Soğuk Savaş’ın bitiminden sonra yeni Churchill düzeni arayışları da kuvveden fiile çıktı. Potansiyel harekete geçti. Aslında yeni Churchill düzeni Yeni Amerikan Yüzyılı Projesinin (PNAC) öteki adıdır. 20’inci yüzyıl hem Amerikan, hem de İsrail yüzyılıdır. İçiçedir. Dolayısıyla burada yeni bir Amerikan yüzyılından bahis bizi otomatik olarak yeni İsrail yüzyılına götürür. Zaten neoconların yeni Amerikan yüzyılının peşinde koşmalarının temel nedeni budur. Asıl dertleri İsrail’i ebedî olarak yaşatma bağlamında yeni İsrail yüzyılıdır. Bu da ancak bölgedeki Churchill düzeninin tamiri ve ihyasıyla ve sağlama alınmasıyla mümkündür.
Bu bağlamda, 1991 yılı tarihlerin kesiştiği momentumdur. Bir taraftan Sovyetler Birliği amiyane tabirle havlu attı ve diğer taraftan da baba Bush Saddam’ı Kuveyt’ten çıkartarak yeni Amerikan yüzyılının küşadını yaptı. Ama araya iki devrelik Clinton iktidarı girmiştir ve neoconlar ve İsrail bu dönemde emellerine ulaşamamıştır. Oğul Bush’la birlikte eski planlar raflardan indirilmiş ve 1991 sonrası için öngörülen planlar yeniden tatbik mevkiine ve icraya konulmaya çalışılmıştır. Dolayısıyla 1991 yılı çok önemli bir dönüm noktasıdır. Bu dönüm noktasıyla birlikte ya Amerikan hamleleri başarılı olacak ve bunun sonucunda yeni Amerikan yüzyılı vizyonu devreye girecektir. Ya da akamete uğrayacak ve bunun üzerinden beklenen İslâm yüzyılı başlayacaktır. Sözünü ettiğim gibi bu yeni Amerikan yüzyılı aslında yeni İsrail yüzyılıdır. Bush’un Büyük Ortadoğu Projesi de Şimon Peres’in Yeni Ortadoğu projesinin tadil edilmiş şeklidir. Sadece İsrail şapkası ile Amerikan şapkası içiçe geçmiştir. 1991 yılından sonra yürürlüğe konulan planlar tutarsa o takdirde Amerikan ve İsrail yüzyılı yenilenecektir. Ya da bu planlar bozguna uğrayacak ve tarih bu devrede makas değişikliğine gidecek Amerikan ve İsrail yüzyılı yerine İslâm yüzyılı doğacaktır. 2001 yılından sonraki gelişmeler ve ABD’nin Irak’ta asaib (isabe’nin çoğulu, bölükler) karşısında zorlanması ikinci ihtimali güçlendirmektedir.
***
Bush’la birlikte İsrail emelleri için çalışan Likudnik çeteler kesinlikle ABD’nin Irak’tan çekilmesini istemiyorlar. Ve bu bağlamda ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Edelman çekilme kelimesini telâffuz eden Hillary’yı paylaması calib-i dikkattir ve bu konudaki hassasiyetlerini göstermektedir. Bush’la birlikte ister Likudnikler ister yeni Churchillciler deyin ikiz Amerikan ve İsrail yüzyılı peşinde koşanlar Irak üzerinden bölgeyi yeniden atomize etmek istemektedirler. Son sıralarda kötü niyet ve emellerini alenileştirdiler. Bu bağlamda Ralph Peters’in Churchill’den sonra ilk defa açıktan bölgeyi taksimata tabi tutan haritalarını biliyoruz. Bu haritalar İtalya ve Yunanistan gibi NATO içindeki müttefikleriyle Türkiye’yi karşı karşıya getirecek kadar ciddî akisler meydana getirmiş ve rol oynamıştır. Şimdi işgal ve işgal sonrasında Irak üzerinden yeni Churchill düzeni kurulmak isteniyor. Holbrooke gibiler bunu Türkiye üzerinden 1991 yılında yapmak istemişler ama Türkiye buna müsaade etmemişti. İşgalden sonra yeniden deniyorlar. Joseph R. Biden gibi senatörler Holbrooke’dan sonra aleni bir şekilde çözümün Irak’ın parçalanmasından geçtiğini savunuyorlar. Şimdi Brookings Institution’a ait Saban Center ısmarlamasıyla Michael E. O’Hanlon ve Edward P. Joseph (June 2007) Suret-i haktan görünerek Irak’ın yumuşak bir biçimde parçalanmasından bahseden tezler hazırladılar. İnanın Leyla Zana’nın son günlerde sarfetmiş olduğu sözleri de mahiyet itibarıyla bu çağrılardan ve Churchill düzeninin yenilenmesi çabalarından pek farklı değildir... Amerikalılar PKK’ya silâh ve mühimmat desteğinde bulunuyorlarsa Leyla Zana gibilerine de kendi kavramlarını veriyorlar. Bunlara proxy yani bilvekale tezler deniliyor.
***
Güya Irak’ın istikrar kazanması için bölünmeye ihtiyacı varmış. Petrol bölgeleri ve gelirleri bölünmeliymiş. Her bölge kendi ayakları üzerinde durabilmeliymiş. Bölünme istikrarsızlığın en iyi ilâcıymış. Bir sürü zırva. Bu meyanda Irak’ın üç parçaya bölünmesini istiyorlar. Kürt bölgesi veya Şuubistan gibi Sünnî ve Şiî bölgesinde de Taifistan rejimleri istiyorlar. Böylece Irak bölge için bir bölünme modeli olacaktır. Ralph Peters’in da savunduğu minval.
Saban Center’in yayınladığı ve internet sitelerinde yer alan raporu okuduğunuzda açıkça görüyorsunuz ki ölümü gösterip sıtmaya razı etmek istiyorlar. Kendi çıkardıkları istikrarsızlığı ve bataklığı kendi reçeteleriyle çözmek istiyorlar. Arapların dediği gibi ölümlerden ölüm beğen (kaynar su ile ateş arasında seçim yapmak kabilinden)! Son çırpınışların veya teskin çarelerinin de yetmemesi halinde yangının bölgesel hale gelmemesi için yumuşak bölünmenin kaçınılmaz olduğu tezini seslendiriyorlar. Bu sürecin de Şubat 2006’da Samarra’da Askeriye Türbesine yapılan saldırı ile start aldığını ileri sürüyorlar. İkinci Churchill düzeninin çaresi birincisine ebediyen son vermektir. Türkiye ve İslâm âlemine düşen acil görev budur.
24.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|