Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 21 Ekim 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

İstibdadın karakteri ve din -1



Ecevit bir zamanlar Osmanlı’nın da laik olduğuna dair bir takım tezler ortaya atmıştı. Selahaddin Eş de İslâm tarihinde ilk yarım asırlık Asr-ı Saadet dönemi hariç şûrâ’dan sapıldığı ve istibdada geçildiği için bir nev'î laiklik dönemine girildiğini ama bununla beraber modern laiklik ile İslâm tarihindeki laiklik uygulama ve anlayışlarının birbirinden farklı olduğunu ileri sürüyor.

Kuvvet ve servet ekseninde şekillenen yönetim biçimi için Selâhaddin Eş ‘klasik laiklik’ tanımını getirmektedir. Ona göre, 19’uncu yüzyıldan itibaren hakim pradigma haline gelen ve 1930’lu yıllarda şiddetlenen yeni uygulama ise ona göre modern laikliği oluşturuyor. Gerçekten de istibdat ile laiklik arasında bir ilinti ve bağ var mıdır? Her laik olan yönetim müstebid ve her müstebid yönetim de laik midir? İkisi arasındaki ortak noktalar aynileşmelerini sağlar mı? İkisi arasında zarurî bir telâzum ve beraberlik var mıdır? Veya mücerret olarak gayri adil yönetimler laik olarak tanımlanabilir mi? Firavunların, Şeddat ve Nemrudların ve İslâm tarihinde de kimi Emevilerin ve Haccac-ı Zalim gibi yöneticilerin iktidarına laik iktidar mı denmelidir? Halbuki tam tersine Kemal Karpat gibiler İslâmî modeli müstebid bir model olarak görüyorlar ve ‘Şeriat bu ülkeye ancak darbeyle (tankların üzerinde) iktidara gelebilir’ demektedir. Mümtaz'er Türköne de aynı düşünceyi paylaşmaktadır!

Öyleyse laik model mi müstebittir yoksa aksine İslâmî model mi? Birinde kanun hükümranlığı diğerinde de mizac ve keyfilik hükümranlığı yok mudur? Bu anlamda Hazreti Ömer sahabilere ‘Ben kral mıyım yoksa halife miyim? İçinden çıkamıyorum, siz ne dersiniz?’ diye danışmış. Sahabiler işkalini ve zihninde büyüttüğü çözümsüz problemi çözmüşler ve şöyle demişler: “Sen ölçüyle alır ölçüyle dağıtırsın. Kurala (halakha/şeriat) bağlısın. Bundan dolayı kral değil, ancak halifesin’ demişler. Gerçekten de bazı hadislerde ifade edildiği gibi Hazreti Ömer’in temsil ettiği hilâfet modeli nübüvvet metodu üzerine olan raşid hilâfettir (ala menhecinnübüvve). Bunun hilafına olanlar zaman zaman hilâfet olarak isimlendirilseler de onlar suri hilâfettirler ve gerçekte meliklik yani kraliyettirler.

Zaten Peygamber Efendimiz muayyen bir devrin sonunda melik-i adudluk, yani ısırıcı kraliyet devriminin zuhura geleceğini haber vermiştir. Ondan sonra da melik-i ceberrutluk döneminin geleceğini beyan buyurmuşlardır. Melik-i ceberutluk dönemi de totaliter anlayış ve zihniyetlerin hakim oldukları devredir. Dolayısıyla raşid veya peygamberlik metodu üzerine olan hilâfetle istibdat birbiriyle bağdaşmaz. Bununla birlikte her laik olan rejim müstebid değildir. Her müstebid olan rejim de laik değildir ve olamaz..

Laiklik istibdatla eşdeğer değilse o takdirde her seküler kodifikasyon veya kanunname laikliğin bir habercisi ve karakteri midir? Bu da doğru değildir. Kanunlar ruhunu şeriattan alıyorsa maddî olarak bir İslâmî kurala dayanmıyorlarsa bile İslâmidirler. Bu anlamda edille-i şeriyyeyi ona kadar isal edenler vardır. Devlet dinin genel kurallarına aykırı olmamak kaydıyla bazı teknik kanunnameler çıkartabilir. Bu tartışmalı bir alandır. Bununla birlikte din adına gri alanları yeşil alana çevirmek de dinin kabul ettiği değil, reddettiği bir husustur. Buna Abdulkerim Suruş ‘kabz-ı bast-ı şeriat’ demektir ki katoliklik gibi anlayışlar din adına üretilen kurallar yığınını ifade ederler. Dolayısıyla dine dayandırmak da bir takım kuralları dinî hale getirmez.

Ecevit’in başlattığı noktadan Kemal Karpat da Osmanlı’nın laik olduğundan dem vurmuş. Devlet dine değil din devlete tabi imiş. Gazetelerde yer aldığına göre şöyle demiş: “Meselâ, İkinci Mahmut reformlara başladığında, ‘benim yaptıklarımı meşru göstermek için bana hadisler bulun’ diye emir verdi. 35 kadar âyet bulup getirdiler...”

İstibdadın karakterlerinden birisi önceden tasarlanan şeylere kılıf bulmaktır. Merkezi kararlara meşveret zırhı bulmaktır. Bu bazen ayet olur bazen hadis olur. Bazen öncekilerin bir uygulaması olabilir. Heva hevese ve dönemin kabullerine göre referans sistemi de değişiyor. M. Ertuğrul Düzdağ’ın hazırladığı Ali Ulvi Kurucu’nun hatıratına göre Hitler de El Hac Emin el Hüseyni’den taaddüdü zevcatla alakalı olarak İslâmın hükmünü sormuş ve ‘Derdimi kilise ricaline anlatamıyorum ve ikna edemiyorum, ama harpten çıkan Almanya için en iyi çözümlerden birisi poligamidir. Hıristiyanlar buna karşı ama İslâmda bir çaresi ve mesnedi var. Bunu ve gerekçelerini geniş bir şekilde yazarak bana anlatmanızı istirham ediyorum...” demiş.

Enteresan bir şey. İkinci Mahmud’un dini kullanarak ihdas ettiği reformlar tam 100 yıl sonra meyvasını verdi. 1808 ile 1826 yılları arasında ve sonrasında yaptığı reformlarda fes giymeyi mecburî hale getirdiği gibi aynı zamanda Bektaşilik gibi tekkeleri de kapatmıştır...Ondan 100 yıl sonra bu reformlar meyvasını vermiş ve fesin yerini şapka ve kapatılan Bektaşiliğin yerini bütün tarikatlar ve dini kurumlar almıştır. Ve yine de bunlar din kullanılarak yapılmıştır. Dine karşı din modeli. Bunlara ilâveten hurufatta değiştirilmiştir.

—Devam edecek—

21.10.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (19.10.2007) - Tezkerenin yansımaları

  (18.10.2007) - Yeni tezkere

  (17.10.2007) - Yağmurun getirdikleri

  (16.10.2007) - Ramazanın getirdikleri

  (15.10.2007) - Zıtların ahenginden camiiyyete

  (14.10.2007) - İşarat-ı gaybiyyesi

  (13.10.2007) - Zıtların ahengi

  (12.10.2007) - Mihenge vurmak

  (11.10.2007) - Medreseden kaçanlar

  (08.10.2007) - Yabancılaşanlar ve yabancılaştıranlar (3)

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri