Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 10 Eylül 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nimetullah AKAY

Gafletli hâletlerimizin sonucu



İnsan kendisine iyilik edene devamlı minnet duyar. Kendisine yapılan iyilikten dolayı, bu iyiliği yapana teşekkür etmek ve imkân olursa iyiliklerle kendisine mukabele etmek insanın fıtratında bulunmaktadır. Fıtratı bozulmuş, insanlık duyguları dumura uğramış insanlar ancak, kendisine yapılan iyiliklere karşı nankörlükte bulunurlar.

Kendisine menfaat sağlayan hemcinslerini unutmayan, “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı olur” atasözünde ifade edilmek istendiği gibi, kendisine karşı yapılan iyiliğe karşılık vermek için fırsat arayan insanlara ne olmuş ki, dünya değerleriyle ölçülemeyecek kadar büyük nimetler veren Rabb-i Rahime karşı nankörlük pozisyonuna girmektedirler.

Bizleri, kâinatta yaratılan varlıkların en güzeli ve mükemmeli olarak yaratan, bizleri yeryüzü hazinelerinin halifesi yapan, bizi muhatap seçme lütfuyla mümtaz kılan, bütün yaratılanları adeta bizim emrimize veren, bize kendisini anlama kabiliyetini veren, bizleri bin bir türlü nimetlerle rızıklandıran Rabbimize karşı şükür duygularını eksik etmek, Onun, biz insanların fıtratına en uygun olarak seçtiği yaşama tarzını önemsememek hangi insanî vasıfla izah edilebilir?

Susuzluk korkusuyla yaşadığımız bu günlerde bile yaptıklarımızdan utanma hâletini yakalayamamış olmamız, biz insanların gerçekten büyük bir gaflet içinde olduğumuzu göstermektedir. Dağ başlarında, dağların arasındaki yem yeşil vadilerde, bazen de düz ovalarda, dünya kurulduktan bu yana gürül gürül akan o su kaynaklarının eski akma şevkini kaybetmelerinin altında elbette bazı mânâlar aramak gerekmektedir.

Bizim ve bütün mahlûkatın hayatının devamı için, olmazsa olmaz şeklinde bir değere sahip olan su nimetinin karşılığını bizler verebildik mi ki, bu nimet ilânihaye devam etsin? Akıl nimetinin yerli yerince kullanılmaması neticesinde günümüzü gün etmekten başka bir şey düşünemez hale geldik. Bize verilen sayısız emanetlere ihanet ettik, onları sahibinin rızası dışında kullandık.

Rabb-i Rahime ibadet etmeyi çağdışılık olarak gören sözde insanların oldukça fazla olduğu bir toplum, Kâinat Sultanına duâ etmeyi aklından geçirmeyen ve duâ edenlere burun kıvıran insanların bulunduğu bir toplum hangi güzelliklere lâyık olabilir ki? Biliyoruz ki, eğer şu dünyanın değeri Allah’ın yanında zerre kadar olsaydı, insan sûretindeki bir çok mahlûklar bir nefes bile alamayacak, bir yudum su bile içemeyeceklerdi.

Yine bizler halimize şükredelim. Bütün gafletli haletlerimize rağmen, nimetlere karşı takındığımız bütün nankörce duruşlarımıza rağmen halen su içebiliyor, halen ağaçların meyve verdiğine şahit olabiliyorsak bizler yine şanslıyız demektir.

Aslında duruşlarımızla, yaşantılarımızla Rabbimizin hiçbir nimetine istihkak kesb edememekteyiz. Hiçbir itiraza hakkımız yoktur. Eğer Rabbimizin tükenmez merhameti olmasaydı bu çöllerde perişan olurduk. Bu dünyada, daha cehenneme girmeden cehennem hayatını yaşamak zorunda kalacaktık.

Lânetlenmiş, Rahman’ın dergâhından kovulmuş, alçalışların en derinine lâyık hale gelmiş zelil bir şeytanın oyuncağı olmaktan utanamaz hale geldik. Nefsin insanı rezil eden arzularına ram olduk. Bize verilen insanlık cevherinin değerini bilemedik. Kömürü elmasa tercih eden eblehlerin durumuna düştük.

Yanlışlarımız, günahlarımız neticesinde yağmurlar kesildi. Varlık âlemindekilerin tümünün nefretini kazandık. Bütün bunların hesabını nasıl vereceğiz sahi? Oysa ki, çok yakınımızda olan ölümle başlayacak hesap vermeler. Ölümün sıcaklığını her an ensemizde hissetmemize rağmen nefsin ve şeytanların tasallutundan kendimizi kurtaramıyoruz.

Ciddî silkinişlere ihtiyacımız vardır. Gaflet karanlıklarından kurtulmak için nedamet duygularıyla Rabbimize yönelmemiz gerekmektedir. Göz yaşlarımız akarsa belki semanın rahmet kapıları da açılır. Gün uyanmak ve dünyanın bütün çekici çirkinliklerinden kurtulmak, Rahmeti nihayetsiz Rabbimize yönelmek, Ona duâ ve niyazlarda bulunmak zamanıdır. İnşallah geç olmadan uyanır ve Rabbimizin rahmet deryasından istifade etmeye liyakat kesb ederiz...

10.09.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (04.09.2007) - Fikirlerimiz ve zikirlerimiz

  (03.09.2007) - Susuzluk ile imtihanımız

  (28.08.2007) - İyilik zannıyla kötülük etmek

  (27.08.2007) - Doğru okumayı bilmek

  (21.08.2007) - Günahlar ayrılmaz parçalarımız

  (20.08.2007) - Fitnelerden uzak durmak

  (14.08.2007) - Hesabı kolay verebilecek miyiz?

  (13.08.2007) - Habib-i Zişanın yolunu arzuluyorum

  (07.08.2007) - Nebevî iklimde yaşayabilmek

  (06.08.2007) - Geçici rüzgârlar

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri