22 Temmuz seçimlerinin, olaysız ve medenice bir yarış içinde geçmesi, en önemli kazanç. Oldukça fazla yarışçı vardı bu seçimde. Kesinleşen gayriresmî sonuçlara göre, üç parti doğrudan Meclise girecek şekilde barajı aştılar. Bunlar AKP, CHP ve MHP. Bunların dışında CHP kanatları altında Meclise örtülü giren bir de DSP var.
Dört parti lideri de bağımsız listelerden parlamentoya girmiş bulunmaktadır. Eski ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve ÖDP eski Genel Başkanı Ufuk Uras bu çemberi kıranlardan.
Direkt üç parti, dolaylı beş parti temsilcisi Meclise girmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla Mecliste seçmenlerin temsil oranı yüzde 80’in üstünde bir katılım noktasına ulaşmıştır. Meclisin tek boşluğu Demokrat Parti temsilinin oluşamamasıdır.
Bu fotoğrafa bakıldığında, siyasetin iki kutuplu dengesi bozulmuştur. AKP başarısını ispatlamıştır. Beş yıllık iktidarının sonunda, yeniden milletten güven oyunu almıştır. Oyunu arttırmıştır. Bunun sebepleri, sadece icraat başarısı değildir elbette. Demokratik mekanizmaya yapılan müdahaleler, atanmışların vesayetinde kurumların halka rağmen halkı idare etme cüretine ve cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki anti demokratik anayasal hilelere karşı, milletin tepkisi sandığa yansımıştır.
Sivil siyasetin tepki dozajı ve algılama düzeyi, parlamenter sisteme sahip çıkması, örtülü ve açık askerî müdahalelere de bir cevap niteliğindedir. Umarım, AKP bunu sivil bir anayasa için erkenden referansa dönüştürür.
Merkez sağın, ya da ANAP ve DYP yönetimlerinin, temel doğrularına ve geçmiş miraslarına rağmen, yaşanan olumsuz süreçler ve kurulan tuzaklar sandığa yansıdı. Taban gönül bağını koruyup, tepkisini ortaya koydu. DP, yeni yapılanma sürecini başlatacak bir dönemin hazırlıkları ve altyapısıyla uğraşacağa benziyor.
CHP’ye gelince, devletçi rejim korumacılığı ve toplumun değerleri ile çatışan hileli ve tuzaklı kurumlar arası fırsatçılığı bir kere daha iflâs etmiştir. Sol entelektüel bölünmüştür. Bağımsızların bir kısmı CHP tabanlı bir protestoyu seslendiriyorlardı. Solun kendi içinde tutarsız ve muhtıralara göz yuman tavrı ve tutumu, halk tarafından cezalandırılmıştır. Artık, laiklik istismarına din karşıtlığını yerleştirmenin mümkün olmadığı görülmüştür. Zaten Bitlis ve Yozgat illerinde merkez sağın adayları ile seçime girmesine, başörtüsü dağıtmasına rağmen vatandaşın sempatisini alamamıştır.
Benzer şekilde, bölgesel gücünü ve etnik tabanını bağımsızlarla Meclise taşıyan DTP, bundan sonra daha temkinli ve ehlileştirme sürecine gireceğe benziyor. Zaten, AKP’nin doğuyu DTP alternatifsizliğinden çıkarması, hatta önüne geçmesi, halkın teveccühü, güneydoğuda huzurdan yana bir rahatlama göstergesidir. Bu şekliyle demografik açıdan bölgenin izolasyondan kurtulması sosyal siyaset açısından çok gerekliydi. Doğu ve güneydoğu, etnik bir tercihin dışında olduğunu bir daha göstermiştir.
MHP ise, eski katı söylemlerini yumuşatmanın ve merkeze göz kırpan adaylara öncelik vermesinin sonuçlarını toplamıştır. Şehit aileleri, son günlerdeki terör tırmanışı ve merkez sağın zafiyetleri, MHP’nin oyunu arttıran sebepler arasında zikredilebilir. Çok yalın bir ifadeyle, merkeze yaklaşan oyunu arttırıyor.
Yüzde 3’ü bile hak etmeyen Genç Parti’nin siyaset sahnesinde gerilemesi de güzel bir gelişme. Kirli siyasetin hâlâ oy alması, ciddî bir talihsizlik. Sağduyulu halkın gündeminden çıkması, tabansız parti özelliğiyle geri gitmesi önemli bir seçmen kararlılığıdır.
Saadet Partisi, millî görüşçülerin kısmen AKP’den tasfiye edilmesi ile hırçınlaşıp muhalefet dozajını arttırma hamlesine girdi. Erbakan’ın kendine has üslûbuyla AKP’ye yüklenme biçimi seçmen nezdinde tasvip edilmemiştir. Eski oylarında kalmış ve gündemi kaybetmiştir.
Sonuç olarak; seçmenin mesajları:
1- Atanmışların ve kurumların, siyasetin demokles kılıcı olmasına müsaade etmemiştir. Siyasetin mecrasını halk belirleyecektir.
2- AB süreci, yavaşlamaya rağmen kabul görmüştür.
3- Siyaseti kurumsal bir takım oyununa dönüştüremeyen partiler gerilemiştir.
4- İktidar, son sözlerini ve sivil söylemlerini gerçekleştirsin diye onay almıştır.
5- Vatandaşın modernleşme, demokratikleşme ve inancıyla yaşama üçgeni belirginleşmiştir.
6- Kemalizmin dayatmaları ve payandaları, halk karşısında mahcup düşmüşlerdir.
7- Kültürel farklılık, inanç özgürlüğü, muhafazakâr değerler ve demokratik gelişim arzusu kendini ifade etmiştir.
8- Merkezin oluşumu ve sahiplenme süreçleri ile mirasçıların yeni süreçlerdeki sonuçları ise yarışa dönüşmüştür.
9- Kurumlar arası mutabakat yerine halkın mutabakatı ile demokratik açılımlar hızlanacaktır.
10- Liderlerin seçimleri kazanmadan duramayacakları ikinci kez geleneğe dönüşmüştür.
24.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|