Yarı devlet gazetesi, muhabirlerini seferber ederek yeni milletvekillerinin eşlerini tek tek araştırmış, kimin eşi başını örtüyor diye çetele tutmuş, manşete taşımıştı. Gelen tepkileri “habercilik yaptık” diye savunmuştu.
Ya aksi olsaydı?
Meselâ, bir gazete kaç milletvekilinin eşinin başı açık diye istatistik tutup bunu manşet yapsaydı nasıl bir tepki verilirdi? Kendi yaptıklarına haberciliktir diye savunanlar bunu da aynı şekilde sahiplenir miydi?
Ya da medyadaki kalemşörler için bir fişleme yapılsaydı?
Mesela, “hangi gazeteci hangi ırktan, kim hangi dine inanıyor, kim Allah’a inanmıyor, kim dönme” diye…
Bu da habercilik olur muydu?
Bunu da habercilik diye savunurlar mıydı?
*
Düşünememişler
Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Hanımın başörtüsü üzerinden tartışmalar devam ediyor. Aslında tartışma kelimesi hafif kalır. Baskı demek daha doğru. Şimdiden başlatılan psikolojik baskı nasıl karşılık bulacak göreceğiz.
Denilen şu: “Anayasada, kanunlarda cumhurbaşkanının eşi başörtülü olamaz şeklinde bir yasak yok, ama başörtülü first lady olmamalı…”
1982 Anayasasının mimarı Kenan Evren de aynı sözleri pişman olmuşçasına tekrarlıyor.
Pişmanlığı, anayasayı yaparken akıllarına neden böyle bir engellemenin gelmeyişidir herhalde. Gelseydi anayasanın değişmez maddelerinden biri olarak “Başbakanın bile eşi başörtülü olabilir, ama cumhurbaşkanın eşi asla…” hükmünü eklerlerdi.
Allah’tan düşünememişler.
*
Atsız’ın vasiyetini hatırladık
Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanı Prof. Yusuf Halaçoğlu’nun sözleri Türkçülüğün sembol ismi Nihal Atsız’ın vasiyetini hatırlattı.
Nihal Atsız, 4 Mayıs 1941 yılında oğlu Yağmur’a hitaben yazdığı vasiyetnamede Türklerin düşmanlarını saymıştı:
“Yağmur Oğlum!
Bugün tam bir buçuk yaşındasın. Vasiyetnameyi bitirdim, kapatıyorum. Sana bir resmimi yadigâr olarak bırakıyorum. Öğütlerimi tut, iyi bir Türk ol.
Komünizm bize düşman bir meslektir. Bunu iyi belle. Yahudiler bütün milletlerin gizli düşmanıdır. Ruslar, Çinliler, Acemler, Yunanlılar tarihî düşmanlarımızdır.
Bulgarlar, Almanlar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar, Araplar, Sırplar, Hırvatlar, İspanyollar, Portekizliler, Romenler yeni düşmanlarımızdır.
Japonlar, Afganlılar ve Amerikalılar yarınki düşmanlarımızdır.
Ermeniler, Kürtler, Çerkezler, Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Lazlar, Lezgiler, Gürcüler, Çeçenler içerideki düşmanlarımızdır.
Bu kadar düşmanla çarpışmak için iyi hazırlanmalı. Tanrı Yardımcın olsun !”
23.08.2007
E-Posta:
[email protected]
|