10

Risâle-i Nur’da Âmenerresûlü’nün direkt tefsiri yoktur; fakat bazı eserlerin sonunda “Ey Rabbimiz! Unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek bizi onunla hesaba çekme” (Bakara Sûresi: 286) âyet-i kerimesi bulunmaktadır. Bu eserlerin bizim için daha çok hayâtî bir önemi var ki, sonlarında bu âyet-i kerime bulunmaktadır. Bu eserler ise şunlardır: 16, 20, 22, 28, 29 ve 31. Sözler; 16, 20, 24. Mektublar ve 28. Mektub’un 7. Meselesinin Hatimesi; Mektûbât, İşârât-ı Gaybiye Hakkında Bir Takriz, s. 449; 3. Lem’a’nın sonu; 7. Lem’a, s. 41, 45.

Barla Lâhikası’nda mesâil-i müteferrikanın sonunda, bu eserlerin ehemmiyeti hakkında ise Bediüzzaman Hazretleri şöyle buyurmaktadır:

Otuz Birinci Söz Mi’râc-ı Muhammedî Aleyhissalâtü Vesselâm’ı delâil-i akliye ile makul ve kat'î bir sûrette ispat etmiştir11 ve zeyli kıymetlidir.12

“Hem bütün ukûlü hayrette bırakan ve hiçbir felsefenin eliyle keşfedilemeyen ve sırr-ı hilkat-i âlem ve tılsım-ı kâinat denilen ve Kur’ân-ı Azîmüşşan’ın i’câzıyla keşfedilen o tılsım-ı müşkülküşa ve o muammâ-i hayretnümâ, Yirmi Dördüncü Mektub ve Yirmi Dokuzuncu Söz’ün âhirinde remizli nüktede ve Otuzuncu Söz’ün tahavvülât-ı zerrâtın altı adet hikmetinde keşfedilmiştir. Kâinattaki faaliyet-i hayretnümânın tılsımını ve hilkat-i kâinatın ve âkıbetinin muammasını ve tahavvülât-ı zerrattaki harekâtın sırr-ı hikmetini keşf ve beyan etmişlerdir; meydandadır, bakılabilir.

“Hem sırr-ı ehadiyet ile şeriksiz vahdet-i rububiyeti, hem nihayetsiz kurbiyet-i İlâhiye ile nihayetsiz bu’diyetimiz olan hayret-engiz hakikatleri, kemâl-i vuzuhla On Altıncı Söz ve Otuz İkinci Söz beyan ettikleri gibi, kudret-i İlâhiyeye nispeten zerrat ve seyyarat müsâvî olduğunu ve haşr-i âzamda umum zîruhun ihyâsı, bir nefsin ihyâsı kadar o kudrete kolay olduğunu ve şirkin hilkat-i kâinatta müdahâlesi imtinâ derecesinde akıldan uzak olduğunu kemâl-i vuzuhla gösteren Yirminci Mektub’daki ‘Ve hüve alâ külli şey’in kadîr’ (O her şeye kadirdir) kelimesi beyanında ve üç temsili hâvi onun zeyli, şu azîm sırr-ı vahdeti keşfetmiştir.”13

“Bu hizmetimiz zamanında, beş altı sene zarfında, bilâmübalâğa yüz eser-i ikram-ı İlâhî ve inâyet-i Rabbâniye ve kerâmet-i Kur’âniyeyi gözümüzle gördük. Bir kısmını On Altıncı Mektub’da zikrettik.”14

“Evet, şu tılsım-ı kâinatın muğlakını keşfeden ve mevcudatın nereden nereye ve ne olacaklarının tılsımını açan Risâle-i Nur’un eczalarından Yirmi Dokuzuncu Söz; ve tahavvülat-ı zerratın muammasını keşfeden Otuzuncu Söz; ve kâinatta mütemadiyen fena ve zeval içindeki faaliyet ve hallakıyet-i umûmiye tılsım-ı acîbini hall ve keşfeden Yirmi Dördüncü Mektub; ve Tevhîdin en derin ve en mühim muammasını keşf ve hall ve izah eden ve haşr-i beşerî bir sinek ihyası kadar kolay olduğunu ispat eden Yirminci Mektup; ve tabiatperestlerin fikr-i küfürlerini esasıyla bozan ve tahrip eden ‘Tabiat Risâlesi’ namındaki Yirmi Üçüncü Lem’a gibi Risâle-i Nur’un çok cüz’leri var. Bunların yalnız birisindeki muammayı keşfeden bir âlim, bir edip, bir profesör, hangi hükûmette olsa, takdirle mükafat ve ikramiye verileceğini, bu risaleleri dikkatle mütalaa eden tasdik eyler.”15

Üçüncü Lem’a, bir mü’minin hayatını nasıl değerlendirmesi gerektiğini anlatıyor: “Livechillah, liechillah”...

Mi’râc gecesinde Risâle-i Nur’dan namaz ve Bakara Sûresi’nin 286. âyetinin yer aldığı bölümleri okuyarak Cenâb-ı Hakk’ın bize gönderdiği hediyelerin önemini daha iyi idrak edebiliriz.

Mi’râc’da Peygamber Efendimiz, bazı peygamberlerle görüşmüştür. Hz. İbrahim’le görüşmesi çok mânidardır. Bu görüşmeyi Peygamber Efendimiz (asm) şöyle anlatmaktadır: “Mi’râc sırasında İbrahim (a.s) ile karşılaştım. Bana: ‘Ey Muhammed, ümmetine benden selâm söyle. Ve haber ver ki: Cennetin toprağı temiz, suyu tatlıdır. Burası (suyu tutacak şekilde) düz ve boştur. Oraya atılacak tohum da ‘Sübhanallahi ve’l-hamdulillahi ve lâilâhe illallahu va’l-lâhu ekber’ cümlesidir.”16 Hz. İbrahim’in (as) öğüdünü her Müslüman, namazın arkasında yapmaktadır. Buradan namaz tesbihatının önemi, bir kez daha kavranmış olmaktadır. Fakat mesleğimiz gereği, bu sözleri hem dille söylememiz, hem de mânâlarını en iyi şekilde anlatan Risâle-i Nur’u okuyup düsturlarını iyice hayatımıza nakşetmemiz gerekmektedir. Bediüzzaman, Sübhanallah, Elhamdülillah, Allahuekber, Bismillahi Lâilâheillallah gibi mübarek kelimelerin her birinin erkân-ı imaniyenin birer çekirdeği, hem iman hem de Kur’ân hakikatlarının hülâsaları, Sübhanallah, Elhamdülillah, Allahuekber’in namazın çekirdekleri oldukları gibi, Kur’ân’ın dahi çekirdekleri ve parlak bir kısım sûrelerin başlarında pırlanta gibi görünmeleri ve çok sünuhatı tesbihatta başlayan Risâle-i Nur’un dahi hakikî madenleri ve esasları ve hakikatlarının çekirdekleri olduğunu belirtmektedir.17

Risâle-i Nur’da Cennet tohumlarının geçtiği yerleri bulup okuyarak, inşallah bu öğüde hem kulak, hem de gönül verilebilinir: Sübhanallah, Elhamdülillah, Allahuekber. (Mesnevî-i Nuriye, s. 110; Şualar, s. 210)

Elhamdülillah (Şuâlar, s. 649, 655); Lâilâheillallah (Mesnevî-i Nuriye, s. 47-55, 63), (Şuâlar, s. 103-111, 141; Mektûbât, s. 319); Allâhuekber (Lem’alar, s. 90).

Bediüzzaman, Risâle-i Nur’un Kelime-i Tevhid’in delilleri olduğunu söylüyor.18

Mi’rac meyveleri ve öğütlerini Risâlei Nur’dan iştirâk-ı a’mâl-i uhreviye düsturuyla okuyarak, bu geceyi ihyâ etmeyi bütün kardeşlerimden rica ediyorum. Tüm Nur talebelerinin ve benim, Bediüzzaman’ın şu duâsına dahil olanlardan olmamızı Cenâb-ı Hak’tan niyaz ediyorum:

“Aziz, sıddîk kardeşlerim,

“Sizin Mi’râcınızı tebrik ve Mi’râc Sahibi’nin (asm) Sünnet-i Seniyyesine sizi ve bizi tam muvaffak eylemesine rahmet-i İlâhiyeden niyaz ediyoruz.”19 Âmin.

Dipnotlar:

1- Şuâlar, s. 429, Yeni Asya Neş., 1994 2- Abdullah Yeğin, Yeni Lûgat, s. 433 3- Câmiü’s-Sağîr, Cilt 4, s. 1636, Yeni Asya Neş, Nisan 2002. 4- Câmiü’s-Sağîr, Cilt 1, s. 85, Yeni Asya Neş, Nisan 2002. 5- Câmiü’s-Sağîr, Cilt 3, s. 1301, Yeni Asya Neş, Nisan 2002. 6- Prof. Dr. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Cilt 3, s. 252, Birinci Baskı, 1988. 7- Câmiü’s-Sağîr, Cilt 2, s. 772, Yeni Asya Neş, Nisan 2002. 8- Câmiü’s-Sağîr, Cilt 1, s. 325, Yeni Asya Neş, Nisan 2002 9- Câmiü’s-Sağîr, Cilt 2, s. 471, Yeni Asya Neş, Nisan 2002 10- Câmiü’s-Sağîr, Cilt 1, s. 31, Yeni Asya Neş, Nisan 2002 11- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 103, Yeni Asya Neş, 1994 12- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 111, Yeni Asya Neş, 1994 13- Mektûbât, s. 361, Yeni Asya Neş, 1994 14- Mektûbât, s. 363, Yeni Asya Neş, 1994 15- Tarihçe-i Hayat, s. 207, Yeni Asya Neş, 1994 16- A.g.e. 17- Şuâlar, s. 212, Yeni Asya Neş., 1994 18- Şuâlar, s. 75, Yeni Asya Neş., 1994 19- Kastamonu Lâhikası, s. 195, Yeni Asya Neş., 1994

Fatma ÖZER

10.08.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri