“Ey iman edenler! Bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allah’a ve Resûlüne itaat eden, onu Allah’a ve Resulüne havale ederek çaresini Kur’ân’da ve Resulullahın sünnetinde arayın, eğer Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız...” (Nisa Sûresi)
Bir Müslüman İslâmla hayat bulur, o her şeyini İslâma borçludur. O yoksa kendisi de yoktur. Bütün varlığını ona medyundur.
İslâm ise Allah ve Resülü’ne bütün, gönlüyle teslim olmaktan ibarettir. Öyle ki oradaki anlaşmazlıklar için Allah Resulüne müracaat edip gönlünde hiçbir şüphe ve sıkıntı duymadan hükmüne tam teslimiyetle razı olup uymadıkça hakkıyla iman edilmiş olmaz. (Nisa Sûresi: 65.)
Kısacası Kur’ân ve Sünnette açıkça belirtilen bir hususa tam teslim olup kabul etmedikçe inanmış olmaz insan. Sözlerin en doğrusu Allah ve Resulünün sözleridir. Bunlarda en küçük bir şüphe ve tereddüt imandan nasipsizliğin ifadesidir.
En doğru, en güzel, en mükemmel Allah ve Resulünün bildirdiğidir. Buna uyanların en önemli kazançları ise hem dünyada, hem de ahirette mutluluğa ermeleridir.
Resûl-i Ekrem (a.s.m.) buyuruyorlar ki: “Bütün ümmetim Cennete girerler; direnenler müstesna. “Sahabe sorar, “Direnenler kim ya Resulallah?” “Bana itaat eden Cennete girer; Bana isyan edenler de direnenlerdir” buyururlar.
(Riyazü’s-Salihin Terc, 1;198 (Buhari’den)
Demek mü’min Allah ve Resûlünün (a.s.m.) bildirdiklerine öncelikle tereddütsüz inanıp teslim olacak; elinden geldiğince, gücünün yettiğince aşk ve şevkle yapmaya çalışacak, asla gurur ve kibire girip beğenmeme, yapmama pozisyonuna girmeyecek, inat eder tarzda yapmamazlık etmeyecektir. Küçümsemek, hafife almak, bu duygu ve düşünceyle yapmamak imanı tehlikeye atmaya yeter. Bir gün Allah Resûlü (a.s.m.) sol eliyle yemek yiyen birini, “Sağ elinle ye” diye uyarmış, gurur ve kibirden dolayı “yapamıyorum” dediğinde de, “Yapamaz ol buyurmuş, bundan sonra adam elini ağzına götüremez olmuştu.
Bütün mesele Allah ve Resulüne teslimiyettir.
25.08.2007
E-Posta:
[email protected]
|