Bu yıl, Ramazan ayı öncesinde ‘fiyat artışları’ fazlaca tartışıldı. Nisbi olarak enflasyonun düşmesine rağmen, Ramazan ayındaki talebi fırsat bilen bazı üreticiler, ürünlerine keyfi zam yaptılar.
Bu davranışın özel sebepleri olsa da, temelde ‘ticarî ahlak’ı ilgilendiren bir yönü olduğu ortada. Fırsatçılık yapmak, hele bunu hayır ve bereket ayı Ramazan’da yapmak hiç de şık olmamıştır.
Ramazan öncesi, gıda sektöründe faaliyet gösteren bir pazarlama şirketinin üst düzey yöneticisiyle sohbet etme imkânı bulduk. “Bir dokun, bin ah işit” misali; dıştan bakılınca problemsiz görülen sektörün onlarca belki de yüzlerce problemi olduğunu anladık. Gıda sektöründe önemli bir yere sahip olan firmanın yöneticisine, “Üretici firmalar, Ramazan ayındaki talebi kâra çevirmek için fiyat artışı yaptılar mı?” diye sorduk. Cevap, “Maalesef bazı ürünlerde fiyat artışı oldu” şeklinde geldi.
“Ramazan zammı” gören kalemlerin başında yağ çeşitleri geliyormuş. Yağ tüketimi ciddî anlamda artığı için fiyatlar da yükselmiş. Bunun yanında gerek ‘küresel ısınma’ ve gerek başka bazı sebeplerden dolayı piyasada ‘yeşil mercimek’ kalmadığını da bu vesile ile öğrendik.
Türkiye, başka pek çok sahada olduğu gibi tarım sahasında da gerekli planlama ve organizasyonu yapabilmiş değil. Çoğu zaman üretim miktarı dahi doğru tahmin edilemiyor. Böyle olunca, çiftçiler de plansız ekim yapıyor ve neticede uygun olmayan piyasa şartları ortaya çıkıyor. Bazı ürünler ‘az’ olduğu, bazı ürünler de ‘çok’ olduğu için hem çiftçilerimiz, hem de tüketicilerimiz zarar ediyor.
Mesela, fındık ve çaydaki ‘ihtiyaç fazlası üretim’ başımıza dert olabiliyor. Bilhassa çay konusunda ciddî sıkıntılar yaşanıyor. Çay üretimine geçildiği ilk yıllarda köylüler; devlet memurları tarafından sürekli ziyaret edilmiş ve ‘Bu ürün çok kârlı, mısır tarlalarını çay tarlalarına çevirin’ diye teşvik edilmişlerdir. Neticede vatandaş bu tavsiyeye uymuş ve tamamen çay üretimine geçmiştir. Gerçekte de çay ekimi yapanlar kâr etmiş, ancak gelinen noktada ‘üretim fazlası’ ortaya çıkmış ve bu defa çay üreticileri mağdur olmaya başlamıştır.
Bu noktada devreye girmesi gereken devlet ve ihracatçılar ise hazırlıksız yakalanmış, dünya piyasaları ile rekabet edilemez duruma düşülmüştür. Bu durum, sadece ‘çay’da değil; başka pek çok üründe de yaşanmaktadır.
AB üyeliği yolunda ilerleyen Türkiye, her işinde olduğu gibi tarım sektöründe de planlamayı esas almalıdır. Aksi halde, her Ramazan ayın öncesinde ‘zam fırsatçıları’yla ilgili tartışmalara şahit oluruz.
“Ramazan zamları” tartışmalarıyla girmiş olsak da, on bir ayın sultanı Ramazan ayına kavuşturduğu için Rabbimize hamd olsun, şükrolsun...
13.09.2007
E-Posta:
[email protected]
|