Sanki ilk kez okuyormuşum gibi…
Ev dersimizi bu günlerde İşârâtü’l-İ’câz isimli eserden yapıyoruz. Eşim, ben bazen de büyük kızımız müzakereli derse katılıyorlar. Kim ne anlıyorsa, anladıklarını paylaşıyor. Doğrusu ben de bu işleyişi fırsat bilerek, kendimce not defterime kayıtlar alıyorum. Bu yazımda da ev dersimizin bize sunduğu muhteşem ikramlardan paylaşacağım.
Daha önce defaatle okuduğumuz bahislerin, aradan belli bir zaman geçince nasıl da apayrı bir pencere bize sunduğunu bizzat kendim yaşıyorum.
Gün be gün bakış değişiyor, algı değişiyor, seçiş değişiyor, niyet değişiyor, değerlendirme değişiyor. İnsan anlıyor ki, değişmeyen bir şey yok. Görülenler değişmese de (ki âlemde değişmeyen ne varsa?) gören değiştiği için, bir şeye, bir zamanda yüklediğimiz bir anlamı; başka bir zamanda yüklememiz mümkün gözükmüyor.
Bütün mahlûkat çok hızlı bir gidişin içinde iken, değişmeyenden bahsetmek, olsa olsa, bütün değişenleri yaratan Baki-î sermedidir…
Risâle satırları, hayatın her an yeniden tanzim edildiğine, her dem yenilenen bir dünyanın içinde olduğumuza ve hatta hücre hücre her an bedenen de ruhen de yenilendiğimize dikkatleri çekiyor. Âlemde ve insanda değişme olmasaydı, ne dünya yaşanır bir yer olurdu ve ne de insan bu bedeni zevkle taşımak isterdi.
Bu da Rabbimize bir şükür gerektiriyor.
‘Bismillah…’, abdin işine
yardım edici bir ruh gibi olur
Önce isterseniz, İşârâtü’l-İ’câz isimli eserdeki Üstadın tefsirine bir bakalım:
“Bismillah” Kudret-i Ezeliyenin taalluk ve tesirini celb eder. Ve o taalluk, abdin kesbine ve işine yardım edici bir ruh gibi olur. Öyle ise, hiç kimse, hiçbir işini Besmelesiz bırakmasın.”(İ.İ., 20).
Ben buradan şunu anlıyorum. Kul, kendisi için neler getirip getirmeyeceğini bilmese dahi, gücüne inanarak, ‘Bismillahirrahmanirrahim’ dediği takdirde, işiyle ilgili Allah’a bu dâveti, yani işinin hayırlar getirmesi için Allah’tan medet istemesi, Allah’ın fiili isimlerini, kendi işiyle ilgili hangi isim devreye girmesi gerekiyorsa, o isim, -kul idrak etmese bile- devreye giriyor ve kişinin işinden hayırlar meydana geliyor.
Bu konunun devamında ise, Cenâb-ı Hak her şey için bir nokta-i kemal tayin etmiştir. Ve o noktayı elde etmek için, o şeye bir meyil vermiştir. Her şey, o nokta-i kemale doğru hareket etmek üzere, sanki manevî bir emir almış gibi muntazaman o noktaya müteveccihen hareket etmektedir. Esna-i harekette, onlara yardım eden ve manileri def’ eden, şüphesiz, Cenâb-ı Hakkın terbiyesidir. (Bu Rab isminin devrede olduğu andır.) Evet, kâinata dikkatle bakıldığı zaman, insanların taife ve kabileleri gibi, kâinatın zerratı, münferiden ve müçtemian Hâlıklarının kanununa imtisalen, muayyen olan vazifelerine koşmakta oldukları hissedilir. (İ.İ., 24)”
Besmele; menfaatleri celb,
mazarratları def’ ediyor
Evet, her şey nokta-i kemale doğru, verilen bir meyil içerisinde akıp giderken, karşısına çıkan engeller Allah’ın Rab ismiyle bertaraf ediliyor. Bu da “Bismillahirrahmanirrahim” içindeki Rahman ve Rahim sıfatlarıyla gerçekleşiyor. Rahman ve Rahim sıfatlarında şöyle iki münasebet dikkat çekiyor. Biri menfaatleri celb, diğeri mazarratları def’ etmek üzere, terbiyenin iki esası vardır. Rezzak mânâsına olan Rahman birinci esasa, Gaffar mânâsını ifade eden Rahim de ikinci esasa işaretleri için birbiriyle bağlanmıştır.
Yani sadece bilerek bilmeyerek Bismillah diyerek bir işe başlamak, adeta kocaman bir operasyonu başlatıyor. Öncelikle kul işiyle ilgili, Allah’ı hatırlayınca, Allah da en güzel şekli ve kula en hayırlı neticesi oluşacak şekilde o işe isim ve sıfatlarıyla tecelli ediyor.
Bir de tabi kul kendisi için neyin hayırlı, neyin şer olabileceği konusunda cahil, bilgisiz, zayıf olabilir; ancak işine Allah’ı katınca ve O’ndan ‘Bismillah’ ile bir hayır bekleyince, Allah, o işi, o kul için en hayırlı şekilde neticelendirecektir. Yani nokta-i kemale doğru gidilirken, Rab ismi karşılaşılan engelleri ortadan kaldırıyor. Yani meselâ bir bardak su içecek iken Bismillah deyince, o bir bardak su belki de bizim için zehir olacaksa, Allah o Besmelenin taalluku için, o zehiri faydalı bir hususiyete ulaştırabilir. Bunu kulun bilmesine de ihtiyaç bulunmayabilir. Velevki o su zehir olarak etki yapsa bile, kul ‘Besmele’ ile başlayarak, yine de kulluk görevini ifa etmiş olacaktır. O sonuç da yine de, o kul için hayır olacaktır. Çünkü yaratılışta şer yoktur.
Bismillah ile, ‘hasbünallah ve ni’mel
vekil’ de denmiş olunuyor
Bütün hayır ve güzellikler ve bizi şerlerden emin edecek isim ve sıfatlar, ‘Besmele’nin içinde bulunmaktadır. O hayır ve güzelliklere ve şerlilerin şerlerinden kurtulmaya Allah’ı kendimize vekil kabul ederek ulaşabiliriz. Kul, ‘hasbünallah ve ni’mel vekil’ diyerek, “ben bütün işlerimde, Allah’ı, benim için en iyisini takdir edeceği için, O’nu kendime vekil kabul ediyorum” demiş olmaktadır. (Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Al-i İmran Sûresi: 173.)
Kul, kendisi için neyin faydalı, neyin zararlı olduğunu bilmeyebilir. Onun için, her şeyi bilen, her şeyi gören ve her şeye gücü yeteni kendine vekil kabul etmek, kul için en güzel bir teslimiyet halidir.
İnsan, işleriyle ilgili kendisine düşeni ‘Bismillah’ ile yerine getirdikten sonra, sonucu, ‘hasbünallah’ diyerek Hâlık-ı Rahim’e havale etmesi, en güzel kulluk halidir.
Hatta Rabbimiz, Kendisinin verdiği bu maddî ve mânevî nimetleri, yine kendisine satmamızı istiyor ki, sonuçta yine kul olarak biz kazanalım istiyor. Aksi halde o nimetler zail olur gider. O’nun verdiği nimetleri yine O’nun rızası doğrultusunda kullanmalı ki, O kulundan razı olsun.
Bismillah, bir hava-i nesimidir;
İnsan ona her vakit muhtaçtır
‘Bismillah’ gibi bir hazine imkânımıza sunulmuşken, onu hayatımız ve ahiretimiz menfaatine kullanmak, âkıl insana yakışan bir davranış şeklidir.
Evet, bu konu bitmez tükenmez bir hazine; ama biz yazımızı risâle satırlarıyla bitirelim:
Meselâ: “Bismillah”, hava-i nesîmî gibi kalbi ve ruhu tatmin ettiğinden kesret-i ihtiyaca binaen Kur’ânda çok tekrar edilmiştir. Mesnevî-i Nuriye, s.108
Nasılki insan muhtelif hacat-ı cismaniyeye muhtelif vakitlerde muhtaçtır... Meselâ: Havaya her an, hararete, suya her vakit, gıdaya her gün, ziyaya her hafta muhtaçtır. Öyle de hacat-ı maneviye-i insaniye de muhteliftir. Bir kısmına her an muhtaçtır. Lâfzullah gibi. Bir kısmına her vakit muhtaçtır. Bismillah gibi. Bir kısmına her saat muhtaçtır. “Lâ İlahe İllallah” gibi. Ve hâkeza kıyas et. M.N, s. 195
‘Bismillah’, bir işe başlarken, devam ederken ve bitirirken, dilimizden düşmeyecek bir tesbih olmalıdır. Hatta Cüneyd-i Bağdadi Hazretlerinin yaptığı gibi, ölürken de ‘bismillahirrahmanirrahim’ diyerek ruhu teslim etmek, gidiyor olduğu âleme bir hazırlık anlamındadır. O kelâm, hem dünyada, hem kabirde, hem ahirette yolumuza ışık tutacak bir rehberdir. Onun için kimse işini beslemesiz bırakmasın.
Bismillahirrahmanirrahim.
08.09.2007
E-Posta:
[email protected]
|