Seçim sonuçları hayırlı osun. Tıpkı, 3 Kasım 2002 seçim sonundaki gibi diyoruz: Millet öyle veya böyle, AKP’yi seçtiğine göre saygı duymalı; başarılı olması için yardımcı ve duâcı olmalı! Bununla birlikte, güzel icraatlarını tebrik, yanlışlarını tenkit ile iyiye yönelmesi için teşvik etmeye devam edeceğiz.
Ne yazık ki, beş sene boyunca gücü ile orantılı olarak millî-manevî değerlere pek bir katkı sağladığı; problemlere çare ürettiği söylenemez. Bunu AKP de iddia etmiyor zaten. Umarız, bundan sonra seçmenin tanıdığı şansı iyi değerlendirir.
Öyle ise, millet niye tekrar seçti? Sebeplerini uzmanlar derinlemesine tahlil edecektir. Şu kadarını söyleyelim: Hemen her devre millet iki dönem tanır. (Rahmetli Menderes’e üç dönem tanımıştı…) Daha önce AKP’lilerle yaptığımız ankette bütün beklentilerinin “ekonomi, istikrar, maddî meseleler” üzerine odaklandığını da tesbit edip, yazmıştık. “Yorgan gitti, kavga bitti; iktidar geldi; manevî meselelerde beklentileri bitti!” diye yorumlamak çok mu ağır? Öyle ise, vatandaş, başka konuları da hesaba katarak beklentileri için ümidini korudu ve tekrar “ekonomik, maddî istikrar!” dedi, diye yumuşatalım. Dönelim sözümüze:
AKP’nin tekrar kazanması, demokratların kaybetmesi; uyardığımız hususta haklılığımızı ispat etmez mi? Dedik ki, iç ve dış odaklar; 22 Temmuz’da AKP üzerinden bir tuzak kurdu; bozalım. Neydi bu tuzak? Başta başörtüsü, imam-hatip ve katsayısı adaletsizliği, Kur’ân kursları yaş snırı vs. pek çok hak ve hürriyetler meselelerinde hiçbir iyileştirme, icraat yapmayan, hatta söz dahi vermeyen; ancak belli çevrelerin ve dış bağlantılarının ekonomisini/menfaatlerini inanılmaz derecede iyileştiren, gözeten; siyaseten tecrübesiz AKP’yi, iktidara getirecekler ve istedikleri tavizleri koparacaklar! Bunlarla istedikleri gibi siyasî kamuoyu oluşturuyorlar.
Bunu anlamak için süper zekâ olmak gerekmez; şu soruyu kendimize sormak yeterli: İktidar yıprandığı halde, nasıl olur da AKP, milletin temel meselelerine çare üretmemişken oylarını yükseltir? Milletin değerleriyle ters düşen, yasakları savunan jakoben laik çevreler, gazeteler, televizyonlar, köşe yazarları, yorumcular, anketler, internet siteleri, ajanslar ve bütün kitle iletişim vasıtalarının ona övgü yağdırmasını; ‘kazanacak, kazanacak’ propagandasını yapmasını ne ile izah edebiliriz? Aynı partide bile rakipler, birbirini yıpratmak için ortaya bir şeyler atar! Nasıl oldu da AKP hakkında, ufak-tefek, ses getirmeyecek bir iki hadise dışında; sahte de olsa hiçbir belge gelmedi? Size de garip gelmiyor mu bu?
Nasıl olur da, dış çevreler; AKP’ye inanılmaz derecede böylesine bir destek verdi? Babalarının mı; Türkiye’nin hayrına mı? Zafer sarhoşluğunu bir kenara atıp, hepimiz ve özellikle AKP’liler hassasiyetle tahlil etmeli, ona göre stratejiler geliştirmeli; oyunlarını bozmalı!
Şunu görmüyor muyuz acaba? Seçimden önce Türkiye’de toplanan ve dünya ekonomisine, siyasetine yön verenlerin teşekkülü Bilderbergçiler, turistik bir gezi için Türkiye’ye gelmedi. 10 sene sonrasının planlarını yapan, satranç taşlarını ona göre oynayan ABD’nin (CIA’nın, diğer think-tank kuruluşlarının, Bilderbergçiler’in, BOP’çilerin) önümüzdeki günlerle ilgili planları da vardır. Birinci hamleyi iyi oynadılar! Acaba nasıl bir hükümet modeli için, kime nasıl bir rol biçtiler? Özellikle AKP çok daha dikkat kesilmeli.
Tuzağı bozmanın yolu olarak da bazı âyet meâllerini nazara vermiştik. Birisi: “Bir millet kendilerinde bulunan güzel ahlâk ve meziyetleri değiştirmedikçe Allah da onlara verdiği nimeti, güzel durumu değiştirmez.”2 Hayfa ki, tuzakları bozamadık! Viyana’yı kuşatan Merzifonlu Mustafa Kara Paşa’ya malzemeleri göndermeyen rakipleri; kuşatma sonuçsuz kalınca “Paşanın kellesi gitti!”, vezirlik sırası kendilerine gelecek diye sevinçten mendilleri çıkarıp oynamıştı! Viyana da, Kara Mustafa Paşa da gitti! Oynayanlar iktidar oldu, ama, Osmanlı ondan sonra zaaflar zincirini devam ettirdi! Tarihten ibret alınsaydı, hiç tekerrür eder miydi?
Birinci tuzağı bozamadık! Bari, “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Bir de içinizde öyle bir topluluk bulunsun ki, onlar insanları hayra çağırsın. İyiliği tavsiye edip, kötülükten sakındırsın…”3 meâlindeki âyetleri hatırdan çıkarmayalım!
Dipnotlar:
1- Sünûhat, s. 64.; 2- Enfal Sûresi: 30.; 3- Al-i İmran Sûresi: 103, 104.
24.07.2007
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|