Prof. Nevzat Tarhan'ın anlattıklarına dayanılarak yayınlanan (Vatan, 28 Ağustos) bir bilgiye göre, 1980 darbesinin ardından cezaevlerine konan solcu ve sağcı hükümlüler üzerinde ilmî bir araştırma yapılmış.
Prof. Turan İtil ile Prof. Ayhan Songar tarafından yürütülen ve detayları gizli tutulan bu araştırmanın sonuçlarına göre "sağcılar gerizekâlı, solcularsa antisosyal ve psikopat" oldukları ortaya çıkmış.
Doğrudur. Ütopyalar uğruna birinin canına kıyan, birbirinin kanını dökmekten zevk alan bu kimseler, şayet anlatıldığı gibi gerizekâlı veya psikopat mizaçlı olmasalardı, başkasının oyununa gelir ve o hallere düşerler miydi hiç?
Bir kısmı zamanla akıllandı bunların gerçi. Ancak, az da olsa bir kısmı hâlâ yaptıklarını savunacak kadar aptal ve psikopat ruhlu. Perde gerisinde onları kullanan odakları göremeyecek, bilemeyecek kadar gerilerde duruyorlar.
* * *
O eski günlerden zamanımıza gelecek olursak...
Türkiye'de bugün için herhangi bir sağ–sol ayrımı, yahut çatışması yok.
O tür içinde şiddeti barındıran bir kamplaşma, kutuplaşma hali gerilerde kaldı.
Şimdi, kan ve şiddete dayalı başka türlü bir durumla karşı karşıya bulunmaktayız.
Yirmi küsur senedir başlatılan bu kanlı boğuşma, halen devam ediyor.
İnanıyoruz ki, ileride bu kanlı çatışmanın da mânâsızlığı, akıl–mantık harici bir mücadele türü olduğu söylenecek ve muhtemelen hiç kimse çıkıp da bu söylenenleri yadırgamayacak.
Esasında, bize göre durum bugünden, hatta dünden bellidir.
Ne var ki, akıldan ziyade hissiyatın ağır bastığı gençler, içine sürüklendikleri cenderenin farkına bir türlü varamıyor.
Maalesef, şiddete bulaşan gençlik, çoğu zaman iş işten geçtikten ve "Basra harap olduktan" sonra vahametin farkına varabiliyor.
Temenni edelim ki, yaşanan bunca tecrübelerden sonra, geç kalınmasın ve uyanışlar çok daha erken yaşansın.
GÜNÜN TARİHİ 1 Eylül 1926
Kaçakçı Şevki'ye büyük ikramiye
İzmir'de Mustafa Kemal'e karşı hazırlandığı iddia edilen "sûikast planı"nı bir gün önceden ihbar eden Giritli "Kaçakçı Şevki"ye ikramiye olarak 6500 TL para verildi.
Bu miktar, o günün şartlarına göre haddinden fazla büyük bir paradır. O tarihte sadece 1000 liraya orta ölçekte bir çiftlik sahibi olunabileceği düşünülürse, verilen ikramiyenin büyüklüğü daha iyi anlaşılmış olur.
* * *
Hadisenin başlangıcı, 15 Haziran 1926 gününe uzanır. Hikâyenin kahramanı ise, kendisine daha sonraları "Motorcu Şevki" denilen Giritli meşhûr "Kaçakçı Şevki"dir.
Onun işi gücü kaçakçılıktır. Sabıkalıdır. Ne var ki, "son işinde" hayatının en büyük parasını kazanır ve lâkabı da "Kaçakçı"dan "Motorcu"ya terfi eder.
Bu karanlık adam aslen Giritli'dir. Gariptir ki, 4–5 yıl sonra bu kez İzmir'in bir başka tarafında (Menemen) cereyan eden kanlı bir hadisenin baş kahramanı da yine Giritli (Esrarkeş Derviş Mehmet) olacaktır.
* * *
Giritli Kaçakçı Şevki, 15 Haziran günü İzmir Valisi Kâzım Dirik'e gider ve şu ihbarda bulunur: "Paşam, size mühim bir haberim var. Laziztan mebusu Ziya Hurşit ve adamları Mustafa Kemal'e karşı sûikast planladılar. Tatbikat yarın. Cinayetten sonra benim motorla kaçmayı düşünüyorlar. Benden söylemesi. Haberin olsun."
Vali Kâzım Dirik Paşa, M. Kemal'in çok eski arkadaşı. İttihat–Terakki'ye birlikte girmiş, birlikte ayrılmış, hatta Samsun'a da birlikte çıkmışlar.
Vali Paşa, derhal harekete geçer. Bir kaçakçı parçasının ihbariyle, Ziya Hurşit (saltanatın kaldırılmasına tek karşı çıkan kişi) ve arkadaşlarını derhal yakalatır.
Sûikastçı denilenler hakkında dâvâ açılır. Yetmez, M. Kemal muhalifi durumunda ne kadar asker ve politikacı varsa, onlar da derdest edilerek İzmir'de kurulan İstiklâl Mahkemesine getirtilir.
Çoğu mebus yaklaşık 50 kadar maznun, en ağır cezalara çarptırılır. Birçok kişi idam edilir. Geri kalanlara da hem hapis cezası verilir, hem de siyasetten uzaklaştırılır.
Böylelikle, hem eski İttihatçılarla son hesaplaşma yapılmış, hem de siyasî muhaliflerin (TPCF) etkisi sıfırlanmış olur.
Bu muhalifler arasında Dr. Adnan Adıvar, Kâzım Karabekir, Ali Fuat, Refet Bele, Cafer Tayyar ve Rüştü Paşalar da vardı.
Bunlardan İstiklâl Harbi kahramanlarından Karabekir Paşa, mahkemeye çıkartılıncaya kadar, penceresi kalın tahtalarla çivilenmiş kapalı, karanlık bir hücrede, üstelik yerde yatırılmış ve çok kötü muamele görmüş bir vaziyette tutuldu.
İşte, pekçok vatanperverin çok ağır bir cendereden geçirildiği o karanlık günlerde, sâbıkalı bir kaçakçıya eşi benzeri görülmemiş izzet ve ikramlarda bulunuldu.
01.09.2007
E-Posta:
[email protected]
|