Asr-ı Saâdetten bu zamana kadar Kur’ân-ı Kerim için üç yüz elli bin tefsir yazıldı. Allah kelâmı olduğu için her asır ondan kendine âit dersleri aldı.
Risâle-i Nurlar, Kur’ân-ı Kerim’in son çağa hitap eden dersinin en son mânevî tefsiri olduğu ve özellikle iman hakikatlerini izah ettiği için, Kur’ân-ı Kerim’den sonra en çok satılan ve en çok okunan kitaplar listesine girdi. Kırkın üzerinde dünya dillerine tercüme edilen Nur Risâleleri sadece İslâm toplumlarına değil, bütün dünya insanlığının istifadesine vesile oluyor. Orijinal ifâdelerindeki ulviyet ve güzelliği tam veremese de, tercümesi bile insanları celp ediyor ve kendisini okutuyor.
Risâle okumalarının en önemli unsurlarından biri, şahsın bizzat kitap takip ederek nefsine okumasıdır. İstidat ve kabiliyetlerin inkişâfı ona bağlıdır. Külliyatı sıraya koyarak, her gün belli miktarda okumak, duyguları uyandırır ve kemâlâta sevk eder. Az da olsa devamlı okumak asıldır. Üstad “Günde beş on dakika dahi olsa, Nurları gerek okumak, gerek dinlemek, gerek yazmak şeklindeki meşguliyetle talebe-i ûlûm ünvanını alır” diyor. Risâleleri ve cemaati ilk tanıdığım yıllarda Zübeyr Ağabey henüz sağdı. Onun gönderdiği bir vakıf arkadaş Kdz. Ereğli’ye gelmişti. Onunla çok tatlı sohbetlerimiz ve hâtıralarımız oldu. Zübeyr Ağabey ilk tanıyanlara, lügata bakmadan, anlasın anlamasın Külliyatı üç defa süratle bitirmesini tavsiye ediyormuş. Bu vesileyle külliyatta ne var ne yok kabaca öğreniliyor ve Üstadın üslûbuna âşina olunuyor. Hem eş anlamlı kelimeler çok kullanıldığı için istifâdesiz kalınmıyor. Daha sonra, yavaş ve mânâya nüfuz ederek yapılan okumalar şahsa derinlik kazandırıyor. Ben bu tavsiyeyi dikkate alarak Nurları okudum, gerçekten çok faydasını gördüm. Bir müddet sonra ders yapabilecek duruma geldim. Konular ve kitaplar arasındaki bağlantıların farkına vardım. Zübeyr Ağabeyin isâbetine hayran oldum. Her gün risâle okumak çok önemlidir. “Hizmet hizmet diye günlük okumasını ihmâl edenin hizmeti muvakkat olur” diyen Zübeyr Ağabeyin ikazını dikkate almak lâzımdır.
Kur’ân-ı Kerim’in kırk vecih mucize özelliğinden biri olan usandırmamak keyfiyeti, onun bu zamanda hârika bir tefsiri olan Nur Risâlelerine de geçmiş. Bir ömür boyu okunduğu halde, her defasında sanki yeni okunuyormuş gibi bir tatlılık verir. Zirâ, Nur Risâleleri kuru bilgi yığını değildir. Onlar, ekmek gibi, hava gibi, su gibi ruhun ve kalbin temel gıdasıdır. Doğrudan doğruya iman hakikatleridir. Sünûhat-ı kalbiye ve ilhama dayalıdır. Risâlelerdeki kelimeler âdeta canlıdır. Üstad, sayfaların arasından sanki okuyanla konuşur. Onun için “Hangi risâleyi okusanız, dellâl-ı Kur’ân olan Said’le bizzat görüşürsünüz. Risâle-i Nur okumak, benimle şahsen görüşmekten size on defa daha fazla menfaat verir” demektedir.
Nur Risâlelerini okumakta müzâkereli olarak yapılan ihtisas derslerinin ayrı bir yeri vardır. Külliyatı birkaç defa bitirmiş ve belli bir alt yapısı olan arkadaş grubuyla Muhakemat, Münâzarât, Sünuhat, Hutbe-i Şamiye, Beyanât ve Tenvirler, Ene ve Zerre, Kader Risâlesi ve emsali müzâkere gerektiren bahisleri birlikte okumak ve satır aralarına nüfuz etmek ayrı bir güzellik ve feyiz kaynağıdır. Onun için ayrılan zaman, en değerlendirilmiş sevaplı vakitlerdir. Bunun mânevî lezzetini, birlikte olduğumuz kardeşlerle fiilen hissedip yaşıyoruz.
Ev sohbetlerinin tadı da bir farklıdır. Konu komşu, hısım ve akrabaların da rahatlıkla dâvet edilip katılımının sağlandığı bu ortamlar, çok yeni insanların fayda gördüğü Asr-ı Saâdetteki Dârü’l-Erkam gibidir. Hazret-i Erkam’ın evi, âdetâ bir okul gibiydi. Sahabilerin eğitimi ve yetişmesi orada gerçekleşti. Hazret-i Peygamber (asm), gelen âyetleri tebliğ edip izah ediyor ve sahabilerinin imanını orada kuvvetleştiriyordu. Konu seçerek veya kitap takip edilerek yapılan ev sohbetleri onun bir devamıdır.
Umumî olarak yapılan kalabalık Nur dersleri de önemli bir usuldür. Yeni eski herkesin katıldığı bu sohbetler daha genele hitap eder. Bu derslerde, ne Risâleleri düz okuyup geçme, ne de vaaz veya konferans verir gibi çok açıklama olmaz. İfrat ve tefritten uzak vasat bir yol takip edilir. Her cümleye bir izah yapılmaz. İhtiyaç halinde, yine Risâle-i Nur’un başka bir yerinden bağlantı kurarak açıklama yapılır. Çünkü, Risâle-i Nur’un hocası yine Risâle-i Nurdur. Dînî veya fennî mâlûmatların verilmesi çerez kabilindendir. En önemlisi ise, ders yapanların önceden hazırlanması ve dersi bizzat nefsine yaparak diğerleri ile paylaşmasıdır. Dikkatlerin şahsa değil, kitaba tevcih edilmesinin de ayrı bir ehemmiyeti vardır.
26.09.2007
E-Posta:
[email protected]
|