Yeni anayasa taslağı tartışmalarında vâhim çarpıtmalar yapılmakta. Medyanın da propagandasıyla gerçekler tersyüz edilmekte...
Asıl çarpıtma; Türkiye’deki başörtüsü yasağına “yasal engel”in gerekçe gösterilmesi. Vatandaşların en temel hakkı olan başörtüsü gibi inanç ve inancını yaşama hakkının, şimdiye kadar olduğu gibi, “laiklik ilkesi” ve “inkılâplar”la yasaklanması.
Ve en garibi de hukuk ve kanun dışı yasağın, demokrasi ve özgürlük değerlerini teminat alan Avrupa Birliği kriterlerine dayandırılması…
Oysa, AB’nin demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları temelindeki değerler manzumesi, bir inanç hakkını yasaklamaz; eğitim hakkının engellenmesine müsaade etmez…
Kaldı ki AB’de öncelikle demokratik eğitimin nicelik ve nitelik itibarıyla geliştirilmesi ve demokratik değerlerin zenginleştirilmesi hedef alınır. Standartlara erişmede Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve 20 Mart 1952 tarihli Ek Protokolü esastır:
“Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet, eğitim ve öğretim ile ilgili üzerine aldığı görevleri yerine getirirken, anne ve babaların çocuklarına, kendi dinî ve felsefî inançlarına uygun olan bir eğitim ve öğretimin verilmesini isteme haklarına saygı gösterir.”
Bundandır ki Ankara, mevzuatın AB müktesebatına uyumunda yapılacakların başında “eğitimin demokratikleşmesi” sözünü vermiş...
* * *
Doğrusu, Avrupa’nın en demokratik ülkelerinde bile öteden beri demokrasi değerleriyle bağdaşmayan bazı lokal uygulamalar olmakta.
Son Leyla Şahin davasında olduğu gibi, Türkiye’deki kanunsuz keyfî yasağı dayatanlar tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin şaşırtılması bunlardan biri.
Kaldı ki bir Macar Yahudisi ve Siyonizm hizmetçisi Evanjelist Bush’un peşine takılan “Fransız” Sarkozy gibi bazı politikacılar ve kimi “AB içindeki ABD truva atları” hâriç, AB temsilcileri, hep yasağı kınadılar. AİHM’in Türkiye’deki yasadışı başörtüsü yasağını onaylamasını AB’nin demokrasi ve özgürlük kriterlerine aykırı buldular.
AB yetkilileri, geçtiğimiz süreçte bu rahatsızlıklarını açıkça ifâde ettiler.
Mesala, “Kemalizm AB’ye engel” diyen Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Arie Oostlander, başörtüsü konusunda “Türkiye’nin tutumu anlaşılır değil; dinî kıyafetin okullarda yasaklanması geriye gidiştir, asıl irtica budur” ikazını yaptı.
AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendik., “Başörtüsü AB’nde problem değil. Öğrenciler, çoğulcu ve demokratik bir yapının gereği olarak okula başörtülü olarak girebilme haklarına sahipler” dedi. Başörtüsü yasağının kız öğrencilerin eğitim hakkını engellediğini belirtti.
Alman hükûmetinin göç, mülteci ve uyum işlerinden sorumlu Bakanı Marieluise Beck, “Başörtüsüne hayır, diğer dinî sembollere evet’demek, anayasadaki eşitlik ilkesine aykırı düşmektedir. Başörtüsü yasağı, farklı bir dini dışlayıp okul huzurunu ve uyum çabalarımızı zehirliyor” uyarısında bulundu.
Hessen Yabancılar Meclisi Başkanı Manuel Parrando, eyâlet okulları ve resmî dairelerde başörtüsünü yasaklama teşebbüsüne, “Başörtüsüne yasak getirecek yasal düzenlemeler AB hukukuna aykırı” beyânıyla sert tepki gösterdi.
İtalya İçişleri Bakanı Guuseppe Pisanu, “Başörtüsü İslâmî ve kültürel kimliği temsil ediyor; saygı görmeyi hak eden bir semboldür” diye konuştu.
Kısacası dünden bugüne AB insan hakları sorumluları, başörtüsünün dinî inanç gereği olduğunu nazara vurguladılar. “Yahudiler de, rahibeler de başörtüsü takıyor; Müslümanlara zorla baş açtırılmasına karşıyız” değerlendirmesiyle, Türkiye’de demokrasi ruhuna uygun olmayan uygulamaları olduğunu” nazaran verdiler.
Keza AB basını da, AB değerleriyle çelişen yasakçılığa tepkili. Mesela, Le Monde Diplomatigue gazetesi Fransa’da orta dereceli okullarda başörtüsü yasağını “tuhaf” buldu. “İnsan haklarının ve modern demokrasinin beşiği kabul edilen Fransa böyle bir ayırımcılığı yapabilir mi?” sorusunu sordu...
Özetle AB sözcüleri, Türkiye’de baskıcı ve dayatmacı rejimin tipik özelliğiyle, düşünce ve kılık kıyafete getirilen yasaklamalara dikkat çektiler. Bunun Türkiye’yi AB nezdinde sıkıntıya sokacağını söylediler.
Ne var ki, AİHM’in üstelik yeniden gözden geçirme kararı aldığı oldubittiye benzer bazı mevzîi dayatmaları diline dolayan medya ve yasakçı mihraklar, bütün bunları gözardı ettiler. Her fırsatta AB’nin demokratik ve özgürlükçü perspektifini çarpıttılar...
Şimdi de, aynı çarpıtmayı yapıyorlar. Demokrasi değerleriyle özgürlükleri tahribe yöneliyorlar.
Peki, “bireyi odağa alan, ideolojilerden uzak, özgürlükçü demokrasiyi derinleştiren sivil anayasa”da temel hak ve hürriyetler engellenir mi?
26.09.2007
E-Posta:
[email protected]
|