Günün Tarihi 22 Eylül 1512
Osmanlı tarihinin en kudretli padişahlarından biri olan Yavuz Sultan Selim vefât etti.
Son seferine çıkma hazırlığı içinde olan Yavuz Selim, yakalandığı “şirpençe” hastalığından kurtulamayarak, henüz çok erken sayılacak bir yaşta hayata vedâ eyledi.
İttihad-ı İslâmı hedef alan Sultan Selim'in kahramanlığından, cihangirliğinden, şimdiye kadar çeşitli vesilelerle söz ettik.
Vefatının 487. yıldönümü vesilesiyle, bugün de onun şairliği ve söz ustalığı tarafına bakmak istiyoruz.
Hayatını birlik–beraberliğe adadı
Osmanlı padişahlarının çoğu, aynı zamanda iyi birer şairdir. Fakat, Sultan Selim'in şairliği, çok daha başka bir seviye ve sûrette görünüyor.
Mısralarının, kıt'alarının içinde çok boyutlu bir san'at derc edilmiş. Keza, veciz sözleri de öyle...
Ümmetin (milletin) birliğini, beraberliğini hayatının en büyük gayesi haline getirmiş olan Sultan Selim'in şu mısraları, tarih boyunca dillere destan olmuştur:
Milletimde ihtilâf-u tefrika endişesi,
Kuşe-i kabrimde hatta bîkarar eyler beni.
İttihatken savlet-i a’dayı def’a çaremiz,
İttihad etmezse millet, dağdâr eyler beni.
Günümüz Türkçesiyle mânâsı:
Milletimin ayrılma bölünme endişesi,
Mezarımda dahi rahatsız eder beni.
Saldırgan düşmanlara karşı birleşmek iken çâremiz,
Birlik olmazsa, kızgın demirle dağlanmış gibi yanarım.
Satranç ve şiirdeki ustalığı
Saltanat ve hâkimiyetin zirvesinde olduğu günlerde "Dünya bir padişaha çoktur amma, bir padişaha da az gelir" diyen Sultan Selim'in gençlik (şehzadelik) dönemine ait çok ibretli rivâyetler var.
Bunlardan biri de Şah İsmail ile aralarında geçen satranç oyunlu bir muhaveredir.
Yıllar sonra savaş meydanında (Çaldıran, 1514) karşı karşıya gelecek olan bu iki rakip şahsiyet, Selim'in gençliğinde de her nasılsa satranç oyununda karşı karşıya gelmişler.
Çok usta bir oyuncu olan Şah İsmail, satrançta genç rakibine yeniliyor. Bu, onun hayattaki ilk yenilgisidir.
Şah, çok etkilenir ve yaman rakibi Selim'in yanağını okşayarak, dostluklarının devamını diler.
Ayrıca, dostluğun hatırına ve oyundaki ustalığına mükâfaten, genç Selim'e çıkarıp bir kese de altın bahşeder.
Satrantça olduğu kadar, şiirde de harikulâde bir usta olan şehzâde Selim ise, Şah İsmail'e çok yönlü san'at ve marifetle yüklü şu dörtlükle mukabele eder:
Sanma sakın herkesi sen sadıkâne yâr olur.
Herkesi sen dost sanarsın; belki ol ağyâr olur.
Sâdıkâne belki ol âlemde serdar olur.
Yâr olur, ağyar olur, serdar olur, dildâr olur.
İlk mısrası diğer mısra başlarıyla, son mısrası ise diğer mısra sonlarıyla mükemmel bir uyum ve âhenk içinde olan bu dörtlük, esasında Sultan Selim'in şiirde ve edebî san'atta da zirve bir şahsiyet olduğunu gösteriyor.
Şiirin günümüz Türkçesiyle mânâsı:
Şahım, sen öyle herkesi kendine sadık dost sanma
Senin dost sandıkların, belki de düşmanın olur
Belki de o âlemde sözü geçen bir hakan olur
Dost olur, düşman olur, hükümdar olur, sözü geçen olur.
Hafsa Sultana düşkünlüğü
Rakip tanımaz bir cihan padişahı olan Sultan Selim, bir eş olarak da hâlis, sâdık ve mükemmel bir insandır. Hanımı olan Hafsa Sultana aşk derecesinde bağlıdır.
Hafsa Hanım Sultana olan kalbî bağlılığını şu mısralarla dile getirir:
Şîrler, pençe-i kahrımdan olurken lerzân;
Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek.
Yani: "Arslanlar bile kuvvetli pençemden korkup titrer iken, felek beni bir ceylân gözlüye düşkün eyledi."
Hafsa Sultan, aynı zamanda istikbâlin "Kànunî"si olacak olan Sultan Süleyman'ın da annesidir.
Hediye ve ikrâm tarzı
Son olarak, yine Şah İsmail ile aralarında geçen bir hadiseyi kısaca naklederek bitirelim.
Sultan Selim tahta geçtikten sonra, en büyük rakibi ve hasmı Şah İsmail olur. Aralarında elçiler gelir gider, hatta dokunaklı hediyeleşmeler ve mektuplaşmalar olur.
Şah İsmail, rivâyete göre Sultan Selim'e gönderdiği mücevher dolu bir paketin altına hayvan dışkısı (tezek) koyar. Maksadı, rakibini hiddete getirip hissî davranmaya sevk etmek.
Buna mukabil, Sultan Selim de ona gönderdiği hediye mücevherlerin yanına bir paket hâlis Osmanlı lokumunu koyar ve lokum paketinin altına da şu ifadeyi yazar: "Herkes yediğinden ikram eder, İsmail!"
Erkeğe sadelik yaraşır
Sultan Selim'e göre, süs kadınlara mahsus; erkeklere ise sade hayat tarzı yaraşır.
Kendisi de sade hayat telâkkisini benimsemiş ve öyle giyinip kuşanmıştır. Sade ve kaba çuhadan giyinir, düz ve sade patiskadan elbiseler yaptırır.
Öyle ki, Fatih semtinde kendi adına Mimar Sinan'a yaptırmış olduğu Sultan Selim Camiini de, olabildiğince sade inşa ettirir.
Haliç'e nâzır bir tepede inşa edilmiş olan bu cami ve külliyeyi ziyaret edenler, mimarideki sadeliği hemen fark ederler.
Kendi türbesinin de bulunduğu aynı yerde, Sultan Selim'in bazı hatıra eşyaları da (çamurlu cübbe gibi) camekânlı sandukçalar içinde muhafaza ediliyor.
Din–i mübin–i İslâma ve İslâm birliği dâvâsına pek büyük hizmetleri olan Osmanlı'nın bu ilk Halife Sultanını bir kez daha rahmet ve mağfiretle yâd ediyoruz.
22.09.2007
E-Posta:
[email protected]
|