Sosyolog Nilüfer Göle’nin ‘Modern Mahrem’ isimli eseri Türkiye’de başörtülü kadının toplum hayatının çeşitli safhalarında, üniversitelerde yer almasının neden rejimi tehdit eden bir unsur olarak algılandığını anlamak açısından önemli bir eser. Bu konuda yazılan hemen her makalenin Modern Mahrem kitabına yaptığı atıf boşuna değil.
18-19 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da Modern-Mahrem üzerine Prof. Dr. Nilüfer Göle’nin iştirakiyle bir atölye çalışması yapıldı. Farklı ülkelerden san'atçıların konuyla ilgili eserlerinin de sergilendiği bu çalışma Bilgi Üniversitesi’nin Silâhtar Ağa’daki Santral İstanbul mekânında gerçekleştirildi. Uzun yıllar metruk, harap bir vaziyette olan mekânın adeta cennetten bir köşe haline geldiğini görmek, doğrusu çok sevindiriciydi.
Konuyla ilgili yabancı ülkelerden uzmanların da katıldığı çalışma bir panelle son buldu. Ali Bulaç, Sibel Erarslan, Hidayet Şefkatli Tutsal, Nihal Bengisu Karaca ve Nilüfer Göle’nin iştirakiyle gerçekleştirilen sunumda ülkemiz kadınının, Batı kültürüne kıyasla modern-mahrem çizgisi üzerindeki konumu değerlendirildi.
Ali Bulaç: Batı her şeyimizi yutuyor
Ali Bulaç’ın “Türkiye ve İran, tesettürü siyasallaştırıp, rejimlerinin sembolü haline getiriyorlar. Tunus hariç Mısır ve Mezopotamya’da kadınların böyle bir problemi yok. Ezher Üniversitesindeki kız öğrencilerin sayısı erkeklerden fazla” tesbiti ilginçti.
Batının her şeyimizi dilimizi, kültürümüzü, mutfağımızı yok edip yuttuğunu ifade eden Bulaç, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin reddettiği üç dâvânın (Başörtüsü, Refah Partisi ve Yüksek Askeri Şûrâ (YAŞ) kararları) da din üzerine olduğuna dikkat çekti.
Bulaç, sözlerini “Bahçemizde rengârenk ve çeşitli çiçekler mi olacak, yoksa sadece Batı çiçeği mi yer alacak?” sorusuyla bitirdi.
Nilüfer Göle: Tek bir Batı yok…
Nilüfer Göle “Tek bir Batı yok. Batı kültürü yekpare değil. Kaldı ki, modernliği sadece Batıya endekslememek gerekiyor. Modernliğin bir tek coğrafyası yok. Modern ve mahremi ayrıştırmak istiyorum. Kutsalı, mahremi unutmayacağız, ama ‘yeryüzü kızları’yız neticede. Mahremi modern yutabilir, ama kendi iç hesaplaşmamız önemli. Bugün Batı da kendi iç hesaplaşmasını gerçekleştiriyor. Küreselleşme karşıtları modernliği kıyasıya eleştiriyor” dedi. “Modern Mahrem kitabının yazarı olarak ben ‘Orada kimse var mı?’ diyorum. Bu bir dostluk sorusudur” cümleleriyle sözlerini bitirdi.
Sibel Erarslan: Planlar kadın üzerine..
Sömürgeci Batı kültürünün planlarını kadın üzerinden gerçekleştirmek istediğine dikkat çeken Erarslan, Cezayir, Afganistan, Azerbaycan’dan örnekler verdi.
Fransız sömürgecilerin Cezayir’i işgal ettiklerinde “Bu Fatmaları nasıl değiştiririz?” sorusuyla işe başlayarak eğitim kurumlarına el attıklarını anlattı. Bakü’nün merkezinde çarşafını kendisi yırtan bir kadının heykelinin “azadlık (hürriyet) heykeli” olarak anıldığını ifade eden Erarslan, Afganistan’a Batılı ülkelerin özgürlük ve demokrasi götürürken (!), işe, kadınların “Burka”sından başladığını hatırlattı…
İslâmcı feminist ve ilâhiyatçı…
Hidayet Şefkatli Tutsal kendisini bu sıfatlarla tanımlarken, asırlarca hadis âlimlerinin erkek bakış açısıyla hadisleri yorumladıklarını ve geleneksel İslâmın erkek egemen olduğunu ifade etti.
Bir plaj macerası…
Tesettürlü ve yüzmeyi seven bir başörtülü kadının deniz maceralarını anlattığı yazısıyla farklı çevrelerden tenkit ve takdirler alan Nihal Bengisu Karaca, bu yazısıyla yanlış anlaşıldığını ifade etti.
Karaca, toplum hayatında aktif olarak yer alan başörtülü kadının, hem Kemalist rejim tarafından, hem de dindar çevrelerce eleştiri oklarına, yasaklamalara maruz kaldığını anlattı.
21.10.2007
E-Posta:
[email protected]
|