Kur’ân tefsiri Risâle-i Nur’un te’life başlandığı karanlık dönem, Nur talebelerince, “dinsizliğin hükümferma olduğu dehşetli devir” olarak tavsif edilir.
Esasen, Kur’ân’ın dahi tamamen kaldırılması ve Rusya’daki gibi dinî akîdelerin toptan imha edilmesi düşünülür. Ancak, Müslüman milletten gelecek tepkiyle şu sinsî plâna karar verilir: “Mekteplerdeki yeni öğretim usûlleriyle yetişecek gençlik, Kur’ân’ı ortadan kaldıracak ve bu suretle milletin İslâmiyetle olan alâkası kesilecek...”
İşte Tarihçe-i Hayat’ta buna, “bütün bu dehşetengîz plânları çeviren o müthiş fitnenin menbaları, şimdiki dînî inkişafın muârızı ve düşmanları olan haricî dinsiz cereyanların reisleri ve adamları idi” izâhı yapılır.
Türk milleti içerisinde meydana getirilen dehşetli hadiselerin içyüzü ve tafsilatı, istikbâlin hakîkatperest tarihçilerine ve demokrat idâredeki serbestiyetle bir derece neşretmekte olan İslâm-Türk muharrirlerine havale edilir. (Tarihçe-i Hayat, 141)
Lâhikalarda, “Doğu Üniversitesi hakkında tahrifçi bir gazeteye cevaptır” başlıklı açıklamada, din ve fen ilimlerinin beraberce okutulacağı üniversitenin, insanlığın barış ve selâmetine vesile olacağı belirtilir.
İnanç ve mâneviyattaki tahribata mukabil, mânevî tâmircinin, iman ve Kur’ân dersleri olduğu yazılır: “Yeni Ulus gazetesi muhalif olduğu için, bu meseleyi perde ederek yeni iktidarın bazı büyük memurlarından bu meseleye çalışanlara bir nevi irtica süsünü vermek istiyor. Halbuki, bu mesele en yüksek terakkî ve sulh-u umumînin (dünya barışının) medârıdır. Bu müessese bu hükûmet-i İslâmiyeye bazı şeâir-i İslâmiyeden (İslâmın âlem ve esaslarından) Arabî ezân-ı Muhammedî ve din dersleri gibi pek çok kuvvet verecek. Belki bu hükûmetin istikbâlinde, tarihlerde kemâl-i takdir ve tahsinle yâd edilmesine en parlak bir vesile olacaktır.”
Devamında da, müsbet ilimlerle birlikte dinî ilimlerin de okutulacağı bu üniversiteden “hasıl olan nur ve feyiz”in, tıpkı ezân ve din derslerinin mekteplere konulması gibi, “Demokrat hükûmetin en büyük ve cihândeğer bir hizmeti olarak ebede kadar misli görülmemiş bir parlaklıkla lemean edecektir (parlayıp ışık saçacaktır); ve beynelmilel bir itibarı temin edecektir” diye takdir edilir. (Emirdağ Lâhikası, 405)
“DİN DERSLERİYLE TAHRİBATI TÂMİR...”
Yine Bediüzzaman, Reis-i Cumhura, Heyet-i Vekileye, Başbakanlığa, Adalet Bakanlığı yüksek katına, Diyanet Riyâsetine” hitâben yazdığı bir “Ankara mektubu”nda, “Demokratların zamanında ezân-ı Muhammedî ve din dersleri gibi şeâir-i İslâmiye ile Kur’âna hizmet ve eskilerin (Halk Partisinin) Kur’ân zararına tahribatlarını tâmire başlandığını” memnuniyetle ilân eder. (age., 270)
Merhum Başvekil Adnan Menderes’in, “Müslüman Türk milletinin evvela kendine ve gelecek nesillere dinini telkin etmesi, onun esasını ve kaidelerini öğretmesi, ebediyen Müslüman kalmasının münakaşa götürmez bir şartıdır” dediği ve “mekteplerde din dersi konulacağı”nı ifâde ettiği “Konya Nutku”nu bir tahsin nişânesi olarak lâhikaya alır.
Menderes’in, “Müslüman çocuğu dinini öğrenmek gibi pek tabîi bir haktan mahrum edilmemek icâb eder. Mekteplerimize din dersleri koymak yerinde bir tedbir olacaktır” beyânını “tebrik yerine, dâvâ vekilimizin haklı müdâfaasında bir hâşiye yaptık” diye ilâve eder.
Bu vesîleyle, “umum Nur talebeleri ve mektepli mâsumlar nâmına” tebrik eder. Bu hizmetin, “Anadolu’daki Müslümanları ve Nurun bütün talebelerini ona bir mânevî duâcı yaptığını” yazar. (age., 418- 419)
DİN DERSLERİNİ TEBRİK
Keza Bediüzzaman, Demokrat Parti’nin Maarif Vekili Tevfik İleri’nin, “İlkokul çocuğu terbiye ve telkin çağındadır, onun için biz din dersini ilkokula da koymuş bulunuyoruz” tespitine ve “din bilgisini Müslüman Türk çocuklarına en müsbet şekilde mekteplerimizde vermek de bir millet hizmetidir” ifâdelerine takdirini iletir.
“Yeni hükûmetin Maarif Vekili bu hakikati hissetmiş ki, seleflerine muhâlif olarak, en ziyâde imân hakikatlerinin neşrine, din derslerine ehemmiyet veriyor” diye Nur talebelerine lâhika mektubu olarak neşreder. Gazetelerin, büyük bir ehemmiyetle Şark Üniversitesi için yüz bin lira tahsis edildiği haberini aktarır.
Bunun içindir ki, “Ankara’ya bu defa geldiğimin mühim bir sebebi, İslâmiyete ciddî taraftar Dâhiliye Vekili Namık Gedik’i görmek ve İslâmiyetin kahramanı olan Adnan Beye ve Tevfik İleri gibi mühim zâtlara bir hakikati söylemektir” diye açıklar. (age., 449)
Bir başka mektubunda, “Şimâlde (Kuzey Avrupa’da) üç devletin Kur’ân-ı kabul edip mekteplerde ders vermeye başladıkları” müjdesini verir.” Demokrat hükûmetin “Kur’ân mektepleri açması ve mekteplerde dinî dersler vermeyi emretmesi”nden sitâyişkârâne bahseder. (age., 203)
Ankara ve İstanbul üniversitelerinin, dehşetli tahribatçı kuvvete karşı vatanı ve gençliği kurtaracak Kur’ân ve iman hakikatleri olduğunu bildiklerinden, “Ankara’daki üniversiteliler bin yediyüz imza ile Maarif Vekili’nin din derslerini cebrî mekteplere koyması için tebrik etmişler” diye teşvik eder. (age, 301)
Din ve Kur’ân derslerinin, “mekteplerdeki çocukları okumaya şevkle sevketmek için îcâd ettikleri her nevi eğlence ve teşviklere gâlebe edecek” bir lezzet, bir sürûr, bir şevkle okutulmasının önemini bildirir.
Kur’ân ve Kur’ân’ın kudsî kelimelerini ve nurlu ve imânî mânâlarını öğrenmenin kıymetini kaydeder. Mekteplere din dersi konulmasına büyük ehemmiyet verir.
23.09.2007
E-Posta:
[email protected]
|