Kâinatın Serveri, Sevgililer Sevgilisi, Peygamberimiz, Efendimiz (asm), İslâmın sınırlarının dar olduğu, etrafında çok az sahabenin bulunduğu ve inananlara zulümlerin yapıldığı bir zamanda, İstanbul’un fethinden bahseder ve umur-u gaybiye nevinden buyurur ki: “Kostantiniyye feth olunacaktır. Onu fetheden kumandan ne iyi kumandan ve onu fetheden asker ne iyi asker.”1 Bu tebşir ve müjde sözleri, etrafındakileri heyecana getirir. ‘Olur mu, olmaz mı?’ tereddüdünde olunmaz, çünkü Hz. Peygamber (asm) söylüyor. O ne söylemişse mutlaka olmuş, olacaktır.
Hz. Peygamber (asm), Milâdî 632 senesinde dâr-ı bekâya irtihâl eder. Daha sonraki tarihlerde İslâmiyet yayılır, inkişâf eder, tarihe destanlar ve şeref levhaları yazılır. Yalnız bu hadis-i şerifteki müjdeye nâil olmak için, Bizans surlarına, başta Halid bin Zeyd Ebû Eyyub el-Ensârî Hazretlerinin de içinde bulunduğu, bir çok seferler yapılmıştır. Medine nere, İstanbul nere? Binlerce kilometre, ayrıca iklim şartları, yol vasıtaları at ve deve, kızgın çöl ve susuzluk... Bir Müslüman bunu tahayyül etse çok dertlere devâdır ve hizmetlerede bir şifadır.
Hayatımda büyük yankılar yapan, ruhumdaki mânevî elektriğe ve hislerimdeki cevelanlığa örnek olacak ve çeşitli engellere meydan okuyacak, Hz. Eyyub el-Ensârî’nin (r.a.) İstanbul’un fethedilmesi için 80 yaşını aşmasına rağmen iki defa cihad seferine katılmasıdır. Birinci seferde Hicretin 43 veya 48. senesinde Süfyan bin Avf (ra) kumandasında ve ikinci harekâtta ise hicretin 49 veya 51. senelerinde yine Süfyan bin Avf (ra) kumandasında İstanbul surlarına, sırf bu hadis-i şerifin müjdesinin tecellîsine mazhar olmak için dayanması emsâlsiz bir durumdur... Bu aziz zât, muhasara anında rahatsızlanır, sekerata girer, son sözlerinden birisinde “Kardeşlerim, gittiğiniz en son noktanın dibine beni defnediniz” vasiyetinde bulunur ve ruhunu surların dibinde teslim eder, vasiyeti yerine getirilir. İşte bir hadis-i şerife mazhar olabilmek ve oradaki insanların kurtuluşu için, ölüme, yaşa ve zorluklara meydan okuyan zatlar...
Bu aziz zatın manevî makamı yetişilmeyecek derecede. Başta ve en mühimmi, Hz. Peygamber Efendimizin (asm) Medine’ye hicretlerindeki muhteşem ve manidar hadisedir. Çünkü Hz. Peygamber Efendimiz’i, bütün Medineliler kendi evlerinde misafir etmek için yarış ederken, Hz. Peygamber deveyi işaret eder: “Ona dokunmayınız, o memurdur, Allah tarafından me’mur olduğu yere gider. Durun bakalım nereye gidecek, artık onun yularını bırakınız”2 der ve neticesinde deve, İlâhî irade ile “Halid bin Zeyd Ebû Eyyub el-Ensârî”nin (ra) evinin kapısının önüne çöker ve Peygamber Efendimiz (asm), kendilerinin ev ve odaları yapılasıya kadar, bu evin üst katında yedi ay kalır.
Ayrıca Peygamberimizin (asm), etrafında ve en yakınında başta Bedir Savaşı olmak üzere, Uhud, Hendek, Hudeybiye, Hayber, Feth-i Mekke, Huneyn, Tebuk vesâir gazalara iştirak etmiştir. Yine Mescid-i Nebevî’de Efendimizin (asm) vefatından sonra Hz. İmam-ı Ali’nin (ra) ricası üzerine imamlık yapmıştır. Bütün bunlara rağmen o aziz ve mübarek zat, yine yollarda. Ona dikkatle baktığımda müthiş bir gençlik ve muhteşem bir cihad aşkı görüyorum. Yani İslâmiyeti yaymanın zevk ve heyecanı bütün zerrâtında tap taze ve Fahr-i Kâinata (asm) olan iman ve bağlılığı en üst seviyededir. Bir mânâda Müslümanlara ve insanlık âlemine model şahsiyettir. Onun ömrüne baktım, tatil günü neden yok, titredim, ağladım, gözyaşı döktüm.
Çok kişiler, bu muhteşem sahabinin muazzam hizmetinin ve yaşantısının karşısında, ne kadar büyük olursa olsun gölgede kalmıştır ve kalacaktır. Üzüldüğüm ve kabul etmediğim bir husus şudur: Bir çok maddî ve mânevî sultanları o kadar anlatıyor ve alkışlıyoruz ki, adeta bu sahabiler gölgede kalmaktadır. Bu haller bir vartadır. Soruyorum; acaba “Halid bin Zeyd Ebû Eyyub el-Ensârî” için hangi gün ve haftalar tertipleniyor? Fatihalar ayrı bir vazife.
Peki ne oldu bu hadis-i şerifin tecellisi? Evet, Hz. Peygamber Efendimizin (asm) ebedî âleme teşriflerinden tam 821 yıl sonra 29 Mayıs 1453 sabahı çağ açıp çağ kapatan büyük hünkâr Muhammed Fatih Sultan ve askerleri tarafından Kostantiniyye, yani İstanbul feth edilmiştir. Peygamberimizin (asm) müjdesi böylelikle tahakkuk etmiştir. Öyle ise günümüze işaret eden diğer müjdeleri de âlem çarşısında tahakkuk edecektir, görüyoruz ve göreceğiz...
Bu mânâda bütün şehitlerimize Hz. Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Dipnotlar: 1- Câmiü’s-Sağîr, 5: 262, 80, Hadis no: 7227 2- Ashab-ı Kiram Menâkıbı, Ramazanoğlu Mahmud Sami.
26.10.2007
E-Posta:
[email protected]
|