Dünyada dört türlü insan vardır.
Bunlardan birincisi Allah’ın ilim ve mal verdiği kimselerdir. Bunlar ilimlerini de, mallarını da Allah’tan bilir ve her şeyden önce O’na saygı duyar, isyan etmezler. Hak ve hukuku gözetir, kimseye haksızlık yapmazlar. Böyleleri, insanların en üstünü, en değerlisi; derecesi en yüksek olanlardır.
İkinci sınıf kimselerin ne ilimleri, ne de malları vardır. Ama niyetleri temiz ve sadıktır. “Allah bana da ilim, mal mülk verseydi ben de falan kimse gibi hizmet için didinir, hayır yapardım” derler. Niyetleriyle birinci sınıftakiler gibi sevap kazanırlar.
Üçüncü sınıf kimseler de Allah’ın mal verdiği, fakat ilim vermediği kimselerdir. Böyleleri o malda Allah’ın bir hakkı olduğunu düşünmez, herşeyi Karun gibi kendilerinden bilir, helâl haram demeden har vurup harman savurur; akraba, fakir fukara hakkını gözetmezler. İşte böyle insanlar en kötü durumdadırlar.
Dördüncü sınıf insan da, Allah’ın ilim de, mal da vermediği, hiçbir şeyi olmayan kimsedir. Üçüncü kişiye özenip, “Keşke benim de malım olsaydı da falan kimse gibi harcasaydım” der. Üçüncü kişiyle aynı günahı kazanır.
Bu dört türlü insan örneğini Peygamberimiz (asm) bir hadis-i şeriflerinde anlatıyor.1
Görüldüğü gibi birinci sınıf insan kendisine ihsan edilen ilim ve malın hakkını vermekte, sevap kazanmakta, sahip olduklarıyla hem dünya, hem de ahiretine yatırım yapmaktadır.
İkinci sınıf insan ilme de, mala da sahip olmadığı halde birinci kimseye özendiği, onun gibi olmak istediği için sırf niyeti sebebiyle onun kadar sevap kazanmaktadır.
Demek niyet çok önemli. Hatta Peygamberimiz (asm), “Mü’minin niyeti amelinden hayırlıdır”2 buyurmak sûretiyle niyetinin amelinden önde gittiğine dikkat çekmektedirler.
Üçüncü sınıf insana Allah ilim vermemiş, ama mal vermiştir. Bu adam malını helâla harama dikkat etmeksizin şuursuzca, nefsî arzuları istikametinde harcamaktadır. Her şey gibi malın da Allah’ın bir emaneti, ihsanı olduğunu düşünmemekte, dolayısıyla onunla hayır yapma, Allah rızasını kazanma gibi bir endişe duymamaktadır. Bu insan Allah’tan korkmaz; akrabayı, fakir fukarayı düşünmez. Vur patlasın, çal oynasın kabilinden bir hayat sürer. Böyle insanın durumu kötüdür.
Dördüncü sınıf insan da malı mülkü olmadığı için sırf özenti ve niyeti sebebiyle üçüncü adamın günahı kadar günah kazanmaktadır.
Demek nimetler hakkı verilirse güzel. İmkânı olmayanlar da niyetleri sebebiyle aynı sevabı kazanabiliyorlar. Şerde de durum aynı.
Dipnotlar:
1- Riyâzü’s-Sâlihîn Terc, 1: 579.
2- Kenzü’l-Ummal, 3:419.
21.10.2007
E-Posta:
[email protected]
|