“Bismillah”la başlayıp, “geldiğimiz yerden devam” edeceğiz.
Başkent yazılarımızda, dâvânın vefâkâr mânevî mirâsı ile hürmetkâr istikbâlin inkişâf ve ihtişamına köprü olacağız; geçmişten geleceğe hâfızaları tâzeleyeceğiz.
“Hakkı ve sabrı tavsiye” eden istikâmetli hizmet emânetinde emin olmaya çalışacağız.
Esasen, fâni olan bu kubbede hoş bir sadâ, kalıcı bir iz bırakmak adına tarihe not düşeceğiz. İnanç değerlerimizin mânevî dinamiklerine “hizmete ve hizmette devam” diyeceğiz.
Mutlak hakikatten muktebes şanlı mâzinin şeref levhalarını, muhteşem mânânın kudsiyetini karınca kararınca bugüne aktaracağız; göz kamaştırıcı istikbâli istikbâl edeceğiz. İnancımızdan, mukaddeslerimizden, tarihimizden yoğrulan edebli geleneği geleceğe taşıyacağız…
Ama hiçbir zaman günübirlik ve harc-ı âlem olmayacağız; ucuz hesapların peşine düşmeyeceğiz. Haktan, hukuktan, adâletten yana olacağız. Hep “hakkın hâtırını üstün tutacak, hakkın hâtırını hiçbir hatıra fedâ etmeyeceğiz.”
* * *
Hakkın ve hakikatin bayraktarı Yeni Asya’da, kalemimiz hep hayrı yazacak…
İnsanlığın mânevî çöküşüne karşı mânevî esasları… Küresel yıkılışa cihânşümul çâreleri… Çevre tahribatına tedbirleri… Milletin, gençliğin, âilenin, çocukların geleceğini… Âyetin işâretiyle, toplumun, tohumların, zürriyetlerin, nesillerin, lisânın, kelimelerin değiştirilip dejenere edilmesindeki ifsad ve fitneyi açığa çıkaracağız…
Elimizle, dilimizle, kalbimizle ve kalemimizle bozgunculuğa karşı koyacağız. Zâlime ve zulme karşı duracak, mazlumların sesi olacak; feryadlarını sütunlarımızda duyuracağız. Oynanan oyunlara dikkat çekip, zındıka komitelerinin aldatıcı propagandalarını boşa çıkarmaya çabalayacağız.
Asya’nın bahtını, İslâm âleminin taliini tahlil edeceğiz. İslâm coğrafyasında, mazlum dünyada, mâsum ve mazlumların aleyhinde döndürülen dolapları deşifre edeceğiz.
Zâlimlerin kılıçlarından medet ummayacağız. Gaddarâne çıkar projelerinin ipliğini pazara çıkaracağız. Bunlardan menfaat uman politikaları fark edip fark ettireceğiz.
Dünden bugüne mânâ ikliminden pencereler açacağız. Araştırmalarımızı paylaşacağız; gördüklerimizi, duyduklarımızı, haberdar olduklarımızı usulünce haberdar edeceğiz…
Türkiye’nin ve İslâm dünyasının çeşitli hîle ve desîselerle “kutuplaşma ve kamplaşma” tuzağına çekildiği, yeniden bâdirelere sürüklendiği süreçte, emrivâkilerin içyüzünü su yüzüne çıkaracağız.
Ankara’nın arka plânında olup bitenleri aralayacağız. Dünden bugüne, bugünden yarınlara içtimaî ve siyasî mâcerânın mecrâsını haber vereceğiz.
Doğruda kalmak, hakkın yanında yer almak ve Kur’ânî kriterlerin bahşettiği isâbete ulaşmak için “mutlak hakikat”i esas alacağız; istikâmetimizi hep bu hakîkat tespit edecek…
Kısacası, hâdiselerin mâveralarını doğru okuyup anlamaya ve izâha çalışacağız…
* * *
“Bir dakikada, bulutlarla dolmuş cevv-i havayı (hava âlemini) süpürüp temizleyerek semânın berrak yüzünde ziyâdar güneşi gösteren Kadir-i Külli Şey”den, İslâm dünyası ve bu Anadolu memleketi üzerindeki “zulümatlı ve rahmetsiz bulutları da izâle etmesini” rahmetinden bekleyeceğiz. (Lem’alar, 156)
Bugün başlayan Kur’ân ayı ve mânevî bahar iklimi Ramazanın hürmetine, içindeki Leyle-i Kadrin kadrine, gelen arife ve kutlu bayramla birlikte, insanlığın, her türlü kafa karıştıran ve kalp katılığına sebebiyet veren dünyevî ve felsefî dağınıklıktan kurtulmasına duâcı olacağız. Karanlık hasîs hislerden, maddî ve mânevî kirlerden arınmasına duâ edeceğiz. Kuddüs isminin tecellisiyle, bütün nurlu bahar ve bayram temizliklerini yapmasını, hâl-ı âlemin düzelmesini dileyeceğiz.
Ve “Birgün olur elbette doğar şems-i hakikat / Hiç böyle müebbet mi kalır zulmet-i âlem” müjdesinin tam tahakkukunu bütün samîmiyetimizle niyâz edeceğiz.
“Ümitvâr olunuz!” çağrısına “Lebbeyk!” diyeceğiz. “Ümitvâr” olacağız; “âlem-i İslâmiyetin ikbâl ve istikbâline yol açan sırat-ı müstakîmde kemâl-i ümid-î zaferle çalışmak” dersini düstur edineceğiz. (Muhâkemat, 18)
İnşâallah…
13.09.2007
E-Posta:
[email protected]
|