Seçimlerin ikinci ayı da geride kaldı. Bu zaman zarfında TBMM Başkanıyla Cumhurbaşkanı seçimi ve yeni kabinenin teşkil edilip Mecliste güvenoyu alması dışında kayda değer hiçbir gelişme olmadı. Ve herkes beklemede.
Gelinen noktada beklentiler yeni anayasa üzerinde odaklanmış durumda. İç kamuoyunun da, AB mahfillerinin de gözü yeni anayasada.
Ancak son gelişmeler, özellikle rektörlerin ve Yargıtay Başsavcısının çıkışları üzerine oluşan hava, anayasa meselesini zora sokacak gibi.
Oysa yeni anayasa hamlesi eksiğiyle, gediğiyle de olsa başarılmalı ki, icraatın önü açılsın ve bu arada uzun süredir reformların aksamasını haklı olarak eleştiren AB Kasım ayında açıklayacağı ilerleme raporuna önemli bir gelişme olarak bunu kaydetsin ve de süreç sür'atlensin.
Yoksa AB yolundaki patinaj ve buna bağlı olarak demokratikleşmedeki tıkanma aşılamaz.
Öte yandan, 21 Ekim’de yapılacak referandum AKP’nin başını ağrıtacak gibi görünüyor.
Halkoylamasına sunulacak olan paketin özellikle “11. Cumhurbaşkanını halk seçer” maddesi şimdiden sıkıntılı tartışmalara konu oluyor.
Nitekim YÖK Başkanı bunun işaretini verdi.
AKP bu madde için “Meclis o işi sonuçlandırdığına göre kendiliğinden geçersiz olur” diyor, ama konuyu hafife alan bu gayri ciddî yaklaşım, partiyi zora sokabilir.
AKP’nin savunduğu görüşe göre, Gül’ün Meclis tarafından 11. cumhurbaşkanı seçilmesiyle, pakette yer alan o maddenin uygulanma imkânı ortadan kalktı. Peki, o zaman niye halkoylamasına sunuluyor?
Yine aynı pakette, 11. cumhurbaşkanı seçiminin, paketin referandumda kabulünden kırk gün sonra yapılacağına ilişkin bir başka geçici madde daha var.
Yani, tam bir kargaşayla karşı karşıyayız.
Ve bu kargaşa, bulanık suda balık avlamak isteyenlerin arayıp da bulamayacakları cinsten. Nitekim hukuk uzmanlığını rejim muhafızlığı için kullananlara gün doğdu. “Gül’ün cumhurbaşkanlığı, paketin halk oyuyla kabul edildiği gün biter” diye şimdiden bayrak açanlar var.
İşin bir diğer boyutu, Gül’ün cumhurbaşkanlığının bitmesi varsayımında, yine aday olmasının anayasa engeline takılması ihtimali. “Pakette halkın seçeceği cumhurbaşkanının 5+5 formülüne göre ikinci kez adaylığı mümkün, ama bu, eski kurallara göre Meclis tarafından seçilen Gül için geçerli değil” diyenler var.
YSK, paketin referandumda kabulü halinde o maddeyi ayrıca değerlendirerek, cumhurbaşkanı seçimi için de ayrı bir sandık koyup koymayacaklarına karar vereceklerini deklare etti.
“Yeni bir referanduma gerek yok” derse sıkıntı olmaz, ama aksi yönde karar verirse iş zor.
Öyle ki, bu referandumda AKP’nin kendi hazırladığı pakete “hayır” oyu verilmesi için kampanya açmaya hazırlandığı iddiaları dahi konuşuluyor. Zira paket kabul edilirse, sözünü ettiğimiz senaryolardaki riskler gündeme gelecek.
Keşke, 27 Nisan konjonktüründe tepki psikolojisiyle alel acele hazırlanan söz konusu paket, hiç değilse sonraki süreçte daha sakin ve soğukkanlı bir tavırla değerlendirilse ve bu kargaşaya meydan vermeyecek şekilde düzeltilseydi.
Veya yeni Meclis, referandum süreci başlamadan bu meseleyi halledip öyle tatile çıksaydı...
22.09.2007
E-Posta:
[email protected]
|