AKP’nin, Atatürkçülük atıflarını kısmen azaltsa da kritik yerlerde aynen koruyan, ayrıca din ve vicdan özgürlüğüne Sezer tipi sınırlamalar getirerek laikliği daha da güçlendiren anayasa taslağına Atatürkçülük ve laiklik adına tepki gösterenlerden, aynı konularda vaktiyle çok daha özgürlükçü ve demokrat öneriler getirmiş olanların listesi her geçen gün kabarıyor.
Barolar Birliğinin, anayasadaki Atatürk atıflarını tek bir cümleye indiren taslağıyla CHP’nin 1994’de dile getirdiği demokrat yaklaşımlardan söz etmiştik. YÖK Başkanı Erdoğan Teziç ve Süheyl Batum gibi profesörlerle TÜSİAD da aynı yönde çarpıcı örnekler ortaya koymuşlar.
Teziç’le Batum’un 1992’de TÜSİAD için hazırladığı anayasa taslağından çarpıcı görüşler:
* Liberal demokratik rejimlerde devletin resmî ideolojisi olmaz. Kemalizm anayasada yer almamalı. * Atatürk milliyetçiliği ifadesi kalkmalı. * Genelkurmay Millî Savunma Bakanlığına bağlanmalı. * Cumhurbaşkanı ve milletvekili yeminlerinde Atatürk ilke ve inkılâplarına yer verilmemeli. * Devletin şeklinin cumhuriyet olması dışında anayasada değiştirilemez hüküm olmamalı. * Anayasanın otoriter ve kutsal devlet anlayışını yansıtan başlangıç bölümü demokrasiyle bağdaşmaz... (Zaman, 22.9.07)
Taslakta, Barolar Birliğinin çalışmasında da adı geçen Prof. Necmi Yüzbaşıoğlu’nun imzası da var.
Bu arada, fazla uzağa gitmeden, yine TÜSİAD’ın yayınladığı bir başka rapora baktığımızda da demokratikleşme için önemli açılımlarla karşılaşıyoruz.
2006-Aralık tarihini taşıyan ve bu yılın ilk ayında kamuoyuna açıklanan “Türk Demokrasisinde 130 Yıl” başlıklı çalışmada, on yıl önce Prof. Dr. Bülent Tanör’e hazırlatılmış olan “Türkiye’de Demokratikleşme Perspektifleri” raporunun Prof. Dr. Zafer Üskül tarafından güncellenmiş son halinde ilginç öneriler yer alıyor.
İlk olarak Tanör’ün dile getirdiği ve Üskül’ün de paylaştığı bu önerilerden birinde, anayasanın başlangıç bölümündeki “hiçbir düşünce ve mülâhazanın Türk millî menfaatleri, Türk varlığı, (...) Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliği karşısında korunma göremeyeceği”ni bildiren 5. paragrafın tamamen kaldırılması isteniyor. Ve Üskül, bu paragrafta daha sonra yapılan “iyileştirme”nin yetersizliğini vurgulayarak Tanör’ün önerisini tekrarlıyor.
Raporda, MGK’nın anayasal kurum olmaktan çıkarılması, Genelkurmay’ın Millî Savunma Bakanlığına bağlanması, Siyasî Partiler Kanununda partilere Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalma zorunluluğu getiren ifadelerin kaldırılması gibi dikkat çekici başka teklifler de var.
Olayın bir başka enteresan tarafı, TÜSİAD gibi bir kuruluşun bu raporu on sene arayla iki defa yayınlaması ve tepkileri de göğüslemesi.
Peki, bunu yapan TÜSİAD, son dönemde ne oldu da laikçilik ve Atatürkçülük yönünde keskin bir manevra yaparak, AKP’nin anayasa taslağı hazırlıklarına tepki verenlerin başını çekti?
TÜSİAD yöneticileri neden laikliği ve Atatürk ilkelerini çok öne çıkaran bir çizgiye yöneldiler?
Teziç ve benzerleri için de geçerli olan bu sorunun cevabı ne? Tutarsızlık mı, ilkesizlik mi?
Yoksa din adına siyaset iddiasının laik cenahta yol açtığı tedirginliğin herşeyi alt üst etmesi mi?
26.09.2007
E-Posta:
[email protected]
|