Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 13 Ağustos 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

“Sürüden ayrılma zamanı”

“Sürüden Ayrılma Zamanı" isimli roman, Yeni Asya Neşriyat tarafından 2000 yılının Ekim ayında yayımlandı. Titiz bir çalışmanın ürünü olduğunu her satırında hissettiren bu eser hakkındaki gözlemlerimi aktarmak istiyorum.

Sürüden Ayrılma Zamanı’nda kimler var?

Kimlik bulma çabalarından dâvâ ve devâ adamı olmaya kadar uzanan heyecanlı bir hayat serüveni sizi bekliyor bu kitapta: Fatih… Aysel ve Hâle’nin penceresinden ışığın zulmete galip oluşunu ve hidayet ufuklarının size gülümsediğini sezeceksiniz. Gözleri görmeyen ama ruhu gören Erhan’ın tesbitleri hayrete düşürecek sizi. Hayatı kavga kabul edip kazanma uğruna her şeyi mübah gören Sertaç…

Bu kitap bize bizi anlatacak…

Niye Sürüden Ayrılma Zamanı?

Monotonluğa, durağanlığa, sıradanlığa, tek tipliliğe ve insanların düşünme özelliğinden arındırılıp sürüleştirilmesine karşı iseniz…

Ezberleri bozmanın, hayatı anlamanın, putları kırmanın ve hakikati haykırmanın zamanı geldi diyorsanız…

Maddenin ön plana çıktığı günümüzde ‘ideal’ ve ‘dâvâ’ için neler yapabileceğinizi görmek istiyorsanız…

Kalp atışlarınızın değişmesini, sahip olduğunuz dâvânın damarlarınızda an be an dolaşmasını ve hareket heyecanının bütün ruhunuzu sarmasını istiyorsanız…

Haydi o zaman! Akıcı bir üslûp, müthiş bir kurgu ve hayatınızdan tanıdığınız kahramanlarla Sürüden Ayrılma Zamanı sizi bekliyor!

Kitap 11 bölümden oluşmuş. Deryadan damla misâli kitabın içeriği hakkında ipucu verebilecek bazı cümleleri sizlerle paylaşmak istiyorum:

* “İnsan bazen çileyi çeke çeke, ıztırabı da iliklerine kadar duya duya yaşamalı ki uyansın. Yaşamadan öğrenilen bilgi bizim olmaz.”

* “Aşmak istiyorum Dünyalıların kurduğu hayatı. Damarı kan dolu mermi olmak. Hedeften gayri her şeye kapalı olmak…”

* “Allah ve ben diyordu. O’nu bulmak, O’nu tanımak her şeyin ötesindeydi.”

* “Nesillerin yorgun düşmesini anlarım. İnsanların kolay yıllar geçirmedikleri de kabul. Ancak maddenin saltanatına hayır!”

* "Mücadele bitmiyordu, bitmeyecekti de. İnsanı insan yapan mücadelesiydi. Baş eğmemek, ölesiye direnmek; toplum ve nefis laboratuvarında hazırlanıp, kişiyi uyutmak, istidatlarını alelâdeleştirmek için hazırlanan bütün terkipleri itiyordu."

* “Hareket fıtratı olmuştu, durmak ölüm değildi.”

* “Saçlarından yakalayamıyorum zamanı. Sana kalbedemiyorum, veremiyorum kendimi. Konuşmak işkence, sukut her şey. Ben sensizim. Söyle, raksetsin vecdinden yıldızlar. Seni görmenin aşkıyla tutuşup, alev saçlarıyla yaksınlar. Öyle seveceksin ki bir ben olacağım bu âlemde, bir de O. Gölgem sudaki aksini öpecek. Coşmak istiyorum, zirvelerde, şahikalarda, uçurumlarda coşmak; yaşamak, ölmek, çığlık olmak…”

* “Kapatın pencerelerinizi büyükler. Bize yağmur yeter. Sizin olsun ithal marka arabalar, ceviz koltuklar, pahalı halılar. Sizin olsun ideolojiler, nutuklar. Yağmur bizim. Hani bir zamanlar yerli malı haftası gibi bir şey vardı ya. Öyle işte. Verin bize yağmuru, verin çamuru. Bu şehirde en safi olanı…”

* “Herkes kendi fecrinde aramalı aydınlığı…”

Ve son bir not: Sürüden Ayrılma Zamanı bir ameliyat kitabı. Hidayet ufuklarına doğmanın kitabı. Unutmayın! Her doğum sancılı geçer!

Zübeyir ERGENEKON

13.08.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri