Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 15 Eylül 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Cevher İLHAN

Dünyevîleşmenin sonu...



Dünyevîleşme illetiyle azan açgözlülük, insanlığı maddî ve mânevî bunalıma duçar ediyor; küresel zulüm vartasında küresel ısınma musîbetine mâruz bırakıyor.

İnsanoğlu, kendine bahşedilen nîmetleri hoyratça savuruyor, kaynakları fütûrsuzca tüketiyor. Daha şimdiden “su savaşları”ndan haber veriliyor. Ve ne yazık ki bu kargaşa ortasında insanlık sürekli dünyevîleşme cenderesine çekiliyor.

“İnsaniyetin yaşamak damarı” ciddî bir biçimde yaralanmış. “İsrafât, iktisatsızlık, kanaatsizlik ve hırs yüzünden bereket kalkmış.” Bunun neticesinde, fakr-û zarûret ve yaşama şartlarının artmasıyla hayat şartları ağırlaşmış…

“Nazar-ı dikkati şu hayata celb ede ede ednâ bir hâcât-ı hayatiyeyi, büyük bir mesele-i dîniyeye tercih ettiriyor.” (Kastamonu Lâhikası, 72-75)

Bu vaziyet, inançlı insanlarda bile “Onlar dünya hayatını seve seve tercih ederler” (İbrahim Sûresi, 3) âyetinin işâretiyle, dünya hayatını âhiret hayatına bilerek tercih ettiriyor…

* * *

Dünyevileşmeyle dünyanın akıbeti yaklaşıyor. “Menfaat üzerinde dönen siyaset, canavarı”, zulüm, fitne ve fesadıyla insanlığı pençesine almış, kanını emiyor; sadece insanlığın değil, hızla dünyanın da sonunu getiriyor…

“Eğer çabuk aklını başına almazsa,” daha şimdiden “çabuk maddî kıyamet” senaryoları yazılıyor.

İklim değişikliğini konu alan uluslar arası toplantılarda “imdat!” alarmı veriliyor. “Önümüzde bir saatli çevre bombası bulunuyor” ikazları yapılıyor. .

Dünyanın sonunu bildiren “kıyamet saati,” beynelmilel çevreci bilim adamları tarafından “12’ye 7 kala”dan “12’ye 5 kala”ya getirilmiş.

Okyanuslar ısınıyor, deniz seviyesi yükseliyor, göller kuruyor, ırmakların suyu azalıyor, kuraklıklar başgösteriyor ve karbondioksit oranı gittikçe artıyor. Dengesiz iklim değişiklikleriyle dünyanın bazı bölgelerinde tezatlara rastlanıyor; mevsim kaymaları yüzünden hayvanlar ve bitkiler şaşırıyor…

En son Birleşmiş Milletler, “Küresel ısınma öldürecek!” diye uyardı. Yüzotuzüç ülkeden iki bin dörtyüz uzmanın açıkladığı “Küresel Isınma Raporu”nda verilen en önemli mesaj şu: “Atmosferi bugünkü gibi kirletmeye devam edersek ve harekete geçmezsek 2100 yılında insan nesli hayatını devam ettiremeyebilir…”

Yine açıklanan raporlara göre, dünyanın “buz erozyonu”a uğrayacağı haber veriliyor. Son 50 yılda Antarktika’nın batısında 13 bin kilometre karenin üzerinde buz tabakasının küresel ısınmayla eridiği ve çok geç olmayan bir zamanda okyanuslarda yeni bir “buzullar dönemi”ni başlatacağı belirtiliyor.

Sanayi ve enerji atıkları, sera gazları bu hızla ve bu sorumsuzlukla atmosfere atılsa, 20-30 yıl içinde yeni “buzullar dönemi”nde buzulların okyanuslara doğru kayıp süratle eriyeceği; sahilleri ve kara kıt’alarını istilâ edecek büyük sel felâketlerine sebebiyet vereceği uyarısı yapılıyor.

Bütün bunlar “küresel ısınma”nın sıcak yüzü. Bir de “küresel ısınmanın soğuk yüzü” İklim değişiklikleri sâdece dünyanın ısısını arttırmıyor. Yazların şiddetli sıcaklarına karşılık, kışların dondurucu soğuklarla geçeceği tespitleri bunun belirtileri…

Ve bütün bunlar, dünyevîleşmenin dünyevî sonu ve sonucu...

* * *

Buna karşı maddî tedbirler elbette olacaktır. Ancak bize düşen, bu mânevî mevsimde, Kur’ân’ın mânâsının dünyanın son manevî baharında da imdada gelmesine yalvarmaktır. Her türlü “zulmetli anarşiliğin ve zulümlü dinsizliğin fesadını ve ifsadı”nı ifna edecek, Kur’ân güneşinin âlemi mânevî nuruyla aydınlatmasını niyâz etmektir.

Aynen dünün dünyayı kan ve irinle kirleten “Avrupa zâlimleri”nin zulümlerine karşılık daha dünyada iken çarpıldıkları cezalar gibi, İslâm âlemine, mâsum ve mazlumların hakkına ve hukukuna göz diken, bugünün sinsî zâlimlerinin de Âdil-i Mutlak’tan cezâlarını almalarını tazarru etmektir.

“Her kıştan sonra bir baharı ve her geceden sonra bir nehârı (gündüzü)” yaratan İlâhî rahmete lâyık olabilmektir. Bu baharı ve nehârı, “Onun rahmetinden ucuz ve dağdağasız vermesini, bize pahalı satmamasını” beklemektir. (Lem’alar, 156)

“İnşâallah istikbâldeki İslâmiyetin kuvvetiyle medeniyetin mehâsininin (güzelliklerinin ve iyiliklerinin) galebe edip zemin yüzünü pisliklerden temizleyerek sulh-u umumîyi (dünya barışını) temin etmesi” duasına devam etmektir…(Hutbe-i Şâmiye, 42)

15.09.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (14.09.2007) - Fikirlerin yol göstericisi

  (13.09.2007) - Bismillah...

  (27.02.2006) - Bediüzzaman'ın “Musa Carullah cevabı”

  (26.02.2006) - “Yanlışsınız ve aldanmışsınız!”

  (25.02.2006) - İsnadların sebebi nedir?

  (24.02.2006) - İftiranın iflâsı

  (23.02.2006) - “Diplomatik dil” yok mu?

  (21.02.2006) - Tepki ve etki...

  (19.02.2006) - “Bu şiddet-i soğukta...”

  (18.02.2006) - İftiraları başlarına dolanacak

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri