Ne dersiniz? “Düşünce hızının coşkusu denize yürüsün, nedameti hızını kamçılasın, hayali hırçınlaşsın, temposu artsın…” desem, az şey mi söylemiş olurum?
Gittikçe gitsin, koştukça şaha kalksın. Şahlansın, şahlandırsın. Üstündeki süvarinin gemlemesine ve yemlemesine uymasın. Kendi maratonunda hızına hız katsın.
“Ya kaza yaparsa” demediğinizi umuyorum. Bu hız, düşünce hızı. Belki beceremedik, ancak bizimkisi bir benzetme. Bill Gates’in “Düşünce hızında çalışmak” dediği bu olsa gerek. Aslında kozmik yapının üstüne çıkmak, Gates’i de geride bırakır.
Ayaklarının izleri kaybolan felsefeciler karşısında, karanlık geleceğe projeksiyon tutan Bediüzzaman farkı bu olsa gerek.
Evet, tercihlerimiz üçe çıktı: Acaba “Risâle-i Nur Akademisi” mi? “Risâle-i Nur Cennet Düşünceleri” mi?
Yoksa “Risâle-i Nur Okulu/ Mektebi” mi? desek, diye fikir ameliyesi yaparken; “Acaba yeni bir ifade düşünemez miyim” diye aklım yine beni kurcaladı.
Tam bu noktada “neye isim arıyorsun, ne yapacaksın, yeni bir şey mi var” diye az tereddütlü, biraz sorgulayan ve sonu merak eden bir endişe ile beni anlamaya çalıştığınızı da düşünmüyor değilim.
Aklıma yeni bir düşünce gelsin diye dua ederken, sıkışık halimin tercümesi bu zayıf satırları yazarken, “eee” dedim içimden. Yeni bir fikir gelmedi. Ama yeni bir isim, yeni bir doğum sancısı içindeyim.
Bediüzzaman Üniversitesi geldi geçti içimden. Sonra, “YÖK’le uğraşmayalım. Mânâyı bulandırmayalım ve cenderenin ahvalinde kendimizi yormayalım” dedim.
“Risâle-i Nur İklimi” geldi düşüncelerime. Doğrusu bunu da sevdim. İklim, iklimlendirme, dört mevsimi hayatın tazeliğinde öğrenme ve öğrettikleri... Risâle-i Nur vasatında vasat olanı öğrenme, ortam hazırlama, zihni müheyya etme vesaire mânâları tedayi ettiren “Risâle-i Nur iklimi” ifadesi de dördüncü sırada yerini aldı.
Es geçtiğimiz üniversiteyi saymasak.
“Peki, ne olacak isim bulduğunda” demeyin.
İlla da bir şey değiştirmek, değişsin ya da yeni bir icat çıkarmak noktasında değilim şu an. Sadece, “Risâle-i Nur …” diye başlayan bazı mütalaalar yazacaktım. Konu ve kavram aradı zihnim.
Daha açıkçası örnekle izah edeyim: “Risâle-i Nur Akademisi, herkesin gönlü başvuru yaptığında ve akıl onayını aldığında öğrencisi olabileceği bir dünyadır. Bütün dünyalılar onun kapasitesini teşkil eder” diyecektim.
Bir örnek daha: “Risâle-i Nur iklimi, ihlâs havuzunda dinlendirir. Şefkat vadisinde tefekküre dâvet eder. Etrafı mütalâa eden temaşanın ruhanî zevkini veren bir atmosferdir.”
Bir başka örnek: “Risâle-i Nur okulu ya da mektebi, hayat boyu öğrenci olmaya, ya da talebe olmaya dâvet eder. Dünya okulu, Risâle-i Nur’un sınıfıdır.”
Bu vesileyle bir talepte bulunayım: Bir işaret, bir sembol, bir deyim gibi kullanmamı istediğiniz bir ifade varsa, ya da bunlardan hangisini kullanmamı istediğinizi paylaşırsanız, elektronik meşveretle bize bildirirseniz sevinirim.
Beraberce, sadece daha fazla düşünmeye, kendimizi yoklamaya, yeni düşüncelerimize kapı açmaya, bu vesileyle dinlenmeye ve inkişafa ne mani var?
Bir manimiz var, o da nefis. Bütün mesele onu aşmak ve müsbet açılımlarda direncine ve “olmaz” dedirten kandırmaca tevillerine fırsat vermemek. Gerisi çorap söküğü gibi gelecektir.
Düşünce yolculuğu, hayalin ürettiği nevzuhur algılardan maksadına uygun olanı alır, tasavvur etmeye başlar. Hayal, fikir libasına büründükçe, akıl devreye girer ve uygulanabilirliğini sorgulamaya başlar. Ya da teorik kalır ufkun tazeliğinde.
Müteşebbis ruhlara rastgelen düşünceler ise, düşünce yolculuğunun tadını damağa taşır. Dimağda mânâ bulur ve heyecan teşebbüse dönüşür. Faaliyet halkasında düşünce yerini alır. Beraberce yol alırlar.
Merak ederler, düşünürler, öğrenirler, paylaşırlar ve ortak enerji havzasında santrale çevirirler. Düşüncenin boyalandığı kaynak ve beslendiği çevre, yol aldırmada önemli bir faktördür.
Ne olursa olsun, müsbet düşünce yolculuğunda kalbimize inşirah veren, aklımıza huzur katan ve amelimize ihlâs kazandıran saf niyetin sadeliğinde, kesretten uzak düşünce yolculuğuna devam…
06.08.2007
E-Posta:
[email protected]
|