|
|
Sivil anayasaların eksik ve kusurları
1924 Anayasasında kısmen etkisi olsa bile, sonraki anayasalarımız darbelerden sonra yapıldıkları için hem bir tepki hem de darbe (sivil olmayan ve anti-demokratik) özeliklerini taşıyan anayasalar olmuşlardır. Fakat, bir anayasayı sivillerin yapması ona kendiliğinden sivillik ve demokratiklik özellikleri kazandırmayacağı açıktır. Sivil anayasa yapmak için kolları sıvayanlar ile onlara karşı olmak yanında, şahsi kazanımlarını millete rağmen korumak için gayret sarf edenler, açık bir şekilde mevcut anayasayı sahiplenerek ve onunun üzerinden siyaset yapmayı tercih ediyorlar.
Fakat sivil olmanın kendi başına sihirli ve tehlikeli bir kelime haline geldiğinin de altını çizmek gerekiyor. Esas olan bir anayasanın demokratik olması, yani bireyi devlet karşısında koruması, temel hak ve hürriyetleri garanti altına alması, hak ve adaleti sağlayacak tedbirleri almasıdır. Ayrıca, fiilen bile olsa iki başlı görüntülere fırsat vermeyecek ve egemenliğin millette olduğunu pekiştirecek bir anayasa, herkesin öncelikli tercihi olacaktır.
Tüm bunlar olurken, bürokratik-muhalefet olarak niteleyebileceğimiz YÖK; Rektörler Komitesini kuruluş amacı dışında toplayarak sivil anayasa tartışmalarına topyekûn bir karşı duruş sergiledi. Bu tavır sırasında olması gereken bilimsel eleştiriden ne yazık ki uzaktı. Benim şahsen beklentim, ilerleyen günlerde STK’lardan başlayarak tüm kişi ve kurumların iyi niyetle hazırlanacak, milletimize daha iyi hizmet edecek bir anayasanın hangi maddesinin nasıl olması gerektiği konusunda ki görüşlerin ortaya konulmasıdır.
Bazı “istemezükcülerin” yaptıkları gibi “yeni anayasaları ancak darbeciler yapar” anlamına gelebilecek sözlerden kaçınarak interaktif bir ortamdan yararlanmakta fayda olacaktır. Bu “istemezükcülerin” ortaya koyduğunun aksine yüzde 47 millet desteğine sahip bir iktidar ve yüzde 85 millet iradesinin yansıdığı Meclis bulunmaktadır. Yani, birçok mânâda Anayasa yapmak için ideal meclis vardır. Ha… MBK veya Milli Güvenlik Konseyi eksik kalmış olabilir o kadar kusur her sivil ve demokratik anayasada olabilir.
Cemil Çiçek’in tabiri ile anayasa taslak taslağı hazırlanması aşamasından sonra AKP daha dikkatli olmalı, bu anayasanın ülkeye ve millete benimsetilmesi açısından özelikle Meclis’te diğer partilerin görüşlerini oluşturmasına fırsat vermeli, iyi niyetli katkılarına sıcak yaklaşmalı, tempoyu düşürmeden bu anayasanın milletin onayına sunulmasını sağlamalıdır. Bu konuda MHP’nin desteğini ve güvenini kazanmaya dikkat etmelidir.
Not:
Biraz erken bir değerlendirme olmakla birlikte, anayasa halk oylamasının (teknik olarak uygulanması pek mümkün değil, zira elektronik oylama sistemi yok) eğer mümkün ise, insanlara bir anayasanın tamamının toptan ve tek bir oy ile “evet-hayır” dedirtmek yerine, her maddesinin veya bölümünün ayrı ayrı oylanmasının daha doğru olacağını düşünüyorum. Ne dersiniz?
[email protected]
|
Emin Talha KARAMUSA
26.09.2007
|
|
Bir katılımcılık örneği: Sivil anayasa paneli
Organizasyonunda ADAG, SETÜD, YENİEĞİTDER ve YENİSİAD gibi sivil toplum kuruluşlarının yer aldığı “Sivil Anayasa” konulu panel geçtiğimiz hafta Ankara Akar Otel'de gerçekleştirildi.
Hüsrev Kutlu, Nevzat Ercan ve Atilla Yayla programın konuşmacılarıydı.
Panel, ülkemizin bu en önemli gündem maddesine karşı “yaptırtmayız, dokundurtmayız” gibi olumsuz itirazlara da güzel bir cevap oldu. Ülkenin böylesi can alıcı konusuna nasıl yapıcı şekilde katkıda bulunulacağını gösterdi.
Adı geçen STK’ların bir araya gelebilme becerisi, konu seçimi, konuşmacıların söz ve eylem bütünlüğü, dinleyici ve katılımcı kitlenin ilgi ve bilgi düzeyindeki yüksek seviye ile yazılı ve görsel medyanın yoğun ilgisi önemli bir katılım, etkileşim ve paylaşım doğurdu. Ortaya çıkan sonuç ve başarı ise tüm katılanların hanesine yazıldı. Ülkeye pozitif katkısı oldu.
Bu etkinlik gösterdi ki, artık ülkemiz aileden başlayarak, her türlü kurum ve nihayet devlet yönetiminde totaliter zihniyetten vazgeçip, katılım (K), etkileşim (E) ve paylaşım (P); yani KEP metodunu işletmelidir.
Bırakınız totaliterliği artık temsili demokrasiyle dahi günümüz şartlarında yetinmek mümkün olmamakta. Katılımcılıktan başka geçerli bir formül görünmüyor. Büyük bir kaya ne kadar çok eller uzanırsa her halde o kadar kolay kaldırılır. Sivil anayasa konusunda da aynı formül geçerli. Özellikle STK’lar üzerinden sivil toplum katkısı sağlanmalı. Çünkü tüm dünyada katılımcı demokrasi söz konusu olduğunda ilk akla gelen anahtar kavram sivil toplumdur.
Pratikte sivil toplumun işlerlik kazanması KEP metodunun uygulanmasını kolaylaştırır. Bunun tabii sonucu da ülke problemlerinin çözümüne katkı demektir.
[email protected]
|
Prof. Dr. Gürbüz AKSOY
26.09.2007
|
|
‘Anayasayı tamir atölyesi’
Şanlıurfa’da sivil toplum kuruluşları, hükümetin bazı maddelerini değiştirmek için çalışma başlattığı anayasanın tamamının değiştirilmesi için harekete geçti.
Mazlum-Der Şanlıurfa Şubesi,Yaşam Evi Kadın Dayanışma Derneği, Şanlıurfa Hukukçular Derneği, KESK Şanlıurfa Şubesi ile İnsan Hakları Derneği (İHD) Şanlıurfa Şubesi temsilcileri anayasanın tamamının değiştirilmesi için Karakoyun İş Merkezi önünde bir araya geldi.
Mevcut anayasada yer alan maddelerinin yazılı olan kâğıtları duvara asan sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, kurdukları panoya vatandaşların anayasada yer almasını istedikleri konuların başlıklarını küçük kağıtlara yazarak yapıştırdı.
Mazlum-Der Şanlıurfa Şube Başkanı Mustafa Arısüt, 1982 Anayasa’nın askerî darbe ürünü olduğunu savunarak, “Anayasa’nın tamamının değiştirilmesini istiyoruz. Bu anayasanın hiçbir tutarlılığı yok. Anayasaya tamir yapılmasın” dedi.
Bazı vatandaşlar anayasada görmek istediği maddeleri panoya yapıştırdı. Panoya yapıştırılan kâğıtlarda, ‘Başörtüsü, inanç ve düşünce özgürlüğüdür’, ‘ÖSS’nin kalkmasını istiyoruz’, ‘Arapça, Kürtçe, Emenice resmî dil olmalıdır’, ‘Genelkurmay Başkanlığı’nın Millî Savuma Bakanlığı’na bağlanması’, ‘Anadil hakkını anayasada istiyoruz’, ‘Eğitimde eşitliği sosyal adaletin sağlanmasını istiyoruz’ gibi konular olduğu görüldü.
|
26.09.2007
|
|
Alman ‘Heinrich Böll Vakfı’ndan Diyarbakır’da Kürt konferansı
Alman Heinrich Böll Vakfı, Diyarbakır Barosu ile birlikte 29- 30 Eylül tarihleri arasında Diyarbakır’da yeni bir Kürt konferansı düzenliyor. “Türkiye’de Kürtler: Barış Süreci İçin Temel Gereksinimler” başlıklı konferansta, çözüm önerileri masaya yatırılacak.
Konferans, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu’nda gerçekleştirilecek.
Çok sayıda kişinin katılacağı konferansın açılışını vakfın Türkiye Temsilcisi Ulrike Dufner ve Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu yapacak.
Konferansın ilk gününde ‘Çatışmaların Sonlandırılması Süreci: Aktörler’ oturumunda, İrlanda’dan çatışma ve iletişim konularında uzman Clem Mc Cartney, Tennessee Teknoloji Üniversitesi’nden Michael M. Gunter, Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Mithat Sancar, Emekli Diplomat Akın Özçer ve TESEV’den Dilek Kurban görüşlerini anlatacak.
‘Otoriter ve Militarist Yapılardan Katılımcı Demokrasiye Geçiş Süreci’ oturumuna ise İspanya’da faaliyetlerini sürdüren Siyasi ve Anayasal Çalışmalar Merkezi’nden Thomas Jeffrey Miley, Kentucky Üniversitesi’nden Robert W. Olson, Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Ali Bayramoğlu ve DTP Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk katılıyor.
Konferansın ikinci gününde ise ‘Uluslararası Aktörlerin Rolü ve İhtilaf Çözümüne Yönelik Uluslararası Mekanizmalar’ oturumuna, Tennessee Teknoloji Üniversitesi’nden Michael M. Gunter, Yazar Cengiz Çandar katılıyor. Oturumu Baskın Oran yönetecek.
‘Sosyo-ekonomik Yapı ve Kalkınmaya Yönelik Adımlar’ adlı oturuma ise GÜNSİAD’tan Şahismail Bedirhanoğlu, Boğaziçi Üniversitesi Nazan Üstündağ, Kalkınma Merkezi Derneği’nden Nurcan Baysal katılacak.
‘Kültürel Talepler ve Siyasi İçerik’ oturumuna da, Avrupa Göç Merkezi’nden Jochen Blaschke, Siyasi ve Anayasal Çalışmalar Merkezi’nden Thomas Jeffrey Miley, Emekli Diplomat Akın Özçer, Emekli Büyükelçi, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkan Vekili Pulat Tacar, Marmara Üniversitesi’nden Füsun Üstel ve Kürt-Kav adına Fehim Işık söz alacak.
Diyarbakır’daki konferansın son oturumu olan ‘Politik Temsil ve Demokratik Katılım’ bölümünde ise DP Diyarbakır İl Başkanı Galip Ensarioğlu, HAK-PAR’dan Sertaç Bucak, Kentuky Üniversitesi’nden Robert W. Olson görüşlerini anlatacak. Oturumu DTP Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal yönetecek.
|
26.09.2007
|
|
Sivil Anayasa İçin Sivil Toplum Forumu
İstanbul’da düzenlenen ‘’Sivil Anayasa İçin Sivil Toplum Forumu’’nda, 20 sivil toplum örgütü bir araya geldi.
Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezindeki foruma, Genç Siviller, Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği ile Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfının da (TESEV) aralarında bulunduğu sivil toplum örgütlerinin temsilcileri katıldı.
TESEV Demokratikleşme Programı Yöneticisi Volkan Aytar, hazırlanmakta olan anayasa taslağının tartışılma sürecinin önemli olduğunu belirterek, Türkiye’de ilk kez bir anayasanın sivil toplum tarafından tartışılarak ortaya çıkarılabilme şansı olduğunu söyledi.
Aytar, yaşanan sivil anayasa tartışmalarının da AB sürecine benzediğini ve Türkiye’de demokratikleşme sürecinin tartışılamadığını savunarak, ‘’Bazı kutsallaştırılmış kavramları, korkularımızı, kaygılarımızı, çekincelerimizi, endişelerimizi, toplumsal aidiyet ve toplumsal dayanışmadan çok, farklı bazı kişi ve kurumları örnek vererek tartışıyoruz’’ dedi.
AB sürecinde çok önemli bazı konuların tartışılmak zorunda kalındığını ifade eden Aytar, ‘’Bunların bir kısmını zaten tartışıyorduk. AB süreci geldiğinde, konuya daha farklı bir şekilde adapte olmamız gerekirken, o korku ve kaygıları tartıştık. Kürt sorunu, Ermeni sorunu, eşcinseller gibi pek çok toplumsal çeşitliliğe, farklılığa, zenginliğe ilişkin kaygılarımız tartışıldı’’ şeklinde konuştu.
Aytar, sivil anayasa tartışmalarında da aynı durumun yaşanmaması ve tartışmalara nasıl bir sivil katılım istendiğinin doğru belirlenmesi gerektiğini ifade ederek, şunları kaydetti: ‘’Sivil toplum kuruluşlarına bazı çok formel hakları mı verilecek, yoksa bir toplumsal barış sürecinin açılımı olarak mı görülecek, bunu göreceğiz. Sivil toplumun üzerine şu an düşen görev, tüm bu kaygıların, korkuların ötesinde her şeyi tartışmaya açık olarak görmektir.’’
|
26.09.2007
|
|
|
|