Başımın püsküllü belâsı, aklımın saptırıcı arkadaşı, kalbimin günahlara sürükleyen yoldaşı, ebedî hayat ve saadetimin baş düşmanı nefis... Şimdiye kadar benim için hiç de iyi bir şey düşünmeyen, beni hayırlı istikametlerden ayırmaya çalışan, dünyada olmadık belâ ve musibetlere maruz kalmama sebep olan sen can düşmanım.
Ömrümün son dakikasına kadar yakamı bırakmayacak olan sen ey nefis, ölümü ortadan kaldırabilir misin? İnsaniyetin yüce duygularını, vicdaniyetin hakkaniyetli yaklaşımlarını yok edebilir misin? Dünyayı ebedî kılabilme, dünya zevklerini daimî hale getirebilme güç ve kudretin var mıdır ki, hep beni dünyaya çağırıyorsun?
Dünyanın en büyük imkânlarına sahip olan insanlar ölmedi mi? Para içinde yüzenler huzura kavuşabildiler mi? O ihtişamlı saraylarda kurulanlar hastalıklardan dolayı ıztıraplar çekip, ölümle buluşmadılar mı? O tekniğin harikası olan bineklerine kurulanların saltanatı nereye kadar devam etti?
Dünyaya dört elle sarılanlar da, paraya para demeyenler de, sarayların şımarık sakinleri de ölüp gittiler. O güzelim binekler sahipsiz kaldı. Bazılarının dünya cennetleri onlar için mezar oldu. Lezzetler yarım kaldı. Kahkahalar ağlamaklarla son buldu. Dünyaya bakan güzelliklerin aslında çirkinlik olduğu anlaşıldı.
Herkes ölüme gidiyor. İsteyen de istemeyen de inkâr edilemez sona yaklaşıyor. Adeta elimiz kaygan. Ele geçirdiğimiz her şey elimizden kayıp gidiyor. Lezzetleri biten dünya meyveleri bizlere acıları, ıztırapları, azapları miras bırakıyor.
Bütün gerçekler ortadayken daha bana dünyayı güzel gösteriyor, beni ona şiddetle dâvet ediyorsun. Gidenlerin paraları sahipsiz, sarayları sakinsiz, binekleri süvarisiz kaldı. Kimse elindekini beraberinde götüremiyor. Kimisi hazin, kimisi rezil, bahtiyar olanları da aziz bir şekilde bu dünyadan hızla ayrılıyor.
Ey nefis bu gidenler nereye gidiyor? Gittikleri yerlerde de makamlar, mevkiler, kayırmalar, sen nefsin hoşuna giden günahlar, meşrû olmayan zevkler var mıdır dersin? Kabrin öbür tarafındaki âlemlerde yine bize geçici zevkler tattırabilecek misin? Veya yaptıklarımızdan dolayı hesaba çekenlerin dayanılmaz sorularına karşı bize bir yardımı olabilecek mi?
Şeytanların muavini olan sen nefsim, ölümden sonraki hayatta da bu ağababalarından akıl alabilecek misin? Onlar ortalıkta görünebilecek mi? Lâfı evirip çevirme ey nefis efendi, biliyorum ki sen bir saptırıcısın. Biliyorum ki sen benim en büyük düşmanımsın. Dünyadaki sair düşmanlarım ancak geçici dünyamı mahvedebilirler. Sen ise ebedî hayatımı mahv etmek için uğraşıyorsun.
Boşuna beni kandırmaya çalışma ey dessas nefis. En büyük arzum hep seninle mücadele etmektir. Rabbimden sana karşı muvaffak olmamı talep ediyorum. En büyük emelim senin arzu ve isteklerine karşı gelmek, senin ve şeytanların oyunlarına âlet olmamaktır.
Sen kahrolsan da senin arzularından uzak kalmak için Rabbime yönelecek, Onun Habibinin (asm) yolundan gitmeye çalışacağım. Sana güvenmeyeceğim, senin telkinlerine boyun eğmeyeceğim inşallah...
Ey nefis, senin bana tatlı gösterdiğin dünyanın şan ve şerefine ehemmiyet vermemeye, senin beni sürüklemek istediğin gurura kapılmamaya, senin “kendini beğenme” gibi tuzaklarına düşmemeye çalışacağım.
İnşallah rahmeti ve afvı nihayetsiz olan Rabbim, beni sana karşı muvaffak ve muzaffer kılacaktır... Onun rahmetinden hiçbir zaman ümit kesmeyeceğim...
11.09.2007
E-Posta:
[email protected]
|