6 Eylül 1955’te Türk tarihinde eşine rastlanmadık acı bir olay yaşanmıştır. 6-7 Eylül olayları adı verilen ve başta İstanbul olmak üzere gayrimüslimlere ait birçok işyerinin yağmalandığı bu tarihler, üzerinde dikkatle durulması gereken günlerdir. O kadar çok ibret alınacak dersler vardır ki, bu sütunda ancak birkaç tanesine yer verebileceğiz.
Her şeyden önce tarihin hiçbir döneminde Türkler gayrimüslimlerin can ve mallarına dokunmamıştır. 1915 yılındaki Ermenilerin tehcirinde dahi bu şekilde yağmalama olayı meydana gelmemiştir. Kaldı ki Ermeniler sınırlara yakın bölgelerde kurdukları milis örgütleri ile Rus askerlerine yardım edecek şekilde baskınlar düzenliyor, Müslüman ahaliyi katlediyordu.
Fakat 1955 yılında yaşanan olaylar bambaşka bir şekilde cereyan etmişti. Amerikalıların kurup geliştirdiği bazı kurumlar çok çirkin olaylar tertipleyebiliyordu. Nitekim 5 Eylül 1955 günü Atatürk’ün Selanik’teki evinin bombalandığı haberi yayılmıştı. Bunun üzerine gayrimüslimlerin yoğun olarak yaşadığı eski ismi ile Pera, şimdiki adıyla Beyoğlu’nda yağmalama ve kundaklama olayları yaşanmıştı.
6-7 Eylül olayları bizzat tertip içinde olanların yıllar sonra yaptığı itiraflarla tam bir toplum mühendisliği hareketidir. Bir provokasyonla kitleler sokağa dökülmüş, azınlıkların malları yağmalanmıştı.
Çok ilginçtir ki, bu olaylar yüzünden Menderes Hükümeti Yassıada’da anayasayı ihlal maddesi ile yargılanmış ve mahkûm edilmişti. Halbuki bu olayların bir kamu kurumu tarafından planlandığı bizzat Em. Org. Sabri Yirmibeşoğlu tarafından yazmış olduğu hatıralarında açıklanmıştı.
Tetikçilik yapanların ödüller alıp rütbeleri yükseltilirken, Demokrat Parti yöneticileri idam edilmiştir. Böylesine garip bir olay, olsa olsa Türkiye’de olur zaten.
6-7 Eylül olaylarının neticesinde, başta Rumlar olmak üzere, azınlık olarak yüzyıllarca emniyet içinde yaşamış olan gayrimüslimler ülkemizi terk etmişlerdir. Bu utanç verici olay tarihin hiçbir döneminde tekerrür etmemiştir. Hatta İstanbul fethedilmeden önce Rumlar “Başımızda Latin (Katolikleri kastediyor) kalpağı görmektense Müslüman sarığını görmeyi tercih ederiz” diyebiliyorlardı.
Mora Yarımadası tek bir asker kullanmadan Türkler tarafından feth edilmişti. Adalet sistemi o kadar iyi işliyordu ki, derebeylerin zulmünden bunalan Rumlar, Türklerin hâkimiyetini alkışlıyordu.
Osmanlı Devletinin gerileme döneminde dahi azınlıkların mallarına dokunulmamıştı. Öyle ki, devlet borç içinde kıvranıyorken bile, zenginlik içinde yaşayan gayrimüslimlerin mallarına dokunulmuyordu. Peki, ne olmuştu da böylesine üzücü bir durum meydana gelmişti.
Bazıları “Milletimizin dinî ve ahlâkî değerleri dejenere olduğu için bu vahim olaylar meydana gelmiştir” diyebilir. Lakin ben öyle düşünmüyorum. Milletimiz, Batılıların ve içteki münafıkların onca emek ve tertibine rağmen değerlerini kaybetmemiştir. Fakat “devletin önemli mevkilerini işgal eden bazı kimselerin bir kısmı bilerek, bir kısmı da bilmeden alet olmuşlardır” diyebilirim. Zaten “merd-i Kıptî şecaat arz ederken sirkatini söylermiş” misali, yaptıkları yanlışlıkları övünç vesilesi olarak hatıralarında yayınlıyorlar. Gerçi Nokta dergisinin kapanmasına sebep olan olaylarda bir tanesi hatıralarını inkâr etti, ama inkâr etmeyenler de var.
Hızını alamayan tertipçiler 28 Şubat döneminde de eski alışkanlıklarını devam ettirerek “post modern darbe” yapmaya muvaffak oldular. Medyayı da kendilerine alet ederek güya “din adamı” kılığındaki yüzlerce provokatörü kullandılar. Sonunda Hükümet alaşağı edildi. Krizlerle, hortumlarla dolu çok değerli bir 10 yılımızı kaybettik. Artık bir ders almak zamanı geldi. Toplum mühendislerine “artık yeter” dememiz gerekiyor. Hiç olmazsa yıldönümü günlerinde kurulan bu tuzakları gözler önüne sermemiz lâzım.
İnsanlar bir parça dikkatli inceleseler Menemen olaylarının da bir provokasyon, yani kışkırtma olduğunu göreceklerdir. Serbest Fırka, cumhuriyet döneminin ilk yerel seçiminde önemli başarılara imza atmıştı. Menemen ilçesi de bunlardan biriydi. Ne yapıp edip halkın egemen olmasına tedbir almak gerekiyordu. Sonunda haşhaşiyi, yani eroin müptelası bir adamı bularak güya “isyan teşebbüsü” başlattılar. Sadece Menemen’de değil, ülkenin birçok yerinde mahkemeler kuruldu. Yüzlerce masum insan idam edildi. Tabiî, Serbest Fırka da kapatıldı.
Tarihimizde daha bunun gibi nice olay var. Yakın Tarih Ansiklopedisine müracaat ederseniz, bir kısmını detayları ile öğrenebilirsiniz. Cenâb-ı Allah’tan bütün Müslümanları fitnecilerden korumasını niyaz ediyorum…
05.09.2007
E-Posta:
[email protected]
|