10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, görevi 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’den devraldığı gibi devretmedi. Demirel, yedi yıl önce geniş katılımlı bir davet grubu huzurunda merasimle Çankaya Köşkü’nü yeni sahibine teslim etmişti.
Devletin bir işleyişi ve devir teslim nezaketinin kamuoyuna açık yapılması, basının haber alma hakkına açık davranılması, yaygın bir gelenektir. Bu defa öyle olmadı.
Sezer, hemencecik, basına kapalı bir görev teslim töreni yaptı. Tören dediysek, lafın gelişi. Tam on dakika sürmüş. Ne kadar heyecan verici bir görüntü.
Garip olan, tören basına kapalı gerçekleşiyor. Başörtüsüne gelince, kapalılık çağdaşlığa uymaz diyenler, demokratik bir devir teslim törenine gelince, kapalı devre devir yapmayı tercih ediyorlar.
Kapalı kapılar ardında, kapalı oyunlar, kapalı etkiler, kapalı yönetim, kapaklı pişirmeler davranış kotlarına işlenen zevat, beri tarafta kapalı görmek istemiyor.
Acaba Hayrünnisa Hanımın kapalılığı mı, yoksa basına kapalı tören mi daha garip? Biri şahsî tercih hakkı, diğeri ise açıklıktan ve ortak mutluluk töreninden hoşnut olmayan bir sistem kapalılığı.
Milletle paylaşmaya gelince kapalı. Sonra kapalı giyinmeye karşı.
Demokrasiden bahseden nutuklarda tam gaz, bunu davranışıyla göstermeye gelince tutuk, isteksiz ve içindekine kapanan bir ruh hali.
Dolaylı mesaj geleneğini sürdüren askerî bürokrasi, artık açık davranması, kapalı tutum ve imalı çağrışımlardan vazgeçmesi gerekir.
Zihnî ve yaklaşımı kapalı olup, halka kapalı, topluma kapalı ve hayatın değişim dinamiklerine kapalı olanlar, eş tartışmasından ve kapalı hanımların giyim tarzından uzak durmalılar.
Bir örnek daha. Yeni TBMM Meclisi Başkanı Köksal Toptan, eski cumhurbaşkanını ziyaret için randevu alıyor. Ancak sadece meclis başkan vekillerinin gelmesi isteniyor. Meclis idare amirleri, katip üyeler haliyle gitmiyor. Yine meclis üyelerine kapalı, ama dindarın kapalı giyimine gelince hazzetmeyen bir “çağdaşlık” örneği.
Kendisini seçen Meclis üyelerine, dönemin kabinesine, hatta başbakanına benzer soğukluğu ve kapalılığı hep sergileyen bir kapalı kafa.
Acaba kim topluma kapalı? Kim gerçekten kapalı, kim inancı adına kapalı?
Makamları, kendi müktesebatları gibi gören oligarşik yapı, maalesef siyasetin hakimiyet alanından hep rahatsız olmuştur.
Bürokrasiden gelen cumhurbaşkanları için tartışma yaşanmazken, siyasetten gelen dört cumhurbaşkanı da tartışmaların ve tahammülsüzlüklerin odağına oturtuluyor.
Bu tuzu kuru zevat, her halde kamu yönetimini kendi eğlence alanları zannediyorlar ki, göz zevklerine uymayan görüntülerden rahatsız oluyorlar. Demokratik sonuçlara tahammül edemiyorlar..
Şükür ki, bu egemen zihniyet tarihe karışıyor. Demokratlar, bu saldırgan muhalefetten ve azgın bürokrasiden çok çekti. Şehit bile verdi. İnşalllah imalı, dolaylı ve kabullenilemez tutumlarla kapalı devre ilişkiler ağının basından tazyikli gerginlikler artmaz..
Bu bağlamda, kamu erkinin, vatandaşa hizmet ağırlıklı kurumsal bir sorumluluğa dönüştürülmesi ve hizmet etkinliğinin arttırılarak, hesap verme pozisyonuna çekilmesi, hükümetin yapması gereken an acil gündemlerden biridir.
Artık bürokrasi diktatörlüğü, keyfîliği ve kayırmacı imtiyazlar, bir yerde frenlenmeli ki, kapalı devre kurum ve kural dışı baskı grupları azalsın.
Hükümetin en büyük hedeflerinden biri, bürokrasiyi hizmet odaklı, verimlilik esaslı bir noktaya çekmek olmalıdır.
O zaman yeni dönem, vatandaş merkezli bir keyfiyet ve yerinde yönetime dayalı bir hizmet kolaylığına dönüşür. Yoksa, kapalı hizmet alanları, geçilmeyen bölgeler ve kamusal alanın farklı versiyonları ile imtiyaza açık, normale kapalı alanlar çoğalıyor.
Demokrasinin bu tür bir açıklığa ihtiyacı var.
Bedenler korunmuş bir kapalılıkta olmalı, zihinlerse öğrenmeye ve gelişmeye açık olmalı.
05.09.2007
E-Posta:
[email protected]
|