“Ruh-beden ilişkisi, inancın tedavideki rolü, Kur’ân’ın şifa yönü” tıbbın vazgeçilmez mevzuları arasına girdi. Araştırmalar, insanın bağışıklık (immün) sisteminin güçlenmesinde kimyevî ve maddî ilâçların yanında manevî, olumlu telkinler, hastalığa bakış açısı ve hayat görüşünün de önemli yer tuttuğunu ortaya koydu. Bir insanın manevî telkin ve tevekküle yakınlığı ölçüsünde bağışıklık sistemi güçlenmekte, hastalıklara dayanıklılığı da artmaktadır.
Düşüncelerimiz, ruhî ve kalbî hayatımız ve duygularımız ne kadar maneviyâttan beslenirse, bedenimiz de o derecede sağlıklıdır. Çünkü, bedene olumlu sinyaller gönderilir. Böylece grip ve soğuk algınlığı dahil hastalıklara karşı daha sağlam dururuz.
Tersi bir durum söz konusu olduğunda hastalığa daha yatkın hale geliriz. Bizi derin yaralayan hadiseler yaşadığımızda, aşırı yorulduğumuzda hastalıklara karşı direncimiz zayıflar ve daha kolay hastalanırız. Aile içinde veya işyerindeki bazı olumsuzluklar ne kadar artarsa, tansiyonumuz, yatağa düşme ihtimalimiz de o nispette artar. Depresyona girdiğimizde veya ruhen bitkin ve yorgun olduğumuzda hastalık da mukadder olur.1
Modern tıbbın ulaşmaya çalıştığı nihaî noktayı, semavî dinler, özellikle İslâm dini ve Kur’ân-ı Kerim, halletmiş ve en son hedefi çizmiştir. Bu tıbbî gerçeği dile getiren âyetlerden birkaçı şöyle:
“O Kur’ân, inananlar için bir hidayet ve şifâdır. İnanmayanların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur’ân onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir. Onlara uzak bir yerden sesleniliyor da anlamıyorlar.”2, “Biz Kur’ân’dan, mü’minler için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz. Zalimlerin ise Kur’ân, ancak zararını artırır.”3
Kur’ân’ın şifa ile maddî hastalıklara, strese; rahmet ile manevî sıkıntılara karşı bir çare olduğunun vurgulandığı açık. Kur’ân ruh/duygu, kalp, his ve lâtifelere muhteşem bir besin kaynağı olarak tedavi eder, bedenin de sağlıklı kalmasını temin edir. Kudsî bir tiryak olan îmânın şifâ vermesiyle yaralardan kurtulunabilir. İmân ilâcının tesiri ise, farzları yerine getirme oranındadır. Sefâhet, hevesât-ı nefsâniye ve lehviyât-ı gayr-ı meşrûa, o tiryâkın/ilâcın tesirini men eder.4
Doktorların, hastalıklarımız için söylediği olumlu sözler, telkinler; akademik ünvanlarının yüksekliği ve uzmanlıklarının derinliği derecesinde etkili olmaz mı? Kur’ân, Şafi-i Hakikî ve Rahim-i Mutlak olan Allah’ın kelâmıdır. Elbette, onun yaydığı İlâhî enerji, maddî-manevî hastalıklarımıza şifa ve rahmet olur.
Öte yandan, Kur’ân-ı Hakîm’in, hadisin hükmüyle herbir harfinin on sevabı var; on hasene sayılır, on meyve-i Cennet getirir. Ramazanı Şerifte herbir harfin on değil, bin; ve Âyetü’l-Kürsî gibi âyetlerin herbir harfi binler; ve Ramazan-ı Şerif’in Cumalarında daha ziyadedir. Ve Leyle-i Kadir’de otuz bin hasene sayılır.5 Kur’ân’ın üç yüz bin altı yüz yirmi (300.620) harfi var.6 Ve herbir harf, binlerce şifa ve rahmet enerjisi yayar.
Rahmet, mağfiret, zikir ayı olan Ramazan-ı Şerif arefesindeyiz. Gazetemiz herkese Kur’ân-ı Kerim veriyor. Başkalarını da abone yaparak, hediye ettiğiniz Kur’ân’ı kaç kişinin okuyacağını, okuduğu âyetlerin ve harflerin kaç bin kişiye şifa kaynağı olacağını, kazanacağınız sevapları en gelişmiş bilgisayarlar bile hesap edemez! Zira, vesile olduklarınızın sevabı kadar aynısı size de yazılıyor. Bir Yeni Asya abonesi ile bu kazançlı ticareti elde edebilirsiniz…
Dipnotlar: 1. Henry Dreher (1995). The Immune Power Personality, Reprinted by Arrangement with Dutton Signet, A Division of Penguin Books USA, Inc. Çeviren: Dr. Selim Aydın.; 2. Kur’ân, Fussilet, 44.; 3. a.g.e., İsra, 82.; 4. Lem’alar, s. 400.; 5. Mektubat, s. 390-391; 6. Sözler, 24. Söz, 9.
10.09.2007
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|