Önceki gün Çankaya Köşkünü gezdik. Üzerinde fırtınalar kopartılan Çankaya’nın belli başlı ana binalarını ziyaret ettik, bilgi aldık. Cumhurbaşkanlığı Basın Başdanışmanı Ahmet Sever’in tabiriyle “Duvarların arkasında nasıl bir yaşamın olduğunu” gözlemlemeye çalıştık.
***
“Köşkler diyarı” Çankaya Köşkünün hikayesi M. Kemal’in Ankara’ya gelip çalışma ve ikamet edecek bir mekân ihtiyacına dayanır. Ankara’nın o zaman yazlık bağlar bölgesi olan Çankaya’da bir yer aranır. 1921 yılında Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi’nin önderliğinde “Kasapoğlu Köşkü” satın alınır. Bugün “Müze Köşk” olarak hizmet veren mekân ile Çankaya Köşkünün temelleri atılır.
Zaman içinde M. Kemal, bugün “Pembe Köşk” olarak anılan yeni köşkün yapım işini Avusturyalı mimar Prof. Dr. Clemens Holzmeister’e verir. Yapı malzemelerinin tümü Avusturya’dan getirilen, iç mekânlarının bir bölümü de Viyana’da Güzel Sanatlar Akademisi’nde tasarlanan binanın yapımına 1931 yılında başlanır. 1932 Haziranı’nda M. Kemal’in ‘en sevdiği renk’ olan pembeye boyalı haliyle teslim edilir. Pembe Köşk, Cumhurbaşkanı ve ailesinin ikametgâhı olarak kullanılıyor.
Camlı Köşk ise, 1935 yılında M. Kemal tarafından kızkardeşi Makbule Atadan’ın ikameti için yaptırılır. Mimari kayıtlarda dönemin lüks villa örneklerinden olduğu belirtilen “Camlı Köşk” bugün, Türkiye’yi ziyaret eden yabancı devlet başkanlarının ikametgâhı olarak kullanılıyor.
Tek katlı kargir bir bina olan Başyaverlik binasının ise kimi kayıtlarda 1922’de yapıldığı bilgisi bulunuyor.
438 dönüm alan üzerinde kurulu olan Cumhurbaşkanlığı yerleşkesinde bunlara ek olarak Hizmet Binası, Genel Sekreterlik ve Devlet Denetleme Kurulu Binası, İdari ve Mali İşler ve Koruma Müdürlüğü binaları, Basın Toplantı Salonu, Resepsiyon Salonları, İtfaiye Binası, Sosyal Tesisler, Garaj, Sera, Halı Saha ve Tenis Kortu ile lojmanlar bulunuyor.
***
İki saati aşan bir zaman diliminde bu mekânların büyük bir kısmını gezdik. Ahmet Necdet Sezer ile birlikte başlayan içine kapanma stratejisinden köşkün bazı mekânları da nasibini almış. Mesela Demirel tarafından yıllık toplantıların yapıldığı 260 kişilik basın toplantısı salonu Sezer tarafından hiç kullanılmamış. Yine Özal ve Demirel tarafından “zaman zaman kullanılan” çalışma odaları, Sezer tarafından “herhalde kullanmıştır”a dönüşmüş.
İstisnasız her mekânda -oturma odasında bile- M. Kemal’in ya büstü ya da posterleri bulunurken, duvarlar ünlü ressamların yağlı boya resimleriyle süslenmiş. Sivil ve askerin belli periyotlarla bir araya geldiği MGK salonunun dört duvarına da farklı ebatlarda kabartmalı haritalar yerleştirilmiş.
Ama köşkün en muhteşem alanı, bahçesi. Son derece intizamlı bir şekilde bir çok bahçıvanın istihdam edildiği köşk bahçesinde farklı ağaç, bitki ve çiçek türleri insanın gönlünü ferahlatıyor.
***
Gözlemleyebildiğimiz kadarıyla Çankaya Köşkü tam anlamıyla bir askerî disipline sahip. Sadece içinde muhafız alayının veya kuvvet komutanlarının lojmanlarının bulunmasından kaynaklanan bir durum değil bu. Her metrekaresi sivillerden çok askerlerin kontrolünde olan bir mekân. Belki de cumhurbaşkanı “başkomutan” olduğu içindir. Ya da en zor ve kritik kararların alındığı Milli Güvenlik Kurulu toplantılarına ev sahipliği yaptığı içindir. Cumhurbaşkanlarının ikamet ettiği Pembe Köşk bile ev ortamından çok resmi kabul salonlarını andırıyor.
Pembe köşk 6 ay bakımda olacak. Gül ailesinin tadilat sonrası köşke yerleşmesi bekleniyor. Ancak bu askeri kontrol içinde ne kadar rahat edecekler orası şüpheli. “Hayrunnisa Gül’ün başı örtülü diye askerlerin takındığı tavır, köşk içinde de devam ederse ne olacak?” ve “Her fırsatta kamuoyunun gözleri önünde bile apaçık sergilenen ‘Çankaya Mahallesi baskısı’, köşk içinde de sürerse bir insan buna ne kadar dayanabilir?” soruları akıllara geliyor.
İnşallah zaman içinde bu baskı ortadan kalkar. Çankaya Köşkü’nün halkın ziyaretine açılması da bunu hızlandırır.
26.09.2007
E-Posta:
[email protected]
|